Günlerdir Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimleri için kararı beklenen ATA İttifakı adayı Sinan Oğan, kararını açıkladı.
Erdoğan’ı destekleyeceğini Oğan, okuduğu uzunca bir metinin sonunda soru almak istemediğini belirterek sahneden çekildi.
Oğan, “istikrar” vurgusu yaptığı konuşmasında Millet İttifakı’nın kendisini ikna edemediğini belirtirken, iktidar kanadı ile de herhangi bir “pazarlığı” olmadığını söyledi.
Oğan’ın ardından Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, söz konusu kararın Oğan’ın kendi tercihi olduğu ve Zafer Partisi’nin kararını kendisinin açıklayacağını paylaştı. Ve ardından da Kılıçdaroğlu’na sunulmuş ‘mutabakat metni’ için Millet İttifakı’ndan gelecek yanıtı beklediğini söyledi.
Özdağ, “Atatürk çizgisinde Türk Milliyetçiliği zemininde kurulan Zafer Partisi’nin Genel Başkanı olarak, kuruluş ilkelerini koruma (Anayasa 1-4 Md. Ve 66 Md.) ve terörle etkin mücadele için gerekenlerin yapılması, 13 milyon sığınmacının geri dönmesinin sağlanması ile ilgili şartları içeren, Türkiye Cumhuriyetini daha ileri taşıma gayesiyle oluşturduğumuz mutabakat metnini, iş birliği esasları çerçevesinde CHP Genel Başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’na sundum” ifadeleriyle metnin içeriğine de açıklık getirdi.
28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur seçimine 6 gün kala peş peşe yaşanan bu gelişmeler burjuva siyasetindeki ilkesizliklere yeni boyutlar kazandırdı kuşkusuz. Aslında pragmatizm dışında bir ilkesi olmayan ve her an kendince ince hesaplar peşinde koşan siyaset tüccarları için ilkesel duruşun hamasetten öte bir anlam ifade etmediğinin Oğan’a gelinceye kadar sayısız örnekleri var ancak şuan buralara girmek zaman kaybından başka bir sonuç üretmeyecektir. Zira seçime sayılı günler var ve asıl odaklanılması gereken alan bugüne kadar sandığa mesafeli duran seçmen kitlesi ve onların seçime dahil edilmesidir. İkinci turda belirleyici olacak olan seçime katılım oranın yükseltilmesidir ancak bugüne kadar seçim, sandık, oy kullanma konusuna mesafeli olan milyonlarca yurttaşın en azından hatırı sayılır bir bölümünün davranışını etkileyecek bir politik açılımdan iktidarıyla muhalefetiyle bütün bir burjuva siyaseti yoksundur. Aslında iş bu saatten sonra ne Klıçdaroğlu’nun ne de Millet İttifakı’nın ne yapıp yapmayacağına bağlı değildir. Halihazırda Erdoğan, Oğan ve belli bir oranda Türk Milliyetçilerinin desteği ile ikinci turda yüzde 50 art 1’in kendince sağlanabileceğinin rahatlığı içindedir. Burada denklemi değiştirecek olan tek şey sandığa mesafeli seçmenlerin son anda verecekleri bir kararla sandıklara akmasıdır.
Peki, politikaya, politikacılara güven duymayan söz konusu bu seçmen kitlesini sandığa götürebilecek motivasyonu ne sağlayabilir? Seçimlerin, sandıktan çıkan siyasetçilerin ne olup olmadığını söz konusu bu seçmen kitlesinden daha iyi bilen yoktur. O yüzden tereciye tere satacak argümanlarla bu seçmenleri sandığa taşımak mümkün değil. Tümü değil ama büyük bölümü fazlasıyla politik olan bu seçmen kitlesinin seçime katılımını sağlayacak bir motivasyonu varolan herhangi bir siyasetçinin ortaya çıkarabilmesinin bir olanağı yoksa bu düğüm nasıl çözülecek? Aslında mesele Kılıçdaroğlu ya da Millet İttifakı meselesi olarak konduğu içindir ki, birinci turda böyle bir tablo ortaya çıktı. Cumhur İttifakı mı Millet İttifakı mı, Erdoğan mı Kılıçdaroğlu mu, mesele en başından yanlış ele alındı.
21 yıllık bir iktidar var ve bugüne kadar ülkeyi getirdiği nota ortada. Söz konusu iktidarın icraatlarından memnun iseniz devam etmesi için yeniden bir süre tanırsınız, memnun değilseniz de değişim yönünde tercihinizi ortaya koyarsanız. Mevcuttan memnun değilsiniz ama alternatifinden de emin değilseniz o halde en azından mevcudun işleri bugüne kadar nasıl yürüttüğünü pratikle deneyimlemiş durumdasınız. Yani, denediğinizin daha neyini deneyeceksiniz? Çeyrek asır denenmiş ve ne olup olmadığı defalarca ortaya çıkmış bir yönetimi mi yeni bir seçeneği mi tercih edeceksiniz? Çeyrek asır önce doğan bir gencin deneyimlediği tek yönetim orta yerde duruyor. Gençliğe sunabileceği bugüne kadar sunduklarından öte ne olabilir ki? Gençliğin geleceği için bir karar vermesinden öteye bir durum da yok. Yani, gençlik de gençliğini yitirmiş olanlar da kararını gelecek için verecek. Kendi ülkesinde gelecek umudunu yitiren gençlik artık bir yol ayrımındadır. Kendi geleceğini ülkesinin geleceği ile mi birleştirecek yoksa ülkesinden uzak bir geleceğin peşine mi düşecek? Artık ülkenin yaşlısı genci, kendisi için değil, gelecek için kararını vermek zorundadır. 21 yılda ülkenin getirildiği yerden memnun olmayanların değişim dışında bir seçeneği olabilir mi? Durumdan memnun olmayan ama sandıktan da uzak duranlar için artık karar verme zamanıdır. Gelecek için bir sözünüz varsa, değişim için sandık sizi bekliyor.