“İnsanların, gerçekten ne düşündüklerini öğrenmek için, söylediklerinden çok, yaptıklarına dikkat edin!” Rene DESCARTES
Bizi kuşatan dış ve iç asimilasyon başlıklı yazımıza tekçi-inkârcı ve asimilasyoncu devlet anlayışını tanımakla başlayalım! 1924’te oluşturulan ulus–devlet anlayışı farklı etnik kimlikleri, inançları, dilleri, tekleştirme siyasetini esas alır ve bunu bir devlet politikasına dönüştürür. Bu kapsamda Cumhuriyet devrimleri adıyla peş peşe kanunlar çıkartılır. 1924 yılında ve sonraki yıllarda çıkarılan kanunlara bakılırsa bu durum çok rahat görebiliriz. 03 Mart 1924 tarihinde 429 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak Diyanet İşleri Başkanlığı kurulur. Diyanet’in kurulmasıyla ülke “Sünni-Müslüman-Hanefi-Maturidi” inancın merkezi haline getirilir.
Tek merkez haline getirilen “Sünni-Müslüman-Hanefi-Maturidi” inanç dışında kalan başta Alevilik olmak üzere tüm inançlar yok sayılıp inkâr edilir. Bu tekçi anlayış bugüne kadar farklı söylem, araç ve aktörlerle devam etse de toplum üzerinde uygulanan asimilasyon yöntemi hiç değişmedi. En önemlisi de din ve devlet işlerini birbirinden ayırmaktan ziyade, devletin bir dini kurumu olan Diyanet eliyle dinin devletleştirilmesi politikaları merkeze alındı ve “ötekilere” karşı bir asimilasyon aracı, bir misyoner kurum olarak her zaman Diyanet’e başvuruldu. Böylelikle ‘öteki görülen yurttaşlara’ karşı inkâr ve asimilasyon, partiler üstü bir devlet politikası olarak devam ettirilip günümüze kadar gelindi. Alevi toplumu ve Alevi inancı Osmanlı döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de, 100 yıldır devletin her kurumunun kıskacı altında asimile edilmeye devam ediyor.
BİR “YOK ETME POLİTİKASI” OLARAK ASİMİLASYON
Geldiğimiz noktada tekçi anlayışın temsilcileri, bu ülkedeki farklı inançlardaki, kültürlerdeki toplulukları kimi zaman kaba ve zor yöntemlerle bastırmaya çalışırken bir yandan da asimilasyon yöntemleriyle değersizleştirmeye ve de etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Bu çalışmaları yaparken de, bütün bunları tek başına yapmamaktadır. Açık ve net bir şekilde görülmektedir ki; son yıllarda ve son aylarda hemen hemen devletin tüm mülki erkânın katıldığı “Cemevi temel atma törenlerinde ve Cemevi açılış törenlerinde de (Isparta-Gaziantep-İstanbul/Başakşehir–İstanbul/ Ümraniye ve Çorum vb.) anlaşılacağı üzere devlet asimilasyonu, kimi dedeler ve kimi Alevi kurum başkanları ile ilişkilenip birlikte yapmaktadırlar. Görünen odur ki, Alevi toplumsallığı Cemevleri üzerinden denetlemeye ve kontrol altına alınmak istenmektedir…
Gerçek şudur ki, yukarıdaki örnekler de verdiğimiz gibi asimilasyon sadece dışarıdan tek başına yapılamaz ve de uygulanmaz! Bir de topluluğu içeriden kuşatan, daha da vahim olan bir “iç asimilasyon” vardır ki; aslında en tehlikelisi de işte bu iç asimilasyondur! Günümüzde bu kadim(yol’u) öğretiyi içeride asimile edenler bellidir! Bunların isimlerini burada yaymaya gerek bile yoktur. Zira bunlar yaptıklarıyla, sosyal medya paylaşımlarıyla ve zulüm anlayışıyla çektikleri boy boy resimlerle kendilerini açık bir şekilde belli etmekteler ve de ortaya koymaktalar. İşin acı yanı “Alevileri” aslında, “sözde Alevi temsilcileri” dönüştürerek Müslümanlaştırarak asimile ediyorlar. Geçen günlerde bir Alevi Federasyonumuzun (ADFE) İnanç Kurulu Başkanı sosyal medya hesabında şu paylaşımı yapmıştı: “Alevilik öz’dür, Aleviliğin özü İslam’dır. İslam’ın özü Ehl-ı beyittir. Ehl-i beytin özü Kur’an’dır. Kur’an’ın özü “Allah’tır.” İşte, Alevilik bu!” İkrarsız ve rızasız yaşamın bir kesim tarafından kabullenmesi ve bu durumun normalleştirilmesi ve de asimilasyona karşıyım diyenlerin bütün bunlara sessiz kalmaları hangi bilincin ve samimiyetin ürünüdür acaba?
Gerçeği görmesi gereken toplumlardır yani insanlardır. Konuşulması gereken kavram ise ‘Vicdan’dır. Devletlerin vicdanı olmaz! Toplumların ve insanların vicdanı olur. Vicdanı olan toplumlar ve insanlar da erdemli ve onurlu yaşamı hak ederler. Erdemli ve onurlu insan yaşamını aklı ile yöneten ve sorup-sorgulayan insandır. Evet, topyekûn olarak Aleviler ve Alevi kurumları kendilerini ilgilendiren asimilasyon da dâhil tüm meseleleri doğru analiz etmeleri kendilerini hakikate ulaştıracaktır. Doğru analiz her şeyden önce tekçi-inkârcı ve asimilasyoncu düzen ile yüzleşmek için çok önemlidir ve de gereklidir. Doğru ve yerinde bir analiz sonucunda Alevilerin yıllardır (100 yıl) bilinçli ve planlı politikalarla asimile edildiği gerçeğiyle yüzleşilecektir.
Sonuç: ikrarından dönmek, Yol’u erke bulaştırıp, arsıza, hırsıza, nursuza düşürmek, yol düsturu ile söylemek gerekir ise düşkünlüktür. Şimdi sormak ve vicdanen bu sorulara bir yanıt bulmak durumundayız! Alevi asimilasyonunu Devlet/ “Sünni-Diyanet” ve de “Şii misyonerler” tek başına mı, yoksa Aleviler içerisindeki “köşe başlarını tutan işbirlikçilerle birlikte” mi yapmaktadırlar? Aşk ile.
EKLER:
Ta başından beri (1924) farklı etnik kimlikleri ve inançları tekleştirme politikasını esas alan devlet, son günlerde Dersim’deki Cemevi (“Cami evi”) ve Munzur Üniversitesi bünyesinde asimilasyon çalışmalarına hızla devam ediyor… (Not açık kaynak: üstteki resim sosyal medya paylaşımından alınmıştır) Asimilasyon kavramı kimileri tarafından çok sıradan bir kavrammış gibi ele alınıyor, asimilasyon öyle sıradan bir kavram değildir. Asimilasyonla, Yol’umuzun dili, kavram ve değerleri ortadan kaldırılıp içi boşaltılıyor. Eğitim yoluyla (zorunlu din dersleri gibi) ve de inanç alanında yapılan asimilasyonla toplum kendi olmaktan çıkartılıp başkalaştırılıyor… Aleviler bilmeliler ki, kendi öz değerlerinden kopmuş bir toplum geleceğini belirsizliğe mahkûm etmiş bir toplumdur.
Tüm bu olup bitenler de gösteriyor ki, topyekûn olarak bir asimilasyon kuşatması ile karşı karşıyayız. (Not açık kaynak: üsteki resim sosyal medya paylaşımından alınmıştır.) Evet, günümüzde her taraftan bir kuşatma altındayız, şimdi bu kuşatmayı kırma, kendi ayaklarımızın üzerinde durabilme gücüne erişmenin yollarını, yöntem ve araçlarını tespit etmeliyiz. Ve de her şeyden önemlisi de Hakikat Yol’unda eğrinin yeri olmaz, rızasız lokma yenmez ilkesinden hareketle ve de Yol düsturu ile hep birlikte yanlışa yanlış demeliyiz.
Bu yerel gazete haberinde şunlar yazmaktadır: (Not açık kaynak: üsteki resim sosyal medya paylaşımından alınmıştır. www.yerelgazete) Ümraniye Topağacı Mahallesi’nde yapılacak olan Kazım Karabekir Cemevi (Cemevi ismine dikkat!) inşaatına başlandı. Gelecek yıl bitmesi beklenen Cemevi’nin temel atma törenine Ümraniye Kaymakamı Cengiz ÜNAL’ın yanı sıra Belediye Başkanı İsmet YILDIRIM, Milli Eğitim Müdürü Mustafa ÖZEN, Cemevi Başkanı Erdal Ahi ve Mahalle sakinleri katıldı. Tören semah gösterisi ile başladı. Habere dikkat ederseniz tören semah gösterisi ile başladı diyor! Semah’a gösteri diyen bir anlayış Yol’umuzun kavram ve değerleri ortadan kaldırılıp içi boşaltmıyor da ne yapılıyor?
Devletin tüm mülki erkânı ile belediyeler de dâhil, dirsek teması kurarak ve ilişkilenerek çeşitli isimler adı altında “Cemevi” temeli atıp, “Cemevi” (Cami evi) açılışları yapanlar, bu iktidar “Cemevlerimizi” tanımıyor diye nutuk atıyorlar. En acısı da asimilasyonun merkezinde olan işbirlikçiler asimilasyon diyerek feryat ediyor… Takdir, yorum ve değerlendirme Alevi kamuoyuna aittir.
İktidar ve muhalefet partileri, il – İlçe Başkanları, Belediye başkanları, Valiler, Jandarma Komutanları, Emniyet Müdürleri, Milli Eğitim Müdürleri, Devlet ve belediye ihalelerinden beslenen holding başkanları, İmamın duaları eşliğinde (Isparta, Tunceli, Gaziantep, Çorum vs. örnek) çeşitli isimler adı altında “Cemevi” temel atma ve “Cemevi” açılış törenleri yapılıyor. Birçok Alevi kurum yöneticisi de bu törenlerde bulunuyor. (Not açık kaynak: üsteki resim sosyal medya paylaşımından alınmıştır – Çorum Haber) Bize düşen görev, hep birlikte asimilasyona karşı direnmek, yanlışa yanlış demek ve Alevi yol erkânına uyup “gönül kalsın yol kalmasın” deyip, dilimize susturucu takmadan yol diliyle hakikati haykırmak değil midir?
KAYNAKLAR:
1-https://alevinet12.com/yazarlar/mehmet-kabadayi/asimilasyon-bir-devlet-politikasidir/
2-Pir Zeynel Kete, https://yeniyasamgazetesi3.com/degersizlestirilmek-istenen-alevilik/
4-https://pirha.org/ocak-evlatlarindan-asimilasyonculara-uyari-dersimden-ellerinizi-cekin-
5-Ayhan Aydın, Aleviler’in Büyük Açmazı ve Karanlık Bir Çağ, Karanlık Bir Düzen, 20 Haziran, 2022
6-https://alevinet12.com/yazarlar/mehmet-kabadayi/asimilasyon-ve-alevi-kurumlari-01/
7-Asimilasyon Ve Alevi Kurumları – 02
8-https://alevinet12.com/yazarlar/asimilasyon-ve-alevi-kurumlari-03/
Hakk razı olsun. Tabii ki rahatsız olurlar. Ama ne yazık ki kendilerini dara çekmeleri gerekenler nursuzca bir yol izliyorlar. Yol bunlara kaldıysa yol kalsın. Doğru yalnız kalsa da doğrudur. Doğru kalmak erdemliktir. Sözüne, özüne sadık düşünceler karanlığı aydınlatır. Sizde katkı sunarak bizi aydınlatıyorsunuz. Aşk ile.
Yüreğine emeğine sağlık üstadim. Bu denli asimilasyon olduğunu tahmin etmemiştim. Bizim pirler talipleri ile biraraya gelmesi gerekiyor ve ayrica çevremde gidecek cemevi yok en yakınım garip dede ve asimilasyon da nasibini almış Aşk ile
Ben diyorumki aleviler müslümansa Çorum’da neden alevileri katletiler aleviler müslüman ise sivasta nedenallah Muhammet adına tekbirlerle madımakta okadar canları yaktılar eğer müslümansa devlet hukuk neden suçluları yargılamıyor osmanlı iç anadoluda Alevilerle savaşıp katliamlar yaptılar dahada sayabiliriz ayrıca iç anadolu ve Karadeniz de çorum Amasya tokat buralarda Osmanlı katliamları yapılmış mademki müslğmana neden zulüm yapılmış söylesin alevilerin içindeki kurtçuklar 1970lere kadar alevi olduğunu inkar edenler ramazanda oruçtutmayan Aleviler sahur dedikleri o şeye Aleviyim diyenler kalkıp lambasını yakanları gördüm.dahda yazmam gerekiyor dayanamıyorum yazmaya…..
300 yil once dersim eyaleti iken baslayan surgun ve asimilasyonun devamidir cumhuriyet asimilasyonu. Biz direnecegiz kazanacagiz kizilbaslar eyaletiyle taclandiracagiz. Saygilar. Basarilar.