Diyarbakır’da konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Kürtçe üzerindeki tüm kısıtlamaları kaldıracağını söyledi.
Kürtçenin önündeki tüm kısıtlamaları kaldıracağız
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 3 günlük bölge gezisi kapsamında Bingöl’ün ardından geldiği Diyarbakır’da basın mensuplarıyla buluştu.
Davutoğlu’nun Diyarbakır programı kapsamında Bağlar Emek Caddesi esnafını ziyaret ederken, Kayapınar ilçesi il binası açılışında bulundu. Davutoğlu’nun ziyaretinde DESOB, Diyarbakır Barosu, DTSO ziyareti ve Sur ilçe binası ziyareti de vardı. Davutoğlu akşam saatlerinde ise STK ve Kanaat Önderleri ile yemekte buluşuyor.
Sabah saatlerinde Suriçi’nde bulunan Demir Otel’de basın mensuplarıyla bir araya gelen Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Diyarbakır ziyaretini 12 Eylül askeri darbesinin yıldönümüne denk getirdiğini kaydetti.

12 Eylül gününe denk gelen ziyaret
Diyarbakır hapishanesinin o dönemin en karanlık sembolü olduğunu belirten Davutoğlu, “12 Eylül darbesiyle ülkemiz karanlığa gömüldü. Partiler kapatıldı, demokrasinin D’si unutuldu. Diyarbakır hapishanesi ise yaşanan işkencelerle bu dönemin bir sembolüydü” dedi.
Türkiye’deki fay hatları
Türkiye’deki otoriterleşmenin ülkedeki 3 fay hattını istismar ettiğine vurgu yapan Davutoğlu, “Türkiye’de demokrasiye ne zaman ket vurulmuşsa ne zaman otoroiterleşme eğilimi ortaya çıkmışsa 3 fay hattı istismar edilerek bu otoriterleşme eğilimi güç buldu. Birisi etnik fay hattı olarak Türk-Kürt meselesi olarak anlatılmaya çalışılan bir alan. Birisi Alevi-Sünni mezhebi üzerinden diğeri de laik-dindar/muhafazkar gerilim hattıdır. Yüz yıllık Cumhuriyet tarihimizin ikinci yüzyılına girerken geçen yüzyılın korkularından, dürtülerinden, bıraktığı tüm mirastan arınma yönünde siyaset yaptık biz” diye konuştu.
‘Sıkışmışlıklar içinde Türkiye’yi 1 Kasım seçimlerine götürdük’
Bir soru üzerine, 7 Haziran’dan 1 Kasım 2015 sürecine doğru ülkenin içinde bulunduğu durumu değerlendiren Davutoğlu, özgürlükler ve kamu düzeni bağlamında şunları söyledi: “Demokrasi ve kamu düzeni birlikte yaşayacak şeylerdir. Özgürlükleri yok ederek kamu düzeni sağlamaya çalışırsanız otoriterleşme çıkar. Eğer özgürlükleri kamu düzeni ile birleştiremezseniz kaos çıkar. Her zaman demokratik hukuk devleti kurulları içerisinde kamu düzeninin sağlanması mücadelesini verdim. Bu ısrarım olmasaydı işte Türkiye o zaman kaosa girerdi ve nasıl bir kaos olduğunu da kimse göremezdi. Çünkü bir taraftan güvenlik kuvvetlerinin içine sızmış olan FETÖ unsurları diğer taraftan 90’lı yılları hatırlatan özgürlüklerden uzak anlayış ve bütün bunların önünü açacak şekilde silahlı mücadele çağrısı yapan PKK. Bütün bu sıkışmışlıklar içinde Türkiye’yi 1 Kasım seçimlerine götürdük.”

‘Tahir Elçi aydın bir insandı’
Diyarbakır’da Tahir Elçi’nin katledilmesine çok üzüldüğünü ifade eden Davutoğlu, olayı “siyasi suikast” olarak tanımladığını ve bugün de aynı görüşte olduğunu belirterek, “Tahir Elçi, Diyarbakır’ın kültürel mirasına sahip çıkan ve hepimizin takdirini kazanan aydın bir insandı. Ona dönük bir saldırının müsebbiplerinin bulunması bizim için hala hukuki bir borçtur. Sonrasında da zaten Başbakanlıktan ayrılmak zorunda bırakıldım. Başbakanlıktan ayrıldıktan sonraki tablo ile bugünü karşılaştırdığımızda Türkiye’nin nereden nereye geldiğini, nasıl bir otoriterleşmenin içine girildiğini hepiniz görmek durumundasınız. Tahir Elçi ve tüm mazlumlar için hukukun bir gün tecelli edeceğine inancım sabittir” dedi.
‘Bütün anadiller bizimdir ve mukaddestir’
Davutoğlu, otoriterleşme yanlılarının kaos istediğini belirtirken, Kürtçe anadil meselesine ilişkin olarak ise şöyle konuştu: “Kaosa da otoriterleşmeye de aynı ölçüde karşı çıkmamız lazım. Kürt sorunu yok, Kürt vatandaşlarımızın sorunu var ve bunu çözmemiz icap eder. Son yüzyılın korkularını, dürtülerini ortadan kaldırmanın 3 temel ayağı var. Birincisi Türkiye’de demokrasiyi icra etmek. Özgürlükler Diyarbakır’da yaşanır da Konya’da Edirne’de yaşanmasa da olur diyemeyeceğimiz gibi Hakkari’de de yaşanmaz diyemeyiz. Türkiye’nin bütününde kapsamlı bir demokratikleşme gerçekleştireceğiz. Basın, düşünce, akademik özgürlük, teşebbüs özgürlüğü, bağımsız yargı olmazsa Kürtlerin sorunları da çözülmez. Tam ve kapsamlı demokrasi; Kürtlerin, Alevilerin, Müslümanların, Hristiyanların, inanan, inanmayan hepsinin eşit vatandaş muamelesi göreceği demokratik bir zemin. İkincisi, bizatihi Kürt vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili yapılacak işler. Kürtçe üzerindeki bütün kısıtlamaların kaldırılması. Kürtçenin sözde değil gerçekte, eğitimde öğretimde kullanılmasının önünün açılması. Kürt, Kürtçe bu toprakların dilidir, yabancı bir dil muamelesi yapılamaz. Türkçe ve Kürtçe birbirine rakip diller değil. Bütün anadiller bizimdir ve mukaddestir. Türkiye’nin resmi dilinin Türkçe olması Kürtçenin kısıtlı kullanılmasını gerektirmez. Bunlar birbirine yapancı, düşman diller değil. Bir var ise diğeri yok olacak diller değil. Bu konudaki kısıtlamaları kaldıracağız.”
Türkiye sınırları dışındaki Kürtlere yaklaşım
“Kayyım ve KCK denklemine son vereceğiz” diyen Davutoğlu, Türkiye sınırları dışındaki Kürtlere ilişkin olarak da şunları söyledi: “Türkiye’nin sınırı olan bölgelerdeki Kürt kardeşlerimiz, Suriye, İran ve Irak vatandaşı kardeşlerimizin, dostlarımızın, komşularımızın hakkını, hukukunu koruyacak ve en iyi ilişkiler gerçekleştirecek bir anlayışı tekrar hayata geçireceğiz.”

‘2 mahkum özgür bir Türkiye inşa edebilir mi?’
Davutoğlu, seçim barajının yüzde 7’ye çekilmesine ilişkin olarak da şöyle konuştu: “Biz barajların tümüyle kalması gerektiğine inanıyoruz. Biz parti olarak hiç bir barajdan korkmuyoruz. Demokratik temsil önemlidir. Şuanda Türkiye’de siyasi istikrar yoktur. Çünkü Türkiye’de siyasetin geleceğini belirleyecek olan Sayın Bahçeli’nin ağzından çıkacak 2 cümledir. Şuan koalisyonların en kötüsünü yaşıyoruz. Koalisyonlarda bari mutabakat metni olur. Öyle bir metin de yok ortada. Sayın Bahçeli bir sabah kalksa Ecevit’e yapılan sürprizi yapmaya karar verse Türkiye’de bir anada siyasi istikrar kalmaz ve paldır küldür seçime gitmek durumunda kalır. Kimseyle uzlaşmayan tek başına gücü elinde tutmaya çalışan, uzlaştığı kişiyle de mecbur kaldığı için uzlaşan ve ben buna mahkumlar koalisyonu diyorum. Bahçeli Erdoğan koalisyonu mahkumlar koalisyonudur. Birisi partisinin başında kalmak için, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sürmesi için de Erdoğan Bahçeli’ye muhtaç. 2 mahkum özgür bir Türkiye inşa edebilir mi?” PİRYOL