Kitle sözcüğü belli bir amaç için bir araya gelen insan yığınlarını ifade eder. Öncelikle insan sosyal bir varlık olması nedeniyle her zaman bir grup içerisinde olmaya ve o grubun dayattığı fikirleri uygulamaya meyilli bir varlıktır.
İnsanlar maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak üzere küçük gruplara dahil olur ve bu küçük grupların herhangi bir meydanda bir araya gelmesiyle de kitlelerin oluşmasına neden olur. Politik miting alanında toplanan insanlar, konserde eğlenmek için toplanan kalabalıklar, tribünlerde maç izlemek için bir araya gelen insan topluluklarını ifade etmek için kitle kavramını kullanırız.
Kitle psikolojisi üzerine
Bugünkü yazımda, toplum ve kitle psikolojisi üzerine çalışmaları bulunan, Fransız sosyolog ve antropolog olan Gustave Le Bon’un 1895 yılında yayımlanan “Kitleler Psikolojisi” adlı eserinden yola çıkarak, küçük gruplar halinde bir araya gelip bir kitleyi oluşturan insanların ne kadar tehlikeli olabileceği gerçeğinden kısaca bahsedeceğim.
Kitleler psikolojisine göre, insanlar ailesinin, çevresinin ve içine dahil olduğu grubun yanında bir de dahil olduğu daha çok sayıda insanın yani kitlenin içinde de istemsiz bir şeklide bilinçsiz davranışlarda bulunabileceği vurgulanıyor.
Gustaye Le Bon Kitlelerin Psikolojisi adlı kitabında, bireylerin kolayca manipüle edilebilen, ilkel içgüdüleriyle hareket eden ve saldırganca davranmaya meyilli olan bireylerin kitleler içinde kaybolduğunu, rasyonel düşünme yeteneklerini kaybederek, barbarca hareket ettiğini vurguluyor. Bu davranışlar Le Bon ve Freud’e göre, kitle psikolojisinin temel özellikleri olan “ortak ruh”, “ortak bilinç”, “bilinçaltı” ile hareket etme durumlarından kaynaklanıyor.
Fransa’nın sendikal eylemlerden etkilenerek kalabalık hakkındaki görüşlerini oluşturan Le Bon kalabalığı ilkel, alçak ve korkunç olarak görmüş. Ona göre, kitleyi oluşturan bireyler ne türden olursa olsun, yaşayışları, işleri, karakterleri, zekâları birbirine ne kadar benzerse benzesin ya da birbirinden ne kadar ayrılırsa ayrılsın, kitleleşme sonucu, yalnızca ve yalnızca bu nedenden ötürü, kolektif bir ruh kazanır; dolayısıyla her biri, tek başınayken hissedeceği, düşüneceği ve davranacağından başka türlü hisseder, düşünür ve davranır. Bundan dolayı kitle içindeki bireylerin davranışları, kalabalık nedeniyle bilinç dışı tarafından yönlendirilir.
Le bon, bir araya gelip toplanan insanların davranışlarını üç mekanizma ile açıklar. Anomik, bulaşma ve telkine yatkınlık. Le Bon’a göre Kitleler isimsiz (anonim) ve dolayısıyla sorumsuz oldukları için, bireyleri daima, her yerde kontrol edici bir rol oynayan sorumluluk duygularından tamamen uzaklaştırır ve onları içgüdülerine daha kolay teslim ettiğini söyler. Kitlelerdeki anonim koşulu yani sorumluluğun olmaması nedeniyle birey başkasının kendisini nasıl gördüğüyle ilgili kaygı düzeyi düşer. Bunun iki sonucu vardır. Birincisi, bireyin suçluluk, utanç ve korku gibi kendisini kontrol eden mekanizmalar zayıflar. İkincisi de kontrol edilemeyen bu mekanizmalardan dolayı bireyin bilinç altındaki duyguları bastıran mekanizmanın gevşemesi sonucu birey saldırgan bir tavır gösterir. Kısacası, birey, kitlede bireysel kimliğini kaybeder, erir, buharlaşır; bunun sonucu olarak da birey, kitlelerde görmeye “alışık” olmadığımız “aşırı” davranışları gösterir.
Telkine yatkınlık ise bireylerin kalabalık içinde bilinçlerini yitirmelerinden dolayı sosyal etkiye açık yani liderlerin söylemlerine itaat etme durumlarını ifade eder. Tek başına akıllı, sağduyulu bireylerin bile bu yaklaşıma göre, kitleye girdiği andan itibaren kimliğini kaybetmekten, kitlenin kurbanı haline gelen çaresiz bir varlığa dönüşmekten başka seçeneği yoktur. Özellikle ırkçı ideolojiler için bir araya gelen insanların buluştuğu kalabalık meydanlarda birbirlerini tanımaları da onların bilinçaltındaki insanlık dışı düşüncelere ve de bu düşünceleri gerçekleştirmeye fırsat verir. Son olarak bulaşma da kalabalıkta her türlü duygu ve davranışın kolayca yayılabileceği hipnotik bir durumu anlatır.
Özellikle politik arenada çok etkili olabilen kitle psikolojisi, Hitler gibi otoriter liderlerin kitlelerindeki benzer bilinçaltı duygularına seslenerek, kitleleri her türlü insanlık dışı muameleye yönlendirebilmiştir. Zira kendisi büyük kalabalık mitingler için şunu söylemiştir: “Yapılan devasa büyüklükteki mitingler, kitlelerin rasyonel düşünme alışkanlıklarının önüne geçilmesi ve kontrol edilip yönlendirilebilmesi için yegâne bir fırsattır.”
Ülkemizde Çorum Olayları, Gazi Mahallesi Olayları, Malatya Katliamı, Sivas Katliamı, Maraş Katliamı, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’da şehit cenazesine katılırken uğradığı saldırı, vs. daha bunun gibi birçok olay kitleler psikolojisi başlığı altında açıklanabilen toplumsal olayların örneğini oluşturuyor.
Sonuç olarak kitle psikolojisi belli bir amaç için bir araya gelen insan yığınlarını ifade eder. Bu yığınların içinde kişi kendi özelliklerini yitirerek kitleye göre hareket eder. Bu olgu tarihte birçok katliamın, toplumsal saldırının ve soykırımların yaşanmasına neden olmuş ve kitle psikolojisi bu olayların en önemli etkenlerinden biri olarak değerlendirilmekte.
Biz insanları insan yapan akıl, fikir ve hürriyettir. Eğer insan bu özelliklerini girmiş olduğu kitlede kaybediyorsa, nasıl bir canavara dönüşeceğini yaşanan toplumsal olay örneklerinden görebiliyoruz.
Siz siz olun!
Gireceğiniz kitle aklınızı almasın!
Siz siz olun!
Hiçbir lider sizi yönlendirmesin!
Siz siz olun!
Kendi aklınız, vicdanınız ve kalbinizle hareket edin!