PİRYOL- Esenyurt Belediyesi Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasının ardından atanan kayyum uygulamasına tepki gösteren, DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “. Yıllardır aynı kötülükle bizleri yıldırmaya çalışıyorlar. Bu tür küçük hesaplar ne yazık ki, Türkiye’ye kaybettiriyor” dedi.
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Esenyurt Belediyesi Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasının ardından atanan kayyum uygulamasını ve güncel gelişmeleri değerlendirdi.
Doğan, kent uzlaşısının kayyumla hedef alındığını belirterek, irade gaspına karşı demokratik yöntemlerle karşı durulması çağrısı yaptı.
‘BU KUMPASLARI İYİ TANIYORUZ’
Algı operasyonlarıyla hedef tahtasına oturtulan Esenyurt Belediyesi Başkanı Ahmet Özer’in Kürt kimliği üzerinden haksız hukuksuz yere tutuklandığına dikkat çeken Doğan, “Bir yandan kucaklaşma çağrıları yapacaksınız. Bir yandan avucumuzun içinde bir yumruk varmış gibi göstereceksiniz, bir yandan da Türkiye’nin en büyük ilinde en büyük ilçesine kayyum atayacaksınız. Kürt bir belediye başkanına kayyum atayacaksınız. Bu ülkede gerçek bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç duyulan herkes bu uygulamadan geri dönülmesini bekliyor. Hedef alınan birlikte yaşama ve yönetme modeldir. Kent uzlaşısı hedef alınmıştır. Hedef alınan çoğulculuk, kapsayıcılık, katılımcı, demokratik bir belediye anlayışı hedef alınmıştır. Bu kumpasları iyi tanıyoruz. Yıllardır aynı kötülükle bizleri yıldırmaya çalışıyorlar. Bu tür küçük hesaplar ne yazık ki, Türkiye’ye kaybettiriyor.” diye belirtti.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, güncel gelişmelere dair partinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Doğan, Esenyurt Belediyesi Başkanı Ahmet Özer’in gözaltına alınıp tutuklanması ve yerine kayyum atamasına tepki göstererek, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ve milletvekillerinin İstanbul’da toplanma ve belediye önünde halkla bir araya gelme kararı aldıklarını belirtti.
‘HAKKARİ’DEN ESENYURT’A 2016’DAN BUGÜNE YİNE AYNI OYUN İLE KARŞI KARŞIYAYIZ’
Doğan, kayyıma karşı güçlü bir sesin yükseltilmesi gerektiğinin altını çizerek, “Kayyıma hep birlikte hayır demezsek, güçlü bir ses çıkarmazsak bu hukuksuzluk, eşitsizlik ve adaletsizlik bir kar topu gibi büyür ve hepimizin hayatından çalar demiştik. Keşke bunu hatırlatmak durumunda kalmasaydık ama ne yazık ki bugün Hakkari’den Esenyurt’a 2016’dan bugüne yine aynı oyun ile karşı karşıyayız. Yine bir şafak vakti kapılar kırılarak yapılan bir operasyon. Ne oldu? Oysa çok başka bir şekilde yapılabilirdi eğer gerçekten Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile ilgili hukuka ve demokrasiye uygun bir soruşturma yürütülüyor olsaydı. Böyle olmadığını artık hepimiz biliyoruz” ifadelerini kullandı.
‘HEP BİRLİKTE SES ÇIKARMALI, İTİRAZ ETMELİ VE DİRENMELİYİZ’
“Bu irade gaspı yıkımdır, talandır” diyerek Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atanmasını kınayan Doğan, “Halk iradesini yok sayma demokrasiye olan zaten zedelenmiş güveni tamamen ortadan kaldırmak yok etmektir. Hep birlikte ses çıkarmalı, itiraz etmeli ve direnmeliyiz. Buna karşı mücadele etmeliyiz. Bütün demokratik haklarımızı kullanarak demokrasiye ve hukuka uygun bir şekilde davranmak durumunda bırakmalıyız” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK İLİNİN EN BÜYÜK İLÇESİNE KAYYIM ATAYACAKSINIZ’
Ayşegül Doğan, “Peki neden şimdi?” diye sorarak, şunları dile getirdi:
“Niye Esenyurt ve neden Ahmet Özer niye Esenyurt Belediye Başkanı? Niye bu sorular soruluyor çünkü toplumsal uzlaşı ve barışa çok büyük bir ihtiyaç var bir yandan. 31 Mart sonrasında en çok konuşulan konu bu oldu ve bugüne kadar gündemin en sıcak başlıklarından biri toplumsal barışa uzlaşıya duyulan ihtiyaç. Çünkü tam da böyle bir zamanda tam da böyle bir anda demokratik muhalefetin güçlenmesinden korkuluyor ve bu korku ve panik ve telaşla bu tür siyasi operasyonlarla demokratik muhalefetin zayıflatılabiliceği ve buradan Türkiye’nin kazanabileceği düşünülüyor. Ama Türkiye böyle kazanmıyor, kazanamıyor.”
Önyargısız bir değerlendirme için geçmişten bir ders çıkarmış olmak gerekiyor. Önyargısız bir değerlendirme için geçmişin yöntemlerinden vazgeçmiş olmak gerekir. Bir yandan kucaklaşma çağrıları yapacaksınız, elimizde sıkılmış bir yumruk varmış gibi göstermeye çalışacaksınız. Bakın burada elimizde gizlenmiş bir yumruk yok, apaçık. Bir yandan da Türkiye’nin en büyük ilinin en büyük ilçesine kayyım atayacaksınız. O belediye başkanını Kürtlüğüyle suçlayıp tutuklayacaksınız. Bu kabul edilemez bir şey. Bu yalnızca DEM Parti’yi ilgilendirmiyor, yalnızca CHP’yi de ilgilendirmiyor. Bu ülkede gerçek bir kucaklaşmaya toplumsal uzlaşı ve barışa ihtiyaç duyan herkes bu uygulamadan geri dönülmesini talep ediyor.
Toplumun bütün katmanlarının oyuyla seçilecek bir belediye başkanını hedef almak kent uzlaşısını ruhunu hedef almaktır. Hedef alınan şey birlikte yaşama ve yönetme modelidir. Projeleriyle göz dolduran dedik. Lütfen dönüp bakınız Esenyurt Belediyesi ve Ahmet Özer’in hesaplarına bakınız neler paylaşmış, ne vaat etmiş, nasıl bir modele hayata geçirmek istiyor. Hedef alınan çoğulculuk, kapsayıcılık, toplumcu belediyecilik anlayışı, demokratik ve katılımcı belediyecilik anlayışı. İşte rahatsız olunan konular tam da bu: Yerel Demokrasi. Bu başlıkları konuşmayalım istiyorlar.
‘İNKAR, YOK SAYMA, ASİMİLASYON, AYNI GÜVENLİKÇİ POLİTİKALARLA DEVAM’
Biz DEM Parti olarak kurulan bu oyunu görüyoruz. Bu kumpasları en iyi tanıyan siyasi partiyiz. Yıllardır aynı kötülükle bizleri yıldırmaya çalışıyorlar, taviz vermeye vazgeçirmeye çalışanlara sesleniyoruz. Bu tür oyunlar, kumpaslar, hileler, küçük hesaplar ne yazık ki Türkiye’ye kaybettiriyor. Kimseye kazandırmıyor. Buradan siyasi çıkar umanlar her şeye rağmen tüm tuzak, baskı ve zorluklara rağmen kayyımlardan tek tek geri aldığımız belediyeleri hatırlasınlar.
Cumhurbaşkanı dün dedi ki hukuksuzluğun olduğu yerde adalet olmaz. Daha başka bir hukuksuzluk nasıl olabilir. Kayyım atanacağını haberlerini, operasyonun detaylarını medyadan öğreniyoruz. Cumhuriyet belli bir şahsın, belli bir zümrenin, belli bir kitlenin, belli bir mezhebin, meşrebin etnik kökenin cumhuriyeti değildir. Bu cumhuriyet Türk’ün de olduğu kadar elbette Kürt’ün de cumhuriyetidir deniyor. Ama saatler geçmiyor bu cumhuriyetin belli bir zümrenin, kitlenin, mezhebin, meşrebin ve etnik kökenin Cumhuriyeti olduğu bizlere hissettirilmeye çalışılıyor.
İnkar, yok sayma, asimilasyon, aynı güvenlikçi politikalarla devam. Böyle yeni bir yol açmak Türkiye’de her zaman imkansız oldu. Toplumsal barış kucaklaşma, uzlaşı, diyalog böyle sağlanamaz. Samimiyet bizatihi kendilerinin söylemi. Böyle mi gösterilir, bu mudur samimiyet, bu mudur sahicilik, bu mudur gerçekçilik. Kayyım atayarak, kayyım rejimi ile ülkeyi yöneterek mi siz toplumsal kucaklaşmayı sağlayacaksınız?”