Varoluş; bir zamanlar kendi köşesinde kendi haliyle duran saf enerji, milyarlarca yıllık bir süreçten geçip elenip pişerek mikro organizmaları oluşturdu. Devamında bütün bunlar birleşerek makro organizmaları oluşturarak evren’in içine taşma yoluyla dağıldı (“Bir kandilden bir kandile atıldım/ turap olup yeryüzüne saçıldım”) ve milyarlarca yıllık serüvenin ardından kendi içindeki doğumla (devinimle) vücuda geldi. Bu devinim süreci sonunda da evren ve onun özünü yansıtan bir formlar birliğine dönüştü. Hakikat Yol’u (Alevi’lik) buna “Vahdeti Mevcut” der. Vahdet bir demektir, mevcut ise mevcudat / vâridat, yani her şey demektir.
14 milyar yıl önce gerçekleşen oluşum sürecinde, büyük patlama (Bing Beng) sonrası devamlı hareket halinde olan evren, devimini milyarlarca yıl süren içerisinde gerçekleştirdi. Evrendeki bütün varlıklar meydana gelen devinim sonucunda aynı cevherden oluşarak eril-dişil temelinde şekillendi. Şekillenen şeyin genel adı (bitki, hayva ve insan) Can‘dır. Can, ateş, hava, su ve toprak’tan (Çar (4) Anasır’dan) oluştu. Işık (ateş) hava, su, toprak, tüm canlıların varoluş ve yaşam kaynağıdır. Bu dört element olmadan yaşam (can) olmaz. Yaşamın ana kaynağı olan çar (4) anasır; hava, su, ateş ve toprak, ikrar ve rızalık ilişkisi içerisinde birbirlerine bağlıdırlar. Birinin varlığı bir diğerinin varlığına bağlıdır.
Yaradılış ve Varoluş Anlayışları
Yaratılış inanışına göre Allah (Tanrı), ilk insan olarak Âdem’i topraktan (çamurdan) yarattı. Kur’ân-ı Kerim – Âl-i İmrân Suresi / 59. Ayet’te “Allah Âdem’i topraktan yarattı, sonra ona “Ol!” dedi, o da oluverdi” diyor. Yine Kur’ân-ı Kerim – Hicr Suresi / 26. Ayet’te de “Biz insanı pişmiş çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık” diyor. Buharî, Müslim ve Tirmizî gibi Hadis’ler de “kadın, eğri “kaburga kemiği”nden yaratılmıştır” deniliyor. (Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Havva#) Hadis ne demektir? Kelime anlamı “söz ve haber” olan “hadis”, terim olarak, Hz. Muhammed’e atfedilen ve onun sözleri, fiilleri, onaylamaları ve sıfatlarını ve de bunların nakledildiği rivayetleri içeren bilgilere deniliyor.
Varoluş inancına (öğretisine) göre ise insanlar doğum ile geldiler yani vardan (varlığın birliği) var oldular. “Topraktan, çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan ve kaburga kemiğinden” meydana gelmediler! Yaradılış inancına göre Tanrı, ol! (“kün emri”) dedi ve Tanrı’nın bu emri üzerine her şey bir anda yoktan var oldu. Yine varoluş inancına (öğretisine) göre hiçbir şey “yoktan var olmadı, vardan da yok olmadı”, insanda dâhil evrendeki her şey vardan var oldu. Bundan dolayıdır ki; insan dâhil görünen ve var olan her şey bir bütünün parçasıdır. Güzide Ana (Kâtibi) bütünün parçası olmayı şu şekilde dile getiriyor:
“Gel gönül dolanıp gezme cihanı
Sen cihan ararsan cihan sendedir
Sana nakledeyim kevn-ü mekânı
Bil muhakkak kevn-ü mekân sendedir.”
Açıkçası varoluşa inanan hakikatçı anlayış “insan Hakk’ta Hakk’ta insanda” diyerek “Tanrı”yı bu âlemde görünür kılmıştır. Oysaki Tanrı’yı görünür kılıp bu âlemde var eylemek kitaplı (semavi) dinlere göre Tanrı’ya şirk koşmaktır. Çünkü kitaplı dinlerin Tanrı’sı doğmaz ve doğurmaz, kimse ona denk olmaz. O görünmez âlemde her şeyin üstündedir. Verdiği hükümleri yerine getireni cennet vs. ile mükâfatlandıran, yerine getirmeyeni ise cehennem ile cezalandırandır. Hakikat Yol’unda (Alevilik’te) ise her hesap bu âlemde yani Cem’de, hakikat meydanında pir ve mürşid huzurunda görülür yani bütün sorgusunu-sualini, canı tende iken dâr-didar olup öz’ünü dâr’a çeker. Hakikat Yol’nun bilgesi Karaca Erbil (Meuli Baba) hakikat meydanında yapılan sorgu-suali şu şekilde ile dile getirir:
“Mürşid meydanında Mahşer kurulur
Bacı kardeş bir araya derilir
Hayrımız şerrimiz burada sorulur
Her hesabı burada verenleriz.”
Hakikat Yol’u (Alevi) inancına (öğretisine) talip olup, var oluş anlayışını özümseyenlere göre ölme ve başka bir âlem (öbür dünyaya) yoktur. Devriye yani devr-i daim vardır. Çünkü kâinatta var olan her şey ebedi olarak yok olmaz, devriye ederek değişir ve dönüşür. Semavi dinlere inanıp, yaradılış anlayışını özümseyenlere göre ise ölüm vardır. Fakat öldükten sonra öbür dünya diye tabir edilen âleme gidilecek, orada tekrardan dirilecek ve sorgu-sual orada görülecektir. Bu dünyada işlenen günahın ya da sevabın hesabı orada verilecektir. Verilen hesap sonunda sırat köprüsünden geçilerek Cennet ya da cehenneme girilecektir. Cennete girenler, köşkler, saraylar, bal ve şerbet şelaleleri ve “huri, gılman” vs. ile mükâfatlandırılacaklar. (Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Cennet#🙂 Cehenneme girenler ise cehennem ateşi cezalandırılacaktır.
Hakikat Yol’nda (Alevilikte) ise cennet de cehennemde bu âlemde ve insanın düşüncesindedir ve her şey sevgi üzerine kurulur. Öğretisi gereği de cümle canı Hakk’ın varlık deryası olarak kabul ederek 73 âlemi aynı nazarda görür. Çünkü her varlığın bir değeri bir anlamı vardır. Öğretisi gereği farklılıkların ikrarlı birliğini esas alarak her türlü ırkçılığı ve ayrımcılığı reddeder. Hiç bir kişiyi, aileyi, kabileyi, soyu, milleti, dini, mezhebi, tarikatı, hiç bir sınıf ve zümreyi ayrıcalıklı ve üstün görmez. Hiçbir kimsenin dinine, inancına karışmaz ve hiçbir kimsenin inancını, dinini ve dilini ret etmez. Hiçbir dini ve inancı birbirinden üstün olarak görmez. İkrarlı birliktelik içinde eşitliği savunur. İnsanları, kimliklerinden, inançlarından ve düşüncelerinden dolayı ayrıştırmayı ve ötekileştirmeyi ayıplar. Halkların barış içinde birlikte yaşamasını savunur…
“Dostluklar kurulsun insanlar gülsün
Barış güvercini uçsun Dünya’da
Yok olsun kötülük düşmanlık ölsün
Barış güvercini uçsun Dünya’da!” Nesimi Baba (ÇİMEN)
Sevgiyle. Aşk ile.
