Bedo Bal
15 Mart 2011’deki protestolarla başlayıp aynı yılın temmuz ayında da silahlı çarpışma sürecine evrilerek günümüze kadar süregelen Suriye İç Savaşı farklı dönemlerde farklı aktörlerle devam ederek günümüze kadar devam etmiştir. 14 yıla yakın süredir devril(e)meyen Esad yönetimine El Nusra Cephesi’ne haleflik etmek üzere 2017 yılında biraz daha ılımlı bir kisveye bürünerek kurulan HTŞ ve Özgür Suriye Ordusunun birlikte geliştirdikleri atak ile birkaç günde son verildiğini ve Şam yönetiminin egemen olduğu bölgelerde bir hakimiyet elde ettiğini baş döndürücü bir hızla izliyoruz. Böylece 1952 menşeli Baas zihniyetinin Arap coğrafyasında Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak temsiliyetinden sonra 1966 yılında başlayıp 1970 yılında Esad ailesi ile devam eden Suriye temsiliyeti de böylece sona ermiş oldu.

Elde edilen bu başarıyı herkes kendisine göre yorumlamakta ve tabii ki kendine göre de çıkarımlarda bulunmaktadır. Kimilerine göre İslami bir başarı kimilerine göre de bir halk hareketi denilmektedir. Kimi çevrelerde ise demokratik bir oluşum beklentisi var. Oysa görülmesi gereken şey Suriye’de ki hareketin başarısının perde arkasında hangi aktörlerin olduğunu görmekte yatıyor. Son birkaç günlük açıklamalardan yola çıkarak bu süreci okumaya çalışalım.
ABD’nin miadı dolan başkanı ilk açıklamalarında yönetim değişikliğini ‘fırsat’ olarak değerlendirip İsrail’in Suriye’de İran ağına karşı güç kullanmasına izin verdiklerini söyledi. ABD Merkez Kuvvetler Komutalnığı (CENTKOM)’da 75 noktanın hava saldırıları ile vurulduğunu açıklıyordu. Hemen ertesi gün İsrail Devlet Radyosu, İsrail uçaklarının Suriye’deki 250 kadar askeri ve stratejik hedefi yok ettiğini haber yapıp 1972 yılından beri girmek için can attığı ama bir türlü giremediği Golan bölgesine girmiş olduğunu kabullenirken Şam’a 25 Km kadar yaklaşmış olduklarını ise inkar etmeye uğraşıyordu. Bu durum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘İsrail, yanlış şeyler yapıyor.’ açıklamasını yapmasına yol açıyordu.
Görülen o ki Gazze’de, Kudüs’te tüm uluslarası kamuoyunun tepkilerine rağmen bildiğini okuyan İsrail’in bu süreçte de yanlış şeyler yapmaya devam edeceğidir. Sormak lazım şimdi ‘Ortaya çıkan bu zafer kimin zaferi’ diye?
Bunlar olurken şimdiye kadar Esad rejiminin hamisi olan Rusya ve İran neredeydiler sahi? Bıden’ın dediği gibi Rusya’nın Ukrayna Savaşı ve İran’ın da İsrail saldırıları sonucu güçsüz hale gelmiş oldukları için mi sesleri çıkmayıp da sahayı HTŞ’ye bıraktılar acaba? Gerçek olan şu ki bu hareket, uluslararası emperyal bir uzlaşının sonucunda gerçekleştirilmiştir. Ve bu uzlaşı sonucunda bu atak ile İsrail’in hareket alanını genişleterek onu güçlendirme ve genişleme politikasına hizmet adına yaptıklarını da görmek mümkün olur.
Merak edilen bir diğer husus da Kuzey Suriye’de SDG’nin kontrol ettiği bölgelerde durumun ne olacağıdır. Planın ilk aşamasında yönetimini sağlama alacak olan yeni hükümetin arkasına alacağı güçlerin de destekleriyle ikinci aşamada Kürt bölgelerine yönelik bir saldırı konsepti içerisine girme ihtimalleri yüksektir. Her ne kadar Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün ‘IŞİD ile mücadeledeki partnerlerimiz zarar görmemeli’ diye yeni hükümete uyarılarda bulunuyor ise de bunun konjüktürel bir yaklaşım olduğu açıktır. Kendi özgücüne dayanmayan Esad yönetiminin nasıl Rusya ve İran tarafından kapalı kapılar ardındaki pazarlıklara meze yapılması gibi ABD’nin de gelecekte bugün göstermeye çalıştıkları hamiliklerinin süreceğinin garantisi yoktur. Bu da IŞİD saldırıları sürecinde görüldüğü gibi Kürtlerin kontrol ettikleri bölgelerde şiddetli çatışmaların daha epey sürmesi anlamına gelecektir.
Epey rotarlı olarak son bulan bir terki saltanatın yerini almakta olan dinamiklerin kendi özgüçlerine dayanmayıp, yıllardır süregelen kirli pazarlıkların sonucunda emperyal bir bastona dayalı bir hükümet başa getirilmiş görünüyor. Bu realite, sözü edilen coğrafyanın kadim halklarının çıkarlarına hizmet etmekten çok onların ellerine o bastonu tutturanların çıkarlarına her daim hizmet edeceği ve Suriye coğrafyasının özellikle İsrail için bir manevra alanına dönüşebileceği kaygılarını duymamak elde değil.
Kalemine saģlik