Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Kadın Meclisi’nin 25 Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, kadına yönelik şiddetle mücadelenin 25 Kasım’larla sınırlanmaması gerektiğine dikkat çekildi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Kadın Meclisi, 25 Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü
Açıklamada, “Biz kadınlar, baş eğmemeyi Zeynep Anadan, direnişi Bacıyan-ı Rum’dan öğrendik” diyen PSAKD Kadın Meclisi, “Erkek egemen anlayışı kısacası bu düzenin tüm baskıcı dayatmalarını reddediyor ve dayatmalara sadece 25 Kasım’larda değil her gün isyan ediyoruz. Bizlerin fikri ve iradesi yok sayılıp “bizim için” bizlere rağmen yapılmak istenen her şeyi reddediyor, isyanın sesini her alana taşıyoruz” ifadelerine yer verildi.

‘Gün geçmiyor ki bir taciz-tecavüz haberi, bir ölüm haberi daha almayalım’
Alevilik felsefesinin kadın iradesinin üzerine kurulduğunun ifade edildiği açıklamada, “Biz kadınlar, baş eğmemeyi Zeynep Anadan, direnişi Bacıyan-ı Rum’dan öğrendik. Bizim köklerimiz insanlık tarihine şefkatin, sevginin, barışın ve direnişin sembolü olarak yazılıdır. Bozuk düzenin çarkını kırmak için örgütlenen biz Alevi kadınlar, şeriata karşı Laiklikten, sömürüye karşı özgürlükten asla vazgeçmeyeceğiz. Alevilik kadının iradesi üzerine kurulmuştur. Özellikle son yirmi yıldan bu yana yoğunlaşarak devam eden tekci ve cinsiyetçi zihniyet, özellikle çocuk ve kadınlara ülkeyi cehennem etmiştir. Artık ülkemizde gün geçmiyor ki bir taciz-tecavüz haberi, bir ölüm haberi daha almayalım. Son 10 yılda artan şiddet, taciz ve tecavüz vakaları, suçluların herhangi bir cezaya tabi tutulmaması ve sırf mahkemedeki ‘’iyi hal’’den dolayı uygulanan ceza indirimleri, iktidarın suçluyu teşvik edici yaptırımlar uygulaması ülkemizin hukuk gerçeklerinden. Kadına atılan tokat, uygulanan darp, hakimin karşısına geçen suçlunun boynundaki kravat ile beraber iyi hal oluveriyor, gelsin ceza indirimi! Tecavüz söz konusuysa şayet kadının ne giydiği, kahkahasının desibeli, bakire olup olmaması cezayı belirliyor. Görüyoruz ki cezalar suçluyu aklamaya, kadınları toplum hayatında geri plana itmeye, soyutlamaya yönelik. Kadınların hayatını eve sığdırma telaşında olan bir adalet anlayışı var karşımızda” denildi.
‘Kaybettiğimiz her kadının hesabını soracağız!’
İktidarın kadına yaklaşımının eleştirildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Biz bunlara; Ensar Vakfı’nda 45 çocuk tecavüze uğradığında ‘’bir kereden bir şey olmaz’’ diyen bakanlardan, bir kadın beli kırılana kadar dövüldüğünde ‘’kız mıdır kadın mıdır bilmem’’ diyen başbakanlardan, bir kadın gece tecavüze uğradığında ‘’o saatte orada işi neymiş’’ diyen tecavüz savunucularından aşinayız, bunları tanıyoruz. Hiçbir önlem alınmadığını aksine suçluların ‘’iyi hal’’, ‘’tahrik’’ gibi indirimlerle ‘’ödüllendirildiğini’’ biliyoruz. Zaman aşımına uğrayarak kapanan dosyalar, fail-i meçhuller, cesedi dahi bulunamamış kadınlar… Kısacası cezasız kalan sayısız suçlu, cezayı alsa bile kısa zaman içerisinde aramıza dönen yüzlerce sapkın karakterli insan; uygulanmayan adalet… Aile onayıyla, mahkeme izniyle gerçekleştirilen evlilikler; çocuk yaştaki gelinler. Tecavüz edenle evlendirilen çocuklar kadar iki ailenin arasındaki müzakereler sonucunda yapılan iş anlaşması misali evlilikler de aynı zihniyetin ürünüdür. İstatistiklere bakıldığında bu evliliklerin büyük bir çoğunluğunun kadınların ölümüyle son bulduğu gerçeğini nasıl görmezden gelebiliriz? Suçluya kelepçeyi altın misali takıp, ödülmüşçesine sokaklara çıkarırsanız; şiddete, tacize ve tecavüze dur diyemezsiniz. Kaybettiğimiz her kadının hesabını soracağız!”
‘Tek çözüm, kadın dayanışması ve kadın mücadelesi’
Kadına yönelik şiddete karşı kadın mücadelesinin önemine vurgu yapılan açıklamada, “Süreç içerisinde seçilmiş yönetim kadroları çözüm üretememiş, üstelik bir de büyüyen krize sebebiyet vermişlerdir Çözümün ne ‘’muhalefet’’ partilerinde ne de iktidarın vereceği cezalarda olmadığını biliyoruz. Tüm bunlara baktığımız zaman diyoruz ki: Tek çözüm, kadın dayanışması ve kadın mücadelesi. Biz kadınlar, emeğini ve kavgasını erkeklerin gölgesinde bırakmayacak kadar cesur, kararlı ve inançlıyız. Bizler mücadele bayrağını hayatımızın her alanında yükselteceğimizi biliyor ve bunun bilinciyle dimdik yürüyoruz cinsiyetçiliğin karşısında. Biliyoruz ki bu bayrak bizim en büyük silahımız! Yaşamı ve mücadeleyi omuzlamanın en önemli görevimiz olduğunu görüyoruz” ifadeleri kullanıldı.”
‘Sadece 25 Kasım’larda değil her gün isyan ediyoruz’
Kadına yönelik şiddetle mücadelenin sadece 25 Kasım’lara indirgenemeyeceğine ve kadın mücadelesinin her gün her alanda verilmesi gerektiğine dikkat çekilen açıklamada, “Biz kadınlar; görünmeyen emeğin sınıfı, yarınların yaratıcısıyız. Evde, sokakta, iş yerinde, okulda kısacası hayatın her alanında, yaşama emek ve değer katarken insan olmamızın gereği kimliğimizi, kişiliğimizi, bedenimizi ve onurumuzu da kendi bilincimizle yükseltecek güce ve cesarete sahibiz. Bunun içindir ki bizleri kimsenin koruyup kollamasına, sahiplenip himaye altına almasına ihtiyacımız yoktur. Bizler, tarih boyunca; zulme de acıya da aman demeyenleriz. Katledilen kız kardeşlerimizin sesini mücadelemize şiar edinip yası değil isyanı örenleriz. Üzerimizde baskı kurmaya çalışan eril iktidar, özünde din referansından beslenmektedir. Erkek egemen anlayışı kısacası bu düzenin tüm baskıcı dayatmalarını reddediyor ve dayatmalara sadece 25 Kasım’larda değil her gün isyan ediyoruz. Bizlerin fikri ve iradesi yok sayılıp “bizim için” bizlere rağmen yapılmak istenen her şeyi reddediyor, isyanın sesini her alana taşıyoruz. Bilincimiz, inancımız ve irademizle İstanbul sözleşmesinden vazgeçmediğimizi bugün bir kez daha haykırıyoruz. Biz kadınlar, Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!” denildi. PİRYOL