Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Genel Başkanı Mesut Tek, Alevilerin ibadethanesi olan cemevlerinin kayıtsız şartsız tanınması gerektiğini söyledi.
PSK Genel Başkanı Tek, “Devletin görevi Alevilere bunun olanaklarını sağlamaktır. Devlet bir dini inancı koruyup kollayıp, diğer dini inancı engellememelidir. Devlet, tüm inançlara, inanç sistemlerine eşit mesafede durmalıdır. Alevilerin tüm talepleri amasız, fakatsız, kayıtsız şartsız kabul edilmelidir” dedi.
Kürdistan Sosyalist Partisi-Partiya Sosyalîst a Kurdistan (PSK) Genel Başkanı Mesut Tek, Alevilerin temel hakları ve Alevilere iktidarların yaklaşımları üzerine PİRYOL’a konuştu.

Mesut Tek: Alevileri inkâr ettiler, inkâr tutmayınca asimile etmeye çalıştılar
PSK Genel Başkanı Mesut Tek, Alevilere yönelik inkarcı ve asimilasyoncu yaklaşımlar yeni olmadığını belirterek şunları söyledi: “Türk devletinin kurulurken inkâr ettiği toplumsal kesimlerden birisi de Alevilerdir. Türk-İslam sentezi üzerine oluşan devlet farklı inanç sistemlerini ya inkâr etti ya da onları asimile etme çabasına girdi. Bundan en çok etkilenen inanç grubu ise Aleviler oldu. Alevilerin Cem yapmaları engellendi. Alevi Ocakları kapatıldı. Devletin daha kuruluş döneminde yayınlanan raporlarda Alevilerin Müslümanlaştırılmaları önerilerinde bulunuldu. Devlet de en başından beri hazırlanan bu raporlar doğrultusunda harekete geçti. Alevileri önce inkâr ettiler ama inkâr tutmayınca bu sefer de asimile etmeye çalıştılar. Aleviler var ama Müslümanlığın bir koludur demeye başladılar. Hatta bir inanç sistemini getirdiler Hazreti Ali’yi sevmeye indirgediler. Alevilik farklı bir inanç sistemidir. Doğaya, olaylara, yaradılış teorisine; ritüelleriyle, felsefi görüşüyle, kültürel yapısıyla İslamiyet’ten çok farklı bir inanç sistemidir.”

‘Alevilerin tüm talepleri amasız, fakatsız, kayıtsız şartsız kabul edilmeli’
Devletin tüm inanç sistemlerine aynı mesafede olması gerektiğine vurgu yapan Tek, şöyle konuştu: “Şuan bile Diyanet’te bir Alevi masası oluşturulmaya başlanıyor. Bugüne kadar Alevileri ötekileştiren Diyanet, Alevileri kötüleyen birçok fetvaya imza atmıştı. Bizim önerimiz, Diyanet Alevilerden elini çekmelidir. Aleviler kendilerini nasıl ifade ediyorlarsa öyle kabul etmek zorundadırlar. Siz Müslümansınız, şusunuz, busunuz, şöyle bir mezhepsiniz gibi dayatmalardan vaz geçmelidir. Diyanet, camilere, vakıflara vb. kurumlara yaptığı yardımı eşitlik temelinde Alevilere de yapmak zorundadır. Camilerin elektrik, su giderini karşılayanlar bunu Alevilerin ibadet yeri olan cemevlerine de sağlamak zorundadırlar. Aleviler ayrı bir kimlik olarak kabul edilmeli ve cemevlerini de bir ibadethane olarak kabul etmeliler. Devlet bu konuda gerekli hukuki düzenlemeleri yapmak zorundadır. Bu da Alevilerin tüm demokratik haklarının kabul edilmesinden geçer. Alevilere kimsenin kimlik biçmeye hakları yoktur, onlar kendi ibadetlerini özgürce yaşamalılar. Devletin görevi Alevilere bunun olanaklarını sağlamaktır. Devlet bir dini inancı koruyup kollayıp, diğer dini inancı engellememelidir. Devlet, tüm inançlara, inanç sistemlerine eşit mesafede durmalıdır. Alevilerin tüm talepleri amasız, fakatsız, kayıtsız şartsız kabul edilmelidir.”

Cezasızlık politikasından güç alıyorlar
Isparta’da Cemevi açılışında Belediye Başkanının bir Alevi kurum temsilcisini kürsüden indirmeye yönelik müdahalesini yıllardan beri uygulanan inkârcı ve asimilasyoncu politikaların bir devamı olarak gördüklerini ifade eden Tek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçmişte Alevilere dönük olarak Maraş’ta, Çorum’da Sivas’ta gerçekleştirilen katliamlar ortadadır. Osmanlı döneminde de Alevilerin katliamına yol açan fetvalar verilmiştir. Yani bugün yaşananlar geçmişte bir arka planı var. Yavuz Sultan Selim döneminden beri gelen bir politikanın bugün günümüzde bu biçimde bir ifadesidir. Bunun temelinde de dinin devletin bir aygıtı olarak kullanılması yatmaktadır. Aslında çağdaş devletler hiç bir dine pozitif ayrımcılık yapmaz. Devlet tüm dinlere karşı eşit noktada durmak zorundadır. Ama Türkiye Cumhuriyeti İslamiyet’i kuruluşunun temel taşı haline getirmiştir. Bunun içinde Türkiye’de yaşayan herkesi Müslümanlaştırmayı hedef olarak önüne koymuştur. Yasalarını, kanunlarını, uygulamalarını ve idari sistemlerini hep bunun üzerine oluşturmuştur. Ve ne yazık ki, bu politika günümüzde de devam etmektedir. Eğer bir belediye başkanı kendisinden farklı düşünen, söz söyleyen birini kürsüden indirme cesaret gösterebiliyorsa onun dayandığı, güç aldığı bir siyasi otorite vardır. Ve bu siyaset de sadece AKP ile başlamadı. Bunu yapan belediye başkanı çok iyi biliyor ki, cezasızlık diye bir politika var Türkiye’de. Ne yazık ki, Alevilere, Kürtlere yönelik saldırılar, baskılar hep cezasız kalmıştır.”
‘Nefret söylemleri mutlaka bir siyasetten destek almaktadır’
Alevilere ait evlerin işaretlenmesi ve sosyal medyada Alevilere yönelik nefret söylemlerine ilişkin olarak da Tek, şunları ifade etti: “Böyle olaylarda ilk yapılan resmi açıklamalar genelde iddiaları yalanlar. Sonra iddialar soruşturuluyor der. Sonra bulunan sorumlu ya bir meczuptur ya sarhoştur ya da akli dengesi bozuk biridir. Yani hiçbir zaman bunları yapanların gerçek kimliği açıklanmaz. Biz çok iyi biliyoruz ki, böylesine nefret söylemleri mutlaka bir siyasetten destek almaktadır. Eğer o nefret söyleminde bulunanların güvendikleri bir organ, güvendikleri bir siyaset yoksa bu kadar rahat davranmazlar. Onlar çok iyi biliyorlar ki, bu ve benzeri konularda herhangi bir ceza almazlar. Burada önemli olan asıl halkayı yakalamaktır. Nedir bu, devletin söz konusu politikasından vazgeçmesini sağlamaktır.” PİRYOL/Özel