İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin, 19 Aralık cezaevleri katliamının 21’inci yılında yaptığı yazılı açıklamada katliamın faillerinin yargılanmadığı ve cezasızlık politikasının sürdüğü belirtildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, “19 Aralık Katliamının Yıldönümünde Sesleniyoruz; Failleri Yargılayın, Cezasızlığa Son Verin!” başlıklı yazılı bir açıklama yaptı.
21 yılda sorumlular yargılanması, cezasızlık sürüyor…
19 Aralık Katliamının 21. Yıldönümü olduğuna vurgu yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Türkiye cezaevlerinde F Tipi’ne geçiş ve tecrit koşullarını protesto etmek amacıyla açlık grevi yapan tutuklu ve hükümlülere karşı 19 Aralık 2000 tarihinde Türkiye genelinde 20 cezaevine eş zamanlı bir operasyon yürütüldü. Bu operasyonda 30 mahpus ve 2 güvenlik görevlisi yaşamını yitirdi, 300’e yakın mahpus yaralandı. Üstelik sonuçları itibarı ile insanlık suçunun işlendiği, insanların katledildiği operasyona “Hayata Dönüş” adı verilmişti. İnsan yaşamının önceliğinin gözetilmediği bu katliama dair aradan geçen 21 yıllık süre zarfında sorumlular yargılanmamış, failler cezasızlık politikası çerçevesinde korunmaya devam edilmekte ve Türkiye hapishanelerindeki tecrit uygulamaları artarak devam etmektedir.”
Hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri
İnsan Hakları Derneği’nin, 16-17 Kasım 2002 yılındaki Olağan Genel Kurulunda 19 Aralık Gününü “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan ettiğine işaret edilen açıklamada, “Cezaevleri; hak ihlallerinin en fazla yaşandığı kapalı mekanlardır. Mahpuslar bu kapalı mekanlarda sürekli olarak yeniden üretilen şiddet ve hak ihlalleri ile birlikte yaşamak zorunda bırakılmaktadırlar. Sağlığa erişim haklarının engellenmesi, insanlık onuruna aykırı olarak tek kişilik ring araçlarında kelepçeli olarak uzun saatler ve günler süren sevkler, çıplak arama, ayakta sayım, fiziksel ve psikolojik işkence, mahpusların başka mahpuslarca şiddet görmesine göz yumulması, ailelerinden çok uzakta yıllarca kalan mahpusların imkanlar olmasına rağmen ailelerine yakın cezaevlerine sevk taleplerinin kabul edilmemesi, sosyal hakların ortadan kaldırılması, iletişim, bilgi edinme ve kültürel hakların yok sayılması ve daha yüzlerce hak ihlali sayılabilir” denildi.
‘Tüm bu ölümler önlenebilir ölümlerdir’
Pandemi sürecinde cezaevlerindeki hak ihlallerinin arttığına dikkat çekilen açıklamada, hapishanelerde yaşanan ölümlerin arttığına vurgu yapılarak, “2020 yılından bu yana tespit edebildiğimiz kadarıyla 94 mahpus hapishanelerde veya hapishanelerden hastalıkları nedeniyle tahliye edildikten kısa bir süre sonra yaşamını yitirmiştir. Son olarak Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde, işkence ve cinsel saldırıya uğrayan Garibe Gezer, İskenderun T Tipi Kapalı Hapishanesinde Bangin Muhammed, Şakran T Tipi Kapalı Hapishanesinde Abdurrazak Suyur, Diyarbakır 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde Halil Güneş, Bolu T Tipi Kapalı Hapishanesinde İlyas Demir ve uzun süre hapishanede kaldıktan sonra hastalıkları nedeniyle infazı ertelenen Salih Toğrul isimli mahpuslar yaşamını yitirmişlerdir. Tüm bu ölümler önlenebilir ölümlerdir. Devlet tarafından ruhsal ve bedensel bütünlüklerinin korunması gereken mahpusların ölümleri araştırılmamakta, sorumlular hakkında hiçbir işlem yapılmamakta ve bu da yaşam hakkının ihlal edilmesini sürekli hale getirmektedir” denildi.
‘Cezaevleri sivil denetim mekanizmalarına açılmalı’
19 Aralık cezaevleri katliamında cezasızlık politikasının sürdüğüne vurgu yapılan açıklama şöyle devam etti: “ 19 Aralık Katliamının yaşanmasında sorumluluğu olan failler yargılanmalı ve zamanaşımı usulü ile uygulanan cezasızlık politikalarına son verilmelidir. Mahpuslar üzerinde tüm sosyal haklarının ortadan kaldırılarak “özgürlüğünden mahrum bırakılması” cezasının üstüne sürekli olarak eklenen cezalandırmalar kaldırılmalı ve insan onuruna saygılı davranılmalıdır. Cezaevleri sivil denetim mekanizmalarına açılmalıdır. Tutuklu ve hükümlülere kötü muamele uygulayan görevliler hakkında etkin soruşturmalar yürütülmelidir. Adil yargılanma, sağlık hizmetlerine erişim, yeterli beslenme, hijyen koşullarına, kültürel ve sosyal haklara, avukatları ve aileleriyle görüşebilme hakları sağlanmalıdır.” PİRYOL