Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı Turgut Öker, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa’daki Alevi kurumlarına yönelik iddialarının asılsız olduğunu ve söz konusu ifadelere karşı dava açacaklarını söyledi.
Öker, iddialara yönelik olarak; “Kendi adıma da önümüzdeki günlerde doğrudan kendisine yönelik dava açacağım. Bunların iftira olduğu her yönüyle gün ışığına çıkmalı. Alevilere yönelik kin ve nefret söylemleri karşısında belki bugün koltuğunun altına aldığı yargıdan bir şey çıkmaz ama en azından bizim de onun karşısında korkmadığımız, teslim olmadığımız ve bugünün yarınının da olacağını düşünerek dava açmamız gerekiyor. Tek tek yönetici arkadaşlarımız ve kurumsal olarak da konfederasyonumuzun bununla ilgili dava açması gerekiyor” dedi.
Can TV’den Elif Sonmazcı’ya konuşan Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı Turgut Öker, Siirt’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı “Demokrasi Buluşması” programında Avrupa’daki Alevi kurumlarına yönelik olarak öne sürdüğü iddiaları değerlendirdi.
‘Bu konuşma çok derinliklerde planlanmış bir konuşma’
AABK Onursal Başkanı Öker, Cem Vakfı yöneticisi Ercan Güvenç’in İstanbul’dan Siirt’e özel olarak götürülmesine işaret ederek şöyle konuştu: “İstanbul’da yaşayan birisinin özel uçakla Siirt’e götürülmesinin ve Siirt’teki o toplantıda konuşturulması sıradan bir şey olmadığı gibi Cem Vakfı adına kurucu olduğunu iddia eden kişinin ileri sürdüğü görüşlerin de Alevi toplumundan uzaktan yakından alakasının olmadığını dünya alem biliyor. 1995 yılında devlet tarafından kurdurulduğu bizzat Demirel tarafından ifade edilen bir çevrenin, vakfın sözcüsünün, hiç uzaktan yakından alakasının olmadığı, yaşamadığı bir ile (Siirt) özel olarak götürülüyorsa demek ki bu iş bu konuşma çok derinliklerde planlanmış bir konuşma. Yani, gelişigüzel orada yaşayan yerli bir vatandaşın konuşmasına verilen bir cevap değil.”

‘Temelsiz iftiralar…’
Avrupa’daki Alevilerin birliklerini sağladıkları için iktidarın hedefinde olduklarına vurgu yapan Öker, şunları ifade etti: “Bunu aslında yıllardır, özellikle de 2015’ten sonra Avrupa Alevi örgütlenmesinin Avrupa’da yaşayan Alevilerin özgün sorunlarını her platformda oradaki yetkili makamlarla, kurumlarla, eyalet hükümetleriyle, federal hükümetle ciddi anlamda kazanımlara dönüştüren adımlar atmasından sonra, Türkiye Alevi hareketiyle de demokrasi hareketiyle, güçleriyle de yan yana gelem, gücünü birleştirmeye yönelik eğiliminden sonra Erdoğan’ın gündemine geldik. Her fırsatta suçladığı, iftirada bulunduğu bir kurum olarak gündemde yer aldık. Asıl onu rahatsız eden durum ne; onu rahatsız eden durum Avrupa’da yaşayan Alevilerin bir çatı altında toplanmış olması. Avrupa’daki konfederasyon bünyesinde olsun, diğer oluşumlar olsun çok medeni şekilde Alevilerin temel sorunları söz konusu olduğunda, okullarda Alevilik dersi bütün Alevi çevrelerin, kurumların birlikte hareket ederler. Ve muhatapların karşısına birlikte çıkarlar. Orada Alevilerin güncel yaşamında kazanımlar söz konusu olduğunda bütün Alevi çevreleri orada birlikte davranırlar. Avrupa’da nisbi demokratik koşullarda Alevilerin birliğini sağlamış olması ve Avrupa devletleri nezdinde; Avrupa Parlamentosu’nda olsun, Berlin’de, Londra’da, Paris’te olsun bütün Avrupa ülkelerinde artık Aleviler kendi adlarına, kendi kurumları adına özgün örgütleriyle muhatap alınmaları bunları bir anlamda saldırganlaştırıyor. Ve Avrupa Alevi örgütlenmesine yönelik bildiğiniz o –tarihsel olarak zaten onların kodlarında var- Alevilere yönelik iftira atmak, hakaret etmek. Bu kapsamda da buldukları tek şey “Alisiz Alevilik” ve oradaki kurumlar güya Avrupa hükümetlerinin “ajanlığını” yapıyormuş. Temelsiz iftiralarda bulunuyorlar da ya insan sormaz mı, bir tane kanıt gösterebilir misin? Almanya’daki federasyonun Alman devletinden aldığı maddi destek açık ortadadır.”
‘Kuru iftira’
Diyanetin devlet bütçesinden aldığı astronomik bütçeye işaret eden Öker, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnanç alanında kendileri Diyaneti sürekli pompaladıklarından dolayı, Diyanetin 7-8 bakanlığa eş bütçesini kendileri sağladıklarından dolayı kafaları sadece ona işliyor. Sanıyorlar ki, laik-demokratik ülkelerde de devletler dinleri maddi anlamda desteklerler. İnanç alanında hizmette bulunan kurumların tüm giderlerinin aynen Türkiye’de kendilerinin yaptıkları gibi devlet tarafından desteklendiğini iddia ederler. Onlar biliyor aslında öyle bir şey olmadığını. O anlamda da bildiğiniz kuru iftiradır yaptığı şeyler.”

‘Bunların iftira olduğu her yönüyle gün ışığına çıkmalı’
Avrupa Alevi hareketinin, konfederasyonun ve hedefe konan yöneticilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öne sürdüğü iddialara yönelik dava açması gerektiği değerlendirmesinde bulunan Öker, şöyle konuştu: “Bence direkmen Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonumuz 11 ülkedeki federasyonlarımızla birlikte bu şahsa yönelik artık Cumhurbaşkanlığı gibi tarafsız olunması gereken konumunu kaybettiğini her alanda görüyoruz. Muaviye ve Yezit çizgisinden hareketle Alevileri ötekileştirmekten başka, kin ve nefret ileri sürmekten başka yaptığı bir şey yok. Kendi adıma söyleyeyim bu konuşmalarda bizi kastettiği çok açık ortada. Milletvekili olma iddiasıyla geldiler, gittiler gibi ifadeleri var. Bu anlamda ben kendi adıma da önümüzdeki günlerde doğrudan kendisine yönelik dava açacağım. Bunların iftira olduğu her yönüyle gün ışığına çıkmalı. Alevilere yönelik kin ve nefret söylemleri karşısında belki bugün koltuğunun altına aldığı yargıdan bir şey çıkmaz ama en azından bizim de onun karşısında korkmadığımız, teslim olmadığımız ve bugünün yarınının da olacağını düşünerek dava açmamız gerekiyor. Tek tek yönetici arkadaşlarımız ve kurumsal olarak da konfederasyonumuzun bununla ilgili dava açması gerekiyor.”
‘Bunların kafasının çalıştığı tek nokta Alevileri kendilerine benzetmek’
Alevi toplumuna karşı geçmişten gelen bir önyargı olduğuna değinen Öker, Alevi toplumunun iktidardan beklentilerine ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Bunların genlerinde var, bize karşı, Alevi toplumuna karşı önyargı. Alevileri bugün asimile etmekten, kendilerine benzetmekten başka bir gündemlerinin olmadığını görüyoruz. 20 yıldır bu kaçıncı açıklama, kaçıncı açılım, kaçıncı paket, kaçıncı çalıştay, kaçıncı vaat? Bildiğimiz tek şey bunlar gerçekten Alevi toplumuna yönelik ecdatları gibi önyargılılar, kindarlar. Alevilerin eşit koşullarda kendi inançlarını, kendi öğretilerini özgürce yaşamasını istemiyorlar. Yeri geliyor katliama ortak oluyorlar, yeri geliyor asimilasyonu esas alıyorlar. Bu nedenle de bunların öne süreceği şeylerden Alevilere bir fayda çıkmaz. Her fırsatta ötekileştirmekten başka da yaptıkları bir şey yok. Alevileri kendi arasında ikiye bölmeye çalışıyorlar. Ali’li Aleviler, Ali’siz Aleviler. Avrupa’ya dair yüzleri kızarmadan suçlamada bulunuyorlar da okullarda okutulan Alevilik dersinin müfredatına insan bir bakmaz mı? Almanya okullarında federasyonlarımız okullarda Aleviliği çocuklarına nasıl öğretiyorlar? Aleviliği nasıl yorumluyorlar? Avrupa’daki federasyonlarımızın kendilerine icat ettikleri bir Alevilik mi var? Bunların iftira olduğunu dünya alem biliyor. O nedenle bunları hiçbir alanda ciddiye almamak gerekiyor. Bugüne kadar şunu yapacak bunu yapacak iddialarını çok duyduk. Bunlardan Alevi toplumuna yönelik samimi hiçbir şey çıkmaz. Bunların kafasının çalıştığı tek nokta Alevileri kendilerine benzetmek.”
‘İftiralara 30 yıldır muhatabız’
Öker, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda ise konuya ilişkin şunları dile getirdi: “Alevi toplumunun bağımsız bir çizgide örgütlenerek kendi adına doğrudan tüm dünyada temsil edilme, muhatap alınma hakkına sahip olması, siyasal İslam’ın ve kurumlarının egemenlik alanının dışına çıkarak bütün diğer mazlum haklar ve inançlar ile yan yana gelmesi her koşulda Laik- Demokratik bir Türkiye yaratma mücadelesini kararlılıkla sürdürmesi doğal olarak karanlık güçlerin ve ajanlarının tepkisiyle karşılaşmasına neden oluyor. Bu seçeneğin ilk günden beri ortaya çıkarılmasında belirleyici etkisi olan bizlere karşı doğrudan en karanlık çevreler tarafından temelsiz suçlama ve iftira atılması 30 yıldır muhatap olduğumuz bir durum. Bir zamanların Karakulukçuları nasıl tarihin çöp sepetine atıldılar ise bu günün Yezidlerini ve işbirlikçi ajanlarını da tarihin çöp sepetine atmadaki kararlılığımızı hiç bir güç engelleyemeyecektir.” PİRYOL