Diyarbakır TMO un firmalarına 2 ayda 10 bin ton tahsisli buğday verdi ama un fiyatları yine tavan yaptı. Unun torbası 320 lirayı aştı. Ekmekte yeni zam yolda. Kasım ayında tahsisli buğday almaya yanaşmayan firmalar, fırıncıya un vermezken, maliyetleri sürdüremeyen fırınlar bir bir kapanıyor.
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), tahsisli buğday vererek un fiyatları konusunda piyasayı sübvanse ediyor.

Kasımda tahsisli buğday almak istemediler
Eylül ve ekim aylarında un imalatı yapan firmalara sadece Diyarbakır’da 10 ton tahsisli buğday verildi. Un firmalarının TMO’ya taahhüdü ise unun torbasını 185 TL’den verecekleri yönünde. TMO Rusya’dan aldığı buğdayı eylül ayında 2 bin 600 TL’den, ekim ayında ise 2 bin 650 TL’den un üreten firmalara sattı. TMO, kasım ayı için de unculardan talep topladı ama her nedense un firmaları bu ay tahsisli buğday almak istemedi. Diyarbakır’daki un firmalarının kasım ayı için tahsisli buğday protokolünü neden imzalamadıklarını, TMO Diyarbakır Şube Müdürü Abdurrahman Güneş şöyle izah ediyor: “Niye taahhütlerinden vazgeçtiler, çünkü biz bu ay bütün ununuza 185 TL’lik fiyatı yansıtacaksınız dedik. Bundan önceki aylarda verdiğimiz buğday kadar değil sattığınız tüm unlarda bu fiyatı (185) uygulayacaksınız dediğimiz için vazgeçtiler.”
Diyarbakır’daki un firmalarının TMO’dan 2 ay içinde aldıkları 10 ton buğdaydan ne kadarını taahhüt ettikleri fiyattan (185 TL) sattıkları konusunda Diyarbakır Fırıncılar Odası’nın şüpheleri var. Diyarbakır Fırıncılar Odası Başkanı Mehmet Emin Güngör’ün kentteki fırıncılardan edindikleri bilgilere göre, 185 TL’den satılması gereken unlar daha yüksek fiyattan fırıncılara veriliyor ve unculara borçlu olan fırıncılara fatura da kesilmiyor. Elinde faturası olmayan fırıncı ise Ticaret İl Müdürlüğüne gerekli şikayetini yapacak belgelerden yoksun kalıyor. Zaten un şirketleri de bir şekilde kağıt üzerinde denetimleri yapan yetkililere taahhüt ettikleri kadar unu 185 TL’den piyasaya verdiklerini izah edebiliyorlar. Tabii buradaki izahatın ne kadarının kitabına uydurulduğu ne kadarının fırıncılara verilen gerçek un miktarına denk geldiğinin araştırmasını, incelemesini yapacak olan da Mali Şube’dir.
TMO, sadece Diyarbakır’da değil Türkiye genelinde ekmek piyasasını sübvanse ediyor. Rusya’dan 4 bin 900 TL’ye aldığı buğdayı piyasa fiyatının altında un firmalarına veriyor. Bunu ne için yapıyor, ekmek fiyatları uçmasın diye. Peki, ne oluyor; TMO’nun zarar ederek yaptığı sübvanse kime yarıyor, vatandaşın ekmeğinin ucuzlamasına ya da fiyatların daha da artmasına yarıyor mu, ne yazık ki öyle değil. Un firmaları TMO’nun tahsisli buğdayından yararlanıyor ama bunu vatandaşa yansıması ise bir türlü olmuyor. Uncu ile fırıncı arasında tahsisli buğday buhar oluyor. Fırıncı ucuz un verilmediğinden şikayetçi iken, un firmaları ise faturalar üzerinden işi kitabına uydurduğu için denetimlerde açık da vermiyorlar. Hal böyle iken, olan yine vatandaşa oluyor, çünkü devletin TMO üzerinden un firmalarına sattığı tahsisli buğdayın zararı da yine vatandaşın ödediği vergilerden çıkıyor.
Diyarbakır’daki un firmalarının kasım ayında tahsisli buğday için TMO’ya taahhüt vermemesinden de anlaşılıyor ki, meselenin hiçbir yerinde vatandaşın ekmeği düşünülmüyor. Devletten ucuz un almaya gelince hevesli olan uncular fırıncıya ucuz un satmaya gelince yanaşmıyorlar. Ve maalesef ki, devletin de bu firmalara herhangi bir yaptırımı olmuyor. Çünkü firmalar her zaman için kar peşinde ve vatandaşın, esnafın ne halde olduğuyla zerre kadar alakadar değiller. Madem öyle devlet un firmalarına zararına tahsisli buğday vereceğine fırıncıya ucuz un vermenin çaresine bakmalı. Ya da hiç bunlara da girmeden fiyatlara bir üst sınır getirmeli. İsteyenin kafasına göre fahiş fiyat uygulamasına bir dur demeli.
Tabii meselenin temeli bu da değil, her şey yine üretimdeki yetersizliğe gelip dayanıyor. Yerli üreticinin desteklenmediği, üretimin arttırılmadığı yerde ne yapsanız da boş. Çiftçi bu yıl kuraklık çekti, destek göremedi. Girdi maliyetleri katlandı, devlet seyirci kaldı. Gübre fiyatları tavan yaptı, çiftçi tarlasını gübresiz ekti, devletin yine kılı kıpırdamadı. Gelecek yıl yağmur yağacak mı, yağmayacak mı, çiftçi ne kadar ürün alacak belli değil. Ama yarının bugünden iyi olacağına dair de bir emare yok. Yani, seneye gıda alanında daha büyük sıkıntıların geldiği de bir sır değil. Tarım ve hayvancılığın daha da gerilediği bir ortamda iyimser olmak da mümkün değil. Taşıma suyu ile de değirmen dönmeyeceğine göre, işler git gide sarpa saracak gibi. Bu sene ekmek zammının önünü alamayanlar gelecek sene ne yapacak belli değil. Vatandaşın gücü ekmeğe de yetmediğinde başka da söyleyecek söz kalmıyor.