Dünden bugüne, toprağımda, Alevilere yönelik kültürel bir ırkçılık uygulanmaktadır: Irkçılık ideolojisindeki değişimlere koşut olarak, ırkçılık kavramı da değişime uğradı. Artık daha aşağı bir ırkın varlığından söz edilmiyor. Irkçılık kapsamında biyolojik gösterenlerin yerine, Aleviler gibi kökenlerinden dolayı bir başka kültür dünyasına bağlı insan gruplarının varlığı geçti.
Belirleyici anlamda öne çıkarılan bu kültürel özelliklerin aşılamaz olduğu yargısıyla farklı kültürlerden gelen insanların benzer olmadıkları ve olamayacakları, kültürel ırkçılığın bir ilkesi olarak öne çıkarılınca ya ötelendiler ya da katliama uğratıldılar. Alevi katliamlarının asıl nedeni, Alevilerin sistemin ekonomik düzenini bozacak, dağıtacak bir toplumsal tasarıma sahip olmalarıdır. Alevi ütopyası Rıza Kenti, bu nedeninin kanıtıdır. Egemenleri ürküten, onları katliama yönelten de budur.
Maraş’ta canlara kıyıldı
1978’in son ayına girilirken ortalık, şeriat özlemi çeken köktendincilerin, Türk-İslam Sentezine yatırım yapan ve devleti ele geçirmek isteyen faşistlerin, bunları yönlendiren ve güden CİA ajanlarının, MİT ve Kontrgerilla görevlilerinin kitle katliamlarına gebe idi. Bu noktaya dünden gelmiştik; uzak geleceğe umutla bakmakla birlikte yakın gelecek için aynı şeyi söylemekte zorlandığımız da bir gerçekti.
Koşullar CİA Ajanı Peck’in kitle katliamları yaratma planının kanalına oturduğunu gösteriyordu: 19 Aralık 1978 günü, Kahramanmaraş’ta, bir ülkücü, saat 21 sularında Çiçek sinemasını bombaladı; bombalama olayı, katliama giden olaylar zincirinin ilk adımı oldu. Sinemada o anda Güneş Ne Zaman Doğacak adlı Sovyetler Birliği’nde komünist zulmü anlatan bir film oynuyordu; bombanın atılmasıyla birlikte, Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup faşist, Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın/ Ya tam susturacağız ya kan kusturacağız/ Müslüman Türkiye vb. sloganlar atarak seyirci kitlesini galeyana getirdi; harekete geçen kitle CHP il binasına saldırdı. İzleyen gün, Kahramanmaraş’ta, Alevilere ait bir kıraathane bombalandı. 21 Aralık’ta, Kahramanmaraş’ta, 2 TÖB-DER’li öğretmen öldürüldü. İzleyen gün, Öldürülen öğretmenlerin cenazesini taşıyan kalabalığa faşistlerin yönlendirdiği bir topluluk, Komünistlerin, Alevilerin cenaze namazı kılınmaz, diyerek saldırıya geçti. Bağlarbaşı Camii imamı Mustafa Yıldız cemaate şöyle sesleniyordu:
“Oruç tutmak namaz kılmakla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır; bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır; çevremizde bulunan Alevileri ve CHP’li Sünni imansızları temizleyeceğiz.”
Gerilimin çatışmaya dönüşmesi üzerine törene katılanlar dağılınca cenazeler ortada kaldı. Güvenlik güçlerinin herhangi bir müdahalesiyle karşılaşmayan saldırgan kitle, kent çarşısına yöneldi: Alevilere ve CHP’lilere ait birçok işyeri tahrip edildi; 3 kişi öldürüldü. Aynı günün gecesi, faşist ajitatörler kent sokaklarında dolaşarak, Solcu Alevilerin silahlı saldırı yapacağını, yayarak herkesin silahlanmasını sağladılar. Aralığın 23’ünde, Kahramanmaraş’taki olaylar karşılıklı çatışma boyutunu aşarak solculara ve Alevilere yönelik tek yönlü bir katliama dönüştü: Henüz kente askeri güç sevk edilmemişti. Saldırıların yer yer polis kuvvetlerine yönelmesi üzerine polis-halk çatışmasını önleme, gerekçesiyle sabah saatlerinde kentteki tüm polisler görev dışı bırakıldı. İzleyen gün, Kahramanmaraş’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildi: Sokağa çıkma yasağı vardı ama buna görev dışı bırakılan güvenlik güçleri dışında uyan da pek yoktu. Faşistlerin çevre köy ve ilçelerden taşıdığı silahlı grupların da takviyesiyle iyice azgınlaşan saldırganlar, Komünistleri bırakmayalım, Allah yoluna kesin, Sütçü İmam aşkına vurun, Bugün cihad günüdür, bir Alevi öldüren cennete gider, Alevileri öldürelim, memleketten temizleyelim, Alevileri öldürün, şahit kalmasın, naralarıyla Alevilerin yaşadığı Yörükselim, Yenimahalle, Serintepe, Mağaralı, Karamaraş mahallelerine saldırıya geçti; sokak sokak tarandı, bombalandı; önceden işaretlenen Alevi evleri özel olarak kundaklandı; Alevilerin dinsiz ve sünnetsiz olduğu, yayıldığından erkeklerin pantolonları indirilerek sünnetli olup olmadığı kontrol edildi; ölülerin ve yaralıların taşınması engellendi; tedavi edilmesin diye hastaneler kuşatıldı; insanlar kadın-erkek, hamile, çocuk-yaşlı, hasta, yaralı ayrımı yapılmadan katledildi. Kayseri’den getirilen Hava İndirme Birlikleri, Gaziantep’ten getirilen jandarma, gökte uçan uçaklar bile olayları önleyemedi; sözde kent havadan kontrol ediliyordu, yerde ise eli kanlı faşistler ve provokatörler Alevi canı, devrimci canı alıyorlardı.
Aralığın 25’inde, Kahramanmaraş olayları akşama doğru yatıştı: Resmi rakamlara göre 111 kişi öldü; yüzlerce kişi yaralandı, 210 ev ve 70 işyeri yakılıp yıkıldı. Katliamın ardından Alevilerin büyük bir çoğunluğu kenti terk etti. Ertesi gün, Kahramanmaraş olayları nedeniyle 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi. (*) Aleviler olarak bizler, bu katliamı ve diğer katliamları her yıl anarak-anımsayarak, unutulmasına-unutturulmasına izin vermeyeceğiz.
(*) Korkmaz, Esat; Kafa Tutan Günler Yerüstü/ Yeraltı ’78 Güncesi, Alev Yayınları, İstanbul- 2004, s, 221-226 arası
Esat Korkmaz