Engelsiz Bileşenler Federasyonu’nun Diyarbakır’daki Genel Merkezi’nde 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla yapılan açıklamasında, genel bütçeden engellilere ayrılan payın arttırılması talep edildi.
Engellilere bakım amacıyla ailelere yapılan ödemelerin asgari ücret düzeyine çekilmesinin ihtiyaç olduğunun belirtildiği açıklamada “1,7 trilyona yaklaşan merkezi bütçe içerisinde sadece yüzde 1,6’lık bir payın, nüfusun yüzde 12,29’unu oluşturan engellilere ayırılması büyük bir adaletsizliktir. Bu adaletsizliğin azaltılması amacıyla tüm kurumlarda engelliler için ayırılan bütçenin arttırılması gereklidir. Engellilere ve bakım amacıyla ailelerine yapılan ödemeler açlık sınırının altında kalmamalı en az asgari ücret düzeyine yaklaştırılmalıdır. Bu ödemelerden yararlanma koşullarında hane geliri değil kişi geliri esas alınmalıdır” denildi.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü
Engelsiz Bileşenler Federasyonu, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı. Açıklamayı Engelsiz Bileşenler Federasyonu çalışanlarından Arjin Savan okudu.
Açıklamada 3 Aralık’ın 1992 yılından bu yana Dünya Engelliler Günü olarak ilan edildiğine değinilirken, engellilerin yıllardır çözüm bekleyen sorunları olduğuna işaret edildi.
‘Ayrımcılık dilde başlıyor ve yaşamlarımızı etkiliyor’
Türkiye’de sayısı 10 milyonu aşan engellilerin önemli bir bölümünün yoksulluk içinde ev hapsine benzer bir yaşam sürdüğüne dikkat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Engellilere yönelik kamusal hizmetlerin yetersizliği ve toplumda maalesef yerleşik olan ötekileştirme dili engellilerin kapalı mekanlarda hapis kalmasına yol açmaktadır. Toplumsal kalıp yargılar, önyargılar, gelenekler ve alışkanlıklar en büyük engel olarak hepimizi sınırlandırıyor. Bizler Engelsiz Bileşenler Federasyonu ve üye dernekleri olarak bu eşitsiz toplumsal düzenin değişmesi gerektiğini yıllardır ifade ediyoruz. Milyonlarca engellinin, engellerinin salt fiziksel olmadığını yaşamlarımızdan biliyoruz. Ayrımcılık dilde başlıyor ve yaşamlarımızı etkiliyor. Dilde başlayan eşitsizlik, bize bir “özür olarak” dayatılıyor. Demokratik bir ülkede milyonlarca engelli olarak bizler de 21. Yüzyılda yurttaşlığın esası olan haklarımızı talep ediyoruz. Bu hakların uygulanması evrensel insan hakları hukukunun gereği olup bizlere lutüf diye sunulmamalıdır.”
Diyarbakır’da engelliler için kafe, restoran yok
2009 yılında imzalanan BM Engelli Hakları Sözleşmesi ve Engelli Hakları Kanununun uygulamaya yansıtılması talebinin dile getirildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Erişilebilirlik mevzuatı artık geciktirilmeden eksiksiz bir şekilde uygulanmalı; kentler, mekanlar, yollar, binalar dışında kurum internet siteleri, müfredat ve mevzuat erişilebilir olmalıdır. En kısa sürede her mahallede ve sokakta, hangi engel, cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi ve gelir durumunda kaç engellinin olduğu istatistiksel olarak tespit edilmeli ve sunulması hak temelli bir yaklaşımla zorunlu olan psikolojik, sosyal, ekonomik ve hukuki destekler sunulmalıdır. Türkiye’de nüfusunda kaç milyon engellinin olduğu tespit edilmelidir. Engelliler ve aileleri ayrımcılık ve nefret suçlarına maruz kaldıklarından, yoksul bırakıldıklarından ve siyasal temsilleri kısıtlandığından toplumdan kısmen yalıtılmış halde yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Bu kapsamda engellilere yönelik ayrımcılık söylem ve uygulamaları derhal yaptırıma bağlanıp durdurulmalıdır. Engelliler; eğitime, sağlığa, ulaşıma, istihdama, kültürel üretim ve tüketime, siyasal katılmaya, sosyal yaşama erişilebilirlik sorunu yaşamaktadır. Bu sorunların nedeni engelliler veya bedenleri değil engelliler yok sayılarak inşa edilen yollar, geçitler, kaldırımlar, binalar ve sunulan kamusal/özel hizmetlerdir. Nüfusu bir milyonun üzerinde olan ve yüzbinlerce engellinin yaşadığı yerlerde bile engellilerin sorunsuz gidebileceği tek bir restoran, kafe, salon, vb. tek bir mekan yoktur. Kamu binaları başta olmak üzere yeni yapılanları da dahil; asansör, merdiven, geçit yolları, tuvalet, çalışma düzeni ve iletişim anlamında engellilik perspektifiyle yapılmamış mekanlar en büyük engeldir.”
Engelliler yoksul ve işsiz bırakılıyor
Engellilere müzmin hasta muamelesinin kabul edilemez olduğunun vurgulandığı açıklamada, “Bizlerin engelleri; engelli hakları farkındalığı olmayan kamu personelleri, işletme sahipleridir. Engel braile yazısıyla veya sesli/görsel yönlediricilerin yetersizliğidir. İşaret dili bilen personelin yokluğudur. Engel yoksul ve işsiz bırakılmamızdır. Bir diyaliz hastasının, SSPE’linin, tekerlekli sandalyeli birinin, görme ve işitme yeti yetersizliği yaşayan birinin, Serepral Palsili birinin veya Down Sendromlu birinin, ailesi ile birlikte karşı karşıya bırakıldığı zorluklar, engeller ve dışlanmalardır engel. Engellilik salt tıbbi ve medikal çözümlerle aşılamaz. Engellilere müzmin hasta muamelesi kabul edilemez. Engelliler elbette hastalanabilir ve hastaların da temel hakları vardır. Ancak bütün engellileri aciz, hasta, muhtaç gibi gösteren yaklaşım emeğimizi ve yaşamımızı kısıtlamaktadır” denildi.
‘İnsan Hakları Dernekleri engelli mücadelesine geç kalıyor’
İnsan Hakları örgütlerinin engelli hakları konusunda etkin mücadeleye çağrıldığı açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Herkesin bilmesi gereken bir hakikatimiz şudur; Engelliler yoksul bırakılarak “yoksullukları istismar edilecek” bir nüfus kesimi değildir. Engelliler de her yurttaş gibi temel hak ve özgürlükleri yasal ve anayasal koruma altında olan özgür bireyler olmak istiyor. Bizler kamu kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların şeklen de olsa 3 Aralık anmalarını da değerli buluyoruz. Ancak bu şekilde kapsamlı bir sorun olan engellilik meselesini çözemeyiz. Başta kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere demokratik kitle örgütlerinin, insan hakları derneklerinin, sendikaların geç kaldığı engelli hakları mücadelesine dönmesi gerekmektedir.”
‘2022 yılında en az 20 bin engelli kamuda istihdam edilmeli’
Engelli haklarıyla ilgili yerel yönetimlere düşen görevlere de şöyle değinildi: “Yerel yönetimlerin; görev alanlarında kaç engelli olduğunu tespit etmeleri, kendi bünyelerindeki engelli kotalarını doldurmaları, en az bir işaret dili tercümanı istihdam etmeleri, kendi personel ve idarecilerine engelli hakları farkındalığı kazandırmaları, başta binalar ve ulaşım araçları olmak üzere erişilebilirliği arttırmaları gerekir. Yoksul engellilerin sosyal ve ekonomik açıdan desteklenmesi belediyelerin ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarının en temel görevi olmalıdır. Sadece belediyeler değil tüm kamu kurumlarındaki engelli istihdam kotaları yasanın gereği olarak doldurulmalıdır. Açıkça yasa dışı olan bu durumun ortadan kalkması için 2022 yılında en az 20 bin engelli kamuda istihdam edilmelidir.”
‘Aşısız engelli bırakılmamalı’
Pandemi sürecinde eve kapanmak zorunda aklan tüm insanların engellilerin yaşadıkları konusunda empati geliştirmelerine işaret edilen açıklama, şöyle devam etti: “Pandemi nedeniyle büyük bir kapanma dönemi yaşayan toplumun engellilerin yaşadığı “müebbet kapanmayı” anlamasını bekliyoruz. Halkımızın evde kalmak zorunda kaldığı bu dönem milyonlarca engellinin genel durumudur. Sadece engelliler değil başta anneleri olmak üzere birçok aile bireyi yılda bir kere ev veya mahalle dışına çıkamamaktadır. Bu bağlamda korona aşılarına erişemeyen engellilere erişilip rızaları dahilinde aşısız engelli bırakılmamalıdır. Ekonomik durumları genellikle düşük olan engellilerin ekonomik kriz ve Koronavirüs karşısında zor bir dönemden geçtikleri görülmeli ve tıbbı, medikal ve ilaç giderleri için desteklenmesi sağlanmalıdır. Kur krizi nedeniyle erişimi çok güç olan tüm ilaç, medikal ve diğer ihtiyaçlar için kapsamlı düzenlemeler yapılmalıdır.”
Engellilere yapılan yardımlarda hane geliri değil, kişi geliri esas alınmalı
Engellilere genel bütçeden ayrılan payın yetersizliğine vurgu yapılan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: “1,7 trilyona yaklaşan merkezi bütçe içerisinde sadece yüzde 1,6’lık bir payın, nüfusun yüzde 12,29’unu oluşturan engellilere ayırılması büyük bir adaletsizliktir. Bu adaletsizliğin azaltılması amacıyla tüm kurumlarda engelliler için ayırılan bütçenin arttırılması gereklidir. Engellilere ve bakım amacıyla ailelerine yapılan ödemeler açlık sınırının altında kalmamalı en az asgari ücret düzeyine yaklaştırılmalıdır. Bu ödemelerden yararlanma koşullarında hane geliri değil kişi geliri esas alınmalıdır.”
‘Engellilerin anadilde hizmete erişimi sağlanmalı’
Engellilerin yaşama katılımının önündeki engellerin her alanda kaldırılmasına işaret edilen açıklamada, “Görme ve işitme engelliler açısından işaret diline tercüme edilmiş veya sesli versiyonu hazırlanmış metinlerin arttırılması bir zorunluluktur. Tüm yasama faaliyetlerinin, kamu kurumlarının internet sitelerinin ve hizmet rehberlerinin, siyasi parti, sendika ve sivil toplum kuruluşlarının internet sitelerinin erişilebilir olması için kapsamlı ve kamusal bir inisiyatif başlatılmalıdır. Engellilerin tüm farklılıklarıyla haklarına erişebilmesi için sadece Türk İşaret dili ve sadece Türkçe ile değil, bu ülkede yaşayan hakların diliyle kamusal hizmet erişimi olmalıdır. Eğitim ve sağlık imkanlarından resmi dil Türkçeyi bilmediği için doğru şekilde yararlanamayan yüzbinlerce engellinin, tüm haklarına erişimi için anadillerinde de hizmet sunumu olmalıdır” ifadeleri kullanıldı.
‘Engelliliği arttıran çatışma ve şiddet süreçleri barışa evrilmeli’
Çatışmalı süreçlerin kendisinin bir engellilik nedeni olduğuna değinilen açıklamada bölgesel eşitsizliklere de değinilerek şu ifadelerle devam etti: “Bölgemizde devam edegelen çatışmalı süreçler ve savaşların önemli bir engellilik nedeni olduğu, göçmenlik ve gazilik gibi süreçlerin engellilikle örtüşebildiği görülmelidir. Başta kara mayınlarının temizlenmesi olmak üzere toplumsal yoksunluğu ve engelliliği arttıran çatışma ve şiddet süreçleri barışa evrilmeli ve bu “yapay engellilik nedenleri” durdurulmalıdır. İş kazaları, trafik kazaları, ev içi kazalar, akraba evliliği, yetersiz beslenme ve gebelik/doğum süresince gerekli tıbbi destekler verilmemesi nedeniyle on binlerce insan engelli olmaktadır. Bölgesel gelişmişlik farklarının bölgeler arasında oluşturduğu eşitsizlik ve haksızlıklar sosyal sınıflar içerisinde en çok engellileri vurmaktadır. Altyapı, iletişim, kamusal hizmet sunumlarının eksikliği engellilerin temel haklarına erişimini olumsuz etkilemektedir. Bölgesel kalkınma planlarında engelliler desteklenmesi gereken bir nüfus kesimi olarak bütçe ve planlama kapsamında mutlaka dikkate alınmalıdır.”
‘İstanbul sözleşmesinin feshi geri alınmalı’
Kadın haklarına vurgu yapılan açıklamada engelli kadınların yaşadığı sorunlara ilişkin olarak da açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Tüm eşitsizliklerde olduğu gibi engellilik kapsamında da kadın engellilerin cinsiyetçi tüm söylem ve uygulamalardan daha fazla olumsuz etkilendiği bilinmelidir. Başta CEDAW gibi kadın haklarına ilişkin sözleşmelerin gereklerinin yerine getirilmesi, kadın engellilerin haklarına da olumlu etkileri olacaktır. Engelli kadınlara yönelik ayrımcı söylem ve pratikler derhal durdurulmalıdır. İstanbul sözleşmesinin feshi geri alınmalı engelli kadınlar başta olmak üzere tüm kadınlara yönelik her türlü şiddet derhal durdurulmalıdır.”
Engelliler için yaşanabilir şehirler inşa edilmeli
Açıklamada son olarak BM Engelli Hakları Sözleşmesi hatırlatılarak, “İlkeleri ve perspektifi eşit yurttaşlar oluşturmak amacında olan bu sözleşmenin “Evrensel Tasarımı” esas alınarak yarının yaşamı inşa edilmelidir. Mevcut şehirler 10-20 yıl içerisinde tamamen bir dönüşüm geçirecektir. Bu dönüşüm yaşanırken engellilik durumu aşılabilir yeter ki bizler engellilerin temel insan haklarını tanıyalım ve engelsiz bir yaşamı kurmaya çalışan bileşenlere kulak verelim” denildi.