Diyarbakır bölgesi aşiretleri üzerine tarihi bir araştırma yapan ve bu araştırmalarını Hizoli aşireti üzerinde yoğunlaştırarak kitaplaştırma aşamasına gelen araştırmacı Suphi İzol, aşiretler tarihi açısından önemli bir çalışmaya imza attı.
“Ben kimim” sorusuyla tarihe merak salan Suphi İzol, aşiret tarihi araştırmasında ilk olarak kendi aşireti olan Hizoli aşiretini kitaplaştırıyor.
İzol’un araştırmalarda elde ettiği sonuçlara göre, Kürtçenin Kurmançi lehçesi ile konuşan Hizoli aşiretinde hem Alevilik hem de Sünnilik var ama Alevilikten Sünniliğe 1800’lü yılların başında geçildiği tahmin ediliyor.
Diyarbakır bölgesindeki aşiretler üzerine tarihi araştırma yapan ve Hizoli aşireti üzerine olan çalışmalarını ise yakın bir zaman içinde kitaplaştıracak olan araştırmacı Suphi İzol, çalışmalarını değerlendirdi.
Hizoli Aşireti çalışması
Karacadağ’ın Diyarbakır merkeze bağlı Tahli köyünde doğan Suphi İzol, Kürt edebiyatı üzerine Artuklu Üniversitesinde tezsiz yüksek lisans yaptı. Kürt dili edebiyatı üzerinde çeşitli dergilerde makaleler yazan İzol, matematik mezunu. İlkokul çağından beri tarihe büyük merak salan izol, “ben kimim” sorusuna aradığı yanıtla kendini tarihi bir araştırmanın içinde buldu.
DİYARBAKIR AŞİRETLERİ
Diyarbakır aşiretlerini araştırmaya başlamanızda esas motivasyonunuz neydi?
‘2010 yılından bu yana araştırmaya, incelemeye dönük okumalarımı yoğunlaştırdım ‘
Diyarbakır’ın batı bölgeleri olan, Karacadağ, Deşta Gewran, Ergani ve Çermik bölgeleri göçebe Kürt aşiretlerin olduğu bir bölgedir. Bunlarda Klam, Çirok, Ağıt gibi sözlü gelenek gelişkindir. Genelde her kişi 7 dedesini sözlü olarak öğretir. Bazıları daha fazlasını öğretirler. Kürt aşiretlerinde böyle bir gelenek vardır. Böyle bir ortamda büyüdüm. Bu kültür’ün kaybolmaya başlaması yazmaya ve kaydetme ihtiyacı hissettim. İyi bir okuyucuyumdur ve liseden beridir de okurum. Son dönemde belgeler üzerinden, arşiv çalışması yapmaya başladım. 2010 yılından bu yana araştırmaya, incelemeye dönük okumalarımı yoğunlaştırdım. Kürt Edebiyatı üzerine Yüksek Lisans yaptığımda, okumaların yetmediğini fark ettim. Bunları artık bir araya getirmeye ve yazmam gerektiğini düşündüm.
Araştırmaya nereden başladınız?
‘Biz kimiz sorusunun yanıtını aramaya başlamamın bir nedeni de budur’
Aslinda araştırmaya içinde yaşadığım toplumdan başladığım söylesem yanlış olmaz. Çünkü birçok şeyi çevremdeki insanlara sormaya başladım. Sözlü geleneğimizi dikkatlice dinleyen birisiydim. Birde okuyunca bunların karşılaştırılması gerekir. Daha sonra Elbette bugüne kadar birçok yazılı eser de okudum ama açıkçası çok tatmin olmadım. Sanki yazılanlar bize ait gelmiyordu. Çünkü okuduklarımda karışıklık ve bilgi kirliliği vardı. Hâlihazırda yazılanların birçoğunun ideolojik kaygılarla çarpıtmalarla dolu olduğunu gördüğümde daha objektif kaynaklara yönelmek istedim. Birçok çalışmada Hizoli aşireti Horasan gelmedir hikâyelerini okuyordum.
HİZOLİ’DE MEZHEPLER
‘Alevi – Sünni Hizollar var’
Hizol aşireti çok büyük bir aşirettir ve çok özel bir durumu da var. Alevi – Sünni Hizollar var ve Türkiye dışında da birçok ülkede yaşıyorlar. Aslında ilk başladığımda sadece Karacadağ bölgesindeki aşiretlerin göçebe yaşam şekillerini incelemek istedim. Yani, Koçerlerin o kaybolan kültürleriyle ilgili bir çalışma planlamıştım. Sonra baktım kültürü aşan bir tarihçeyle karşılaştım. Bu tarihi birilerinin yazması gerekiyordu. Çünkü bundan 40 – 50 sene önce Dersim’deki akrabalarımız bizi ziyarete gelirlerdi ama kuşak değişince iletişim de kopuyordu. Koçgiri bölgesinde bulunan Hizoli’lerle bağlantılarımız ve akrabalık ilişkilerimiz devam etmekte idi. Bunun kayıt altına alınması gerekiyordu. Şimdi buradan metropollere giden kuşak kendi görüştüğü akrabalarıyla dahi bağları zayıflıyor, kopuyor. Kaldı ki, yüzünü hiç görmediği akrabalarını nasıl bilecek. Bugün artık akrabamız olan ama başka memleketlere gidenlerle artık tanışmıyoruz bile.
‘Hizoli Kızılbaş’tır’
Biz kimiz sorusunun yanıtını aramaya başlamamın bir nedeni de budur. Kuşaklar arasında bağ kalmıyor. Hele ki, günümüz toplumunda ve insanların komşusuna bile selam vermekten kaçındığı bir ortamda uzak akrabaları bilmek, tanımak, iletişim kurmak vs. hepten zorlaşmış. İlkokulda yaşadığım ve unutamadığım bir olay var; Şadi diye bir köy vardı. Yaşlılar aralarında konuşuyorlardı; Hizoli Kızılbaş’tır diye. Kulak misafiri olduğum bu konuşmadaki Kızılbaş kelimesini merak ettim. Yıl 1989 ve kendi kendime sordum; Kızılbaş nedir, bize niye Kızılbaş diyorlar? Anneme sordum o da bana Hz. Ali ve Hz. Hüseyin’in uğradığı haksızlıkları anlattı ve gerçek Müslümanların bizler olduğunu söylemişti.
Bunu biraz açar mısınız?
Bunun bir Alevi Ocağı olan Seyyid Batalgazi Ocağı olduğunu gördüm
Özellikle Diyarbakır Hizoli’leri aslında Kizilbaş dır deniliyordu. Bizde Kizilbaşız kökenimiz diyorduk. Eğer Kizilbaş isek, o zaman Dersim de akrabalarımız var. o zaman bir Dersimliyiz diyorduk. Oysa araştırma yapınca Aslında Aleviliğin Karacadağ bölgesinden olduğunu ve Dersimdekilerin Karacadağ bölgesinden gittiğini öğrendik. Birde Diyarbakır Hizoli’leri arasında şöyle bir sözlü gelenek vardır. Biz Seyyid Battalgazi’ye tabiyiz ondan gelmişiz. Biz seyidiz diyenler de vardı. Bu Seyid Batalgazi sürekli merak ediyordum. Kimdir bu Seyid Batalgazi diye? Sonra yaptığım araştırmada filmlerde gördüğümüz Cüneyd Arkın’nın filmlerdeki Batalgazi değil. Bunun bir Alevi Ocağı olan Seyyid Batalgazi Ocağı olduğunu gördüm. Hem Seyyid Batalgazi ve Hemde Babası Hüseyin Gazi adına iki Alevi ocağının olduğunu gördüm. Hizoli hakkında Hizolilerin Seyyid Battalgazi Ocağına tabi olduğuna dair sözel bir aktarım vardı. Yani, Seyyid Battalgazi Hizolileri’nin sözlü geleneğinde böyle bir durum bulunmakta idi.
‘Osmanlı belgelerinde de buna ilişkin kayıtlar var‘
Yine, yapmış olduğum araştırmada da Bismil Seyithasan köyü Seyyid Battalgazi Ocağı adlı bir Alevi ocağına tabi olduklarına ilişkin veriler de topladım. Osmanlı belgeleri de , bu sözlü geleneği doğrulamaktadır. Ocağın kurucusu Şeyh Selahaddin’dir. Diyarbakır Ergani, Çermik ve Siverek bölgelerindeki Hizoli, Şeyhbizini ve Şeyh Selahadin Cemaati (Seyyid BattalgaziOcağı) ile birlikte 1800’lerin başında Konya ve Haymana taraflarına sürgün edilmişlerdir. Osmanlı belgelerinde de buna ilişkin kayıtlar var. Ancak araştırmalarım neticesinde vardığım sonuç: 1840’lardan sonra Diyarbakır ve Siverek bölgesindeki Hizolillerin Alevi ocağı olan Seyyid Battalgazi Ocağı ile bağlantısı kopmuştur. Bugünkü Diyarbakır Merkez köylerinde bulunan ve Karacadağ eteklerindeki Hizoli aşiretinin Sersug/Hesiki kolunun bağlı olduğu ocaktır. Bu ocağın sürgün edildiği yer Karacadağ, Çermik ve Ergani üçgenine düşen Çemê Hizolan bölgesidir. Hizoli aşiretinin Sersug/Hesiki kabilesinin Çemê Hizolan’dan göç ederek Diyarbakır’ın Çınar, Merkeze bağlı köyler ve Karacadağ eteklerindeki köylere yerleşmişlerdir.
HİZOLİ AŞİRETİNİN YERLEŞTİĞİ ALANLAR
Diyarbakır aşiretleri diye başladınız ama çalışmalarınız daha çok Hizoli aşireti üzerinde yoğunlaştı…
‘Fermana Hizolan bizim sözlü geleneğimizde var ‘
Aslında benim asıl projem Diyarbakır bölgesi aşiretleriydi. Yazmaya ilk başladığımda hedefim buydu ama Hİzol çok geniş ve bölgeye yayılmış bir aşiretti. Onun için Hizoli aşiretini ayrıca bir şekilde çalışma gerekirdi. Diyarbakır bölgesi aşiretleri yazarken şunu da farkettim. Aslında kendimi Karacadağ ile sınırlandıramazdım. Ayrıca farklı tarihleri de vardı hepsinin ve şuana kadar yazılmayan bölümleri vardı. Şeyh Said isyanının Lice, Piran yazılmıştı. Ama 1925 Hareketi(Şeyh Said) isyanın Diyarbakır Batı Cephesi olan, Karacadağ, Deşta Gewran, Çermik, Siverek ve Ergani kısmı yazılmamıştı. Hizoli’li Temır Ağayê Hizoli’nin asılması meselesi var. Bu bölgede Hizoli aşireti isyana katılıyor. Siverek’e kadar ki birliklerin yazışmaları, İstiklal Mahkemesi belgeleri üzerinden açığa çıktı. Belgelerin önemli bir kısmını topladım.
‘Okumalar tarih merakımı daha da arttırdı’
Fermana Hizolan bizim sözlü geleneğimizde vardır ve bu küçüklüğümüzden beri bize anlatılır. Amcam Ape Îdan benim tarih merakımın başında o vardır. Mesela o hikâyeyi yaşamış biriydi. Amcamın hiç okuma yazması yoktu ve Türkçe de bilmiyordu. Çiyaye reş çatışmasını amcam sözlü olarak anlatırdı. Bir gün okumalarımda, sanırsam Naci Kutlay’ın eseriydi ve amcamın anlattıklarının aynısını orada görmüştüm. Çok şaşırmıştım. Önceleri bana hikâye anlatıyor gibi gelmişti. Tabi bu okumalar tarih merakımı daha da arttırdı. Bunun üzerine aşiretlerin yerel tarihini yazma konusunda motivasyonum daha da arttı. Yaklaşık iki buçuk senedir de Hizol aşiretini özel olarak çalışıyorum.
KÜRT TARİHİNDE AŞİRETLER
Neden?
‘Kürt tarihi denilince karşınıza Kürt aşiretleri çıkıyor ‘
Tabii Hizol adı ben kimim sorusuna bir cevaptır da aslında ama yine de o tarihi yazılı belgelerde görmek istiyorum. Nüfus kayıtlarını araştırdığınızda en fazla 1800’lü yılların ortalarına kadar gidebiliyorsunuz. Ama biliyorum ki, Hizol dediğimde en az bin yıl geriye gitmek gerekiyor. Aslında Kürt tarihi denilince karşınıza Kürt aşiretleri çıkıyor. Yani, ortada karanlıkta kalan büyük bir kesit var ve bu merakımı daha da körüklüyordu. Ayrıca yerel tarih çalışmaları bana büyük bir keyif de veriyordu ve her çalışma daha da derinlere inmeme neden oluyordu. Çünkü her yeni bilgi benim daha da eskilere gitme şansımı büyütüyordu.
‘Bunların tarihini merak etmiştim’
Kamu görevlisi iken Yozgat’a sürgüne gittim ve İç Anadolu’yu gezme fırsatım oldu. Bir gün Konya’dan Cihanbeyli taraflarına geçiyordum ve yolun kenarında bir çoban gördüm. Arkadaşımla arabayı durdurup çobanın yanına gittik. Çobanla sohbet sırasında Hizol aşiretinden olduğunu söyledi. Tabii ben çok şaşırdım, Cihanbeyli’de ne işi var Hizol’un dedim. Reşi’ler , Canbegler filan vardı. Bunların tarihini merak etmiştim. Bazıları Diyarbakır, Urfa ve Adıyaman dan gelmişiz diyorlardı.
Hizol aşireti üzerine çalışmanız ne aşamadadır?
HİZOLİ AŞİRETİNDE İLETİŞİM KANALLARI
İletişim sosyla medya üzerinden
Hizol aşiretinin tarihine ilişkin çalışmam kitap aşamasındadır. Hizolların Türkiye sahasında yaşadığı, Van Erciş hariç tüm bölgelere gittim. Diyarbakır Karacadağ, Çermik, Ergani. Karacadağ’ın Mardin Derik, Kızıltepe, Mazıdağ. Urfa tarafı Siverek, Hilvan. Adıyaman, Kâhta. Malatya, Kale. Elazığ, Baskil, Karakoçan. Dersim, Mazgirt, Bingöl’ün kuzeyinde, Kığı, Karlıova, Sancak, Muş Varto, Antep, Kilis, Batman, Sivas, Koçgiri ve Konya’daki İzollularla görüştüm. Bugüne kadar görüştüğüm Hizollularla sosyal medya üzerinden iletişimimi sürdürüyorum.
‘Sosyal medya üzerinden İran, Suriye ve Ürdün Hizollarıyla görüşüyorum’
Yine sosyal medya üzerinden İran, Suriye ve Ürdün Hizollarıyla görüşüyorum. Ayrıca 100-200 göç eden başka yerlere giden birçok Hizolili aile ile iletişim sağladım. Bursa Gemlik ve Tokat Turhal’da Sosyal medyada oluşturduğum Hizol grubu ile yurt dışındaki tüm Hizollar arasında iletişime öncülük ettim. Hizoli aşiretiyle ilgili daha önce Adıyaman Hizol Derneği öncülüğünde birçok bölgedeki Hizoli’ler arasında iletişim olmuştu. Burada o dönem Adıyaman Hizol Dernek başkanı olan Ramazan IŞIK’ın birçok katkıları olmuştu. Özellikle, Adıyaman, Malatya, Urfa ve Diyarbakır bağlantılar yeniden kurulmuştu. Bende neredeyse başka ülkelerde bulunan Hizoli’lerle iletişime geçtim. İran’dan bazı Hizollu arkadaşların ziyareti de oldu, burada görüştük. Sırada Şam Hizolları var ve Avrupa’dan gelecekler. Rojava da yaşayan Dirbesiye ve Kobanili Hizollar görüştüm. Gidemediğim yerlere de Telefon, Sosyal medya ağlarıyla ulaşmaya çalıştım.
ÇALIŞMANIN METODU
Çalışmanızda nasıl bir metod uyguluyorsunuz?
‘Hizoli aşireti Selahaddin Eyubi nedeniyle bazı Arap kaynaklarından da yer almakta’
Bu çalışmada Osmanlı arşivlerinden ve Safavi arşivlerinden belgelerle çalışmalarımı sürdürüyorum. Birde sözlü gelenekleri de kullanıyorum. Hizoli aşireti Selahaddin Eyubi nedeniyle bazı Arap kaynaklarından da yer almaktadır. Bunların bir kısmını çevirtirdim. Çalışmamda yaşam ve kültür içeriklerine fazla giremiyorum daha çok soy ve nerede yaşadıkları ve siyasi tarih üzerinden bir kayıt tutuyorum.
ÇALIŞMADA ÖNE ÇIKAN BULGULAR
Aşiretler üzerine çalışırken size ilginç gelen bulgular olmadı mı?
‘Hem Safevi ve Hem de Osmanlı belgeleri de bunları doğruluyordu’
Bu çalışmada beni şaşırtan şeyler oldu. Birçok ezberimiz bozuldu. Hizoli aşiretinin Osmanlı-Safevi arasında kritik bir aşiret olduğunu belgelerden öğrendim. Çaldıran Savaşı ile başlayan süreç, 1700’lere kadar devam etmiştir. Hem Safevi ve Hem de Osmanlı belgeleri de bunları doğruluyordu. Safevi taraftarı olan, Diyarbakır-Mardin bölgesindeki Hizoli ve Şexan aşiretlerin mücadeleleri dikkatimi çekti. 1577 de Elbistan’a kadar yayılan Sahte Şah İsmail isyanında Hizoli aşireti yine isyanın öncelerindendir. 1640-1650 yıllarda Celali isyanlarına öncülük etmiş yine Hizoli aşiretinde Çomar Bölükbaşı var. Her savaşta ben Hizoli kabilesindenim diyor. Bu konu Evliya Çelebi seyahatnamesinde geniş bir şekilde yer alıyor. Hatta Evliye Çelebi Celalilere çapulcu derken, ondan, mertliğinden, cesaretinden övgüyle bahseder. Hatta o dönem Çomar’ı götürüp bir Osmanlı Valisine affettiriyor. Sonrasında Sivas’a gidiyor ve orada da zulmedenlere karşı geliyor. En son Van’da görülüyor ve orada suda boğdurularak öldürülüyor.
Hizoli aşiretinin büyük bir aşiret olduğu biliniyor ama nerelere kadar yayıldığı konusunda ne tür bilgiler edindiniz?
‘Hizoliler iki memleketlidir’
Hizoli aşiretinin bir kısmı son dönemlere kadar göçebe yaşamakta idiler. Bunlar Kışları Diyarbakır Karacadağ ile Rakka kadar giderlerdi. Yazları ise, Dersim, Bingöl, Erzurum, Kemah, Tercan, Varto yaylalarına çıkarlardı. Yanı iki memleketlidirler. Birde Karacadağ ile Fırat havzası bölgeleri arasında gidip gelmeler bulunmaktadır. Tabii Firat Havzası derken, Adıyaman Kahta’dan, Pötürge, Malatya İzolu, Baskil, Çermik Siverek ve Çüngüş ilçeleriyle daha yukarılarda Peri Havzasında birde Koçgiri bölgesinde Fırat doğmuş olduğu, Kuruçay, Refahiye ve Kemah civarlarında tarihi olarak bulunurlar. Bu gruplar sürekli hareket halinde olmuşlardı. Bir de Osmanlı devletiyle yaşamış olduğu sorunlar nedeniyle iki dönem Rakkaya sürgün edilmişlerdi. Biri 1616 ve 1719 yıllarında ancak Rakka dan durmayarak Erzurum ve Erzincan bağlı Tercan taraflarına firar etmişlerdir.
‘Alişer’in de Hizoli akbabalarımız olduğunu duyduğumda şaşırmıştım’
Aslında Koçgiri bölgesindeki Hizoli aşiretinin bu kadar fazla olduğunu bilmiyordum. Eskiden sadece, İbikanlardan bazı aileler Hizoli’li akrabalarıyla görüştüğü için biliyorduk. Bunlardan birisinin de Mala Elişan Begê Hizoli akrabalarıyla gidip geldiklerini sözlü olarak biliyorduk. Bu Mala Elişan Begê nin Koçgiri önderlerinden Alişan ve Haydar Beylerin aileleri olduğunu duyunca şok olmuştum. Ayrıca Alişer’in de Hizoli akbabalarımız olduğunu duyduğumda şaşırmıştım. Bir de bunların Hizolili akrabalarıyla ilişkilerini sürdürmeleri ve sürekli görüşmeleri şaşırtmıştı beni. Alişan ve Haydar Beylerin ailelerinden Zara’nın Kızılkale köyünden Mustafa Şenkaya Hizoli akbabalarına gidip gelen ve halen hayata olan birisidir. Tabii eskiden beri bunlar gidip gelmekte idiler.
‘İlginç gelen Hizolilerin birbirine olan tutkulukları’
Koçgiri deki İbikanların bize bu kadar yakın olduğunu öğrendiğimde çok şaşırdım. Gerçi ben okuduğum birçok kaynakta, Koçgiri’lerin birçok grubunun Hizoli aşiretinden olduğu yazılıydı. Bu çalışmada bu grupların Hizoliliklerini irdeliyorum. Herkes Hizoli aşireti nüfusunun en çok Malatya ve Urfa’da olduğunu bilir. Oysa en fazla nüfusun Diyarbakır ve Koçgiri olduğunu yaptığım araştırmada açığa çıktı. Özellikle Koçgiri beni şaşırdı. Zaten Diyarbakır Hizolilerini biliyordum. Diğer bir bölge ise, Elazığ Baskil’ın eskiden ve şimdi Hizoli aşireti için ne kadar önemli olduğunu bu çalışmada gördüm. İlginç gelen Hizolilerin birbirine olan tutkulukları, yanı Koçgiriden, Dersim’e oradan Diyarbakır, Urfa ve Malatya kadar sürekli birbirleriyle iletişim halinde olduklarını ve görüştüklerini öğrendiğimde çok şaşırdım. Böyle çalışmalar bazen aşiretlerin bazı kollarının artık başka aşiret adı altında görünmektedir.
HİZOLİ TARİHİNDE ÖNE ÇIKANLAR
‘Hizoli’lerin tarihi sürgün ve katliamlarla doludur’
Koçgiri ve Malatya Hizollu bölgeleri birçok grup adını bölgeden almıştır. Aslında bizim bildiğimiz soydan gelen aşiret değildir. Tabi bazı aşiretler adını bölge veya idari yapılardan alabilir. Malatya Hizollu’da farklı aşiret grupları yer isminden dolayı, Hizoli aşiretinden olduğu biliniyor. Koçgiri de 1847 de kurulan aşiret nahiyesi isminden dolayı birçok grup Koçgiri ismine dahil olmuştur. Koçgiri aslında eskiden Refahiye bağlı bir köy idi. Araştırmada akraba olup da birbirinden kopan bazı grupları da tespit ettik. Bazen bunu araştırırken geçmişte yaşanmış, Hizoli’lerin tarihinde sürgün, katliamlarla doludur. İnsanı çok üzen bir durumdur.
‘Koçgiri isyanlarındaki rolleri beni şaşırttı’
Hizoli aşiretinin Cumhuriyetin başlangıcında Zilan, Dersim, 1925 Hareketi(Şeyh Said) ve Koçgiri isyanlarındaki rolleri beni şaşırttı. Diğerlerini az da olsa biliyordum. Ancak Zilan katliamında Hizoli’leri görünce çok şaşırdım. Tabi Hizoli aşireti, Koçgiri’den, Erzurum, Bingöl, Erzincan, Dersim, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Muş Varto, Mardin, Urfa, Adıyaman, Kilis, Antep, Van, Batman, ile Suriye Rojava, Dirbesiye, Kobanı, Minbeç , Cerablus ve Efrin bölgelerinde ayrıca Suriye başkenti Şam ile, Ürdün bağlı bazı kentlerde bulunmaktadır. Bazı grupları, Ağrı, Iğdır civarlarında bulunmaktadır. İran Horasan bölgesinde özellikle Bojnurd, Qoçan, Similxan, Mane Similxan, Esferayn kentlerine kadar yayılmışlardır.
ÇALIŞMANIN SONUÇLARI
Hizol aşiretinde mezhepler üzerine ne gibi sonuçlara ulaştınız?
‘Hizol aşiretinde hem Hanefilik hem de Alevilik var ‘
Hizol aşiretinde hem Hanefilik hem de Alevilik var. Bugüne kadarki belgeler ışığında şöyle bir değerlendirmede bulunabilirim. Safevi taraftarı olan Hizollarda Alevilik kökeni var. İnanç boyunda bugün Sünni olan Hizollara baktığımızda Malatya Fırat havzası ve Diyarbakır Siverek arasındaki bölgelere baktığımızda geçmişte Aleviliğin olduğunu görüyoruz. Muhtemeledir ki buradaki Aleviler sonradan Sünniliğe dönmüştür. Bunu sözlü geleneğimiz de destekliyor. Çünkü sözlü geleneğimizde Sünni olan Hizollar eskiden Alevi olduklarını da aktarıyorlar. Sünnileştikleri halde Alevi olduklarını biliyorlar. Bizde de böyleydi, hatta Alevi olduğumuz için kendimizi Dersim kökenli zannediyorduk. Araştırmalar yapınca, Alevilik doğru ama Diyarbakır ve Mardin arasında gözüküyor.
‘Hizollar Mervani devletinin kuruluşunda yer alan bir aşirettir’
Hizoli aşiretinin 1500’lerin başında Diyarbakır-Mardin arasında Osmanlı’nın tahrir defterleri de doğruluyor. Şerefnameye göre 900’li yıllarda kurulan Mervani devletinde Hizoli aşireti, Diyarbakır Civarında gözükmekteler. Hizollar Mervani devletinin kuruluşunda yer alan bir aşirettir. Hizollar Kürtçenin Kurmançi lehçesini kullanıyorlar. Türkiye, Iran, Suriye ve Ürdün’de Kürtçenin Kurmanci lehçesini konuşuyorlar. Dimili(Zaza)’ların arasına yerleşmiş bazı gruplar Dımıli konuşmaktadır.
Hizolilerde lehçe birliği var mı?
‘500 yıldır on binlerce km uzakta bile Kurmanci’lerini korumaları ilginç’
Kürtçe’nın Kurmanci lehçesini konuşuyorlar. Şaşırtıcıdır Iran Horasan’dakilerin Kurmancisi halen bizimkilere benzemektedirler. Suriye ve Ürdündekiler Kurmancısı zaten bizimki ile aynıdır. İran Horasan Hizoli’lere ayrı bir parantez açmak gerektiğini düşünüyorum. 500 yıldır onbinlerce km uzakta bile Kurmanci’lerini korumaları ilginçtir. Bizimle iletişime geçmelerini şaşırtıcıdır. Birçok kişiyle görüşüyorum. Bazen aileler bazında sosyal medya üzerinde görüntülü konuşuyoruz. Aileleriyle beraber bizleri çok merak etmektedirler. Birde 4 Ülkede yaşayan Hizoli’lerin Kürtçenin Kurmanci lehçesini konuşmaları çok önemli, iletişim kuruyoruz. Horasan’lar Türkiye’dekileri merak edip, bazen Newroz gibi etkinliklerde saz çaldıklarında bile selamlar gönderiyorlar. Ben Arapça ve Farsça bilmiyorum. Zaten Suriye, Ürdün ve Iran Horasan Hizoli’leriyle Kürtçe üzerinde anlaşıyoruz ve iletişim kuruyoruz.
Özel Haber: Ali Abbas Yılmaz
Hİzolluyuz zazayiz