Gazeteci Mehmet Ali Demir, cemevlerinin bilimin ışığında hareket etmesi gerektiğini belirtirken, Alevi inancındaki mitolojik anlatımların gerçekmiş gibi dogmatik bir şekilde gençlere aktarılmasının gençleri cemevlerinden uzaklaştırdığını söyledi.
Alevi Gazeteci Mehmet Ali Demir, Alevi örgütlenmelerindeki yetersizliğin aşılmasında bilimin temel alınması gerektiğine dikkati çekerek, Cemevlerine gençlerin ilgisizliğine ilişkin ise şunları söyledi: Günümüz dünyasındaki gençlere yüz yıl öncesinin hurafelerini anlatırsanız o gençleri nasıl örgütleyebilirsiniz? Elbette her inancın olduğu gibi bizim de mitolojilerimiz var. Mitolojinin bir söylence olduğunu kendi çocuklarımıza anlatmak zorundayız.”
Mehmet Ali Demir: Eşit yurttaşlıktan ne anlıyoruz?
“Diyanetin olduğu yerde laiklik olmaz, devletin dini olamaz. Devletin dini olduğu zaman o devlet laik olmaz” diyen Demir, Alevilerin tam bağımsız ve laik bir Türkiye istediğini belirtirken, eşit yurttaşlık talebinin içinin nasıl doldurulduğuna vurgu yaparak, “Herkese eşit olan bir cumhuriyet istiyoruz. Eşit yurttaşlıktan ne anladığını bütün Alevi ileri gelenleri, kanaat önderleri, dedeleri, pirleri ortaya koymalı. Eşit yurttaşlık kapsamında devletten istediklerimizin altını doldurmalıyız” ifadelerini kullandı.
Yurtdışında yaşayan ve WELG TV’de Genel Yayın Yönetmenliği yapan Alevi gazeteci Mehmet Ali Demir, Alevilerin temel taleplerinden eşit yurttaşlık, Alevi örgütlerinin sorunları ve Alevi kurumlarının yenilenme ihtiyacına ilişkin PİRYOL’un sorularını yanıtladı.
‘Eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz’
PİRYOL: Alevilerin temel taleplerinden biri eşit yurttaşlık talebini nasıl değerlendiriyorsunuz. Diyanet Kurumunun olduğu bir yerde eşit yurttaşlık talebini laiklik ilkesiyle bağdaştırmak mümkün mü?
Mehmet Ali Demir: Alevilerin istemleri, talepleri arasında eşit yurttaşlık hakkı da vardır. Yalnız bu talebi sadece Alevilere indirgemek de yanlıştır. Aslında eşit yurttaşlık talebi Türkiye’de yaşayan tüm yurttaşlara, canlara tanınmalıdır. Söyleme bakarsanız Türkiye’de herkes eşittir ancak Türkiye’de gerçekten eşitlik kuruluşundan bu yana yoktur. Hep söylenir ya Çanakkale’de birlikte savaştık, şunu bunu beraber yaptık falan. Elbette bunları beraber yaptık ama hiçbir zaman eşit yurttaş olarak görülmedik. Hiçbir zaman inançlarımızı özgür olarak yerine getiremedik. İnancımız devlet tarafından tanınmadı. Tam aksine iftiralarla (mum söndü) ötekileştirildik, ülkenin ötekileri haline getirildik. İnancımız yasaklandı. Cemlerimizi yapamadık. Cemlerimiz devlet tarafından basıldı. Geçmişte, taliplerine giden dedelerimizin, pirlerimizin karakola götürüldü. Bu insanlara dayak atıldı, sakalları kesildi, eziyet yapıldı. Cemlerimizi, kapılara adam koyarak tuttuk. Elbette ki biz eşit yurttaşlık istiyoruz. Yıllardan beri devlete vergi veren Aleviler Diyanetin öteki inancını beslediler. Bizim verdiğimiz vergilerle camiler yaptılar. Helal haram kavramı Müslümanlıkta olan kavramlardır ve helal olmayanı kabul etmezlerdi. Ama ne yazık ki, görüyoruz ki Alevilerden toplanan ve rızalık alınmayan vergilerden Müslümanlara camiler yapıldı. Alevilerin hakları göz önünde bulundurulmadan o camilerde namazlar kıldılar. Hani eşit yurttaşlık hakkı?
‘Ben bir Kürt Alevisiyim ve dilim de yasak’
Diğer yönüyle eşit yurttaşlık hakkı sadece inançsal olmamalıdır. Kültürel olarak da eşit yurttaşlık hakkımız olmalı. Gağan benzeri Alevi ritüellerinin yerine getirilmesi, bunların resmi tatil olarak kabul edilmesi ve Alevilere bu hakların verilmesi gerekiyor. Türkiye’de bunları bir kenara bırakalım Aleviliği inanç olarak dahi tanımıyorlar. AKP hala şunu dayatıyor; cemevlerinizi kültür evi olarak tanıyalım. Siz Müslümansınız ama orada da kültürel ritüellerinizi yerine getirin. Ben kendi bakış açımdan şunu söylemek istiyorum; Aleviler kesinlikle Müslüman değildir. Aleviler Kırklar Ceminde peygamberi reddetmiş. Alevilerin en büyük mitolojisi olarak anlatılan Kırklar Cemi’ne katılmak isteyen peygambere var git kendi ümmetine peygamberlik yap demişiz. Yani ben senin ümmetin değiliz demişiz. En büyük anlatımız odur ki, biz İslam peygamberini sıradan bir insan olduktan sonra içeri almışız. Aslında kimi asimilasyoncuların dediği gibi değil, geldi cemimize pir postuna oturdu. Böyle bir şey yok. Mitolojiye göre gelmiştir, misafir olarak içeriye alınmıştır ve geri çıkmıştır. Pir olarak kabul edilmiş olsaydı, öyle bir şey yapılmış olsaydı o Kırklar Cemi kırkbirler cemine dönerdi. Mesela ben bir Kürt Alevisiyim ve dilim de yasak. Dilimi öğrenemedim, çocuklarıma dilimi öğretmedim. Niye, çünkü yıllardan beri yasaklandı, üzerimde baskı kuruldu. Türkiye’nin her tarafındaki tabelalarda İngilizce, Almanca, Arapça yazılar vardır ama Kürtçe yoktur. Niye, Kürt dili yasaktır. Anaokullarda çocuklara inanç konusunda hiçbir şey anlatılmamalı. Bu çocuğun süreç içerisinde psikolojisinde yaralar bırakır. Anaokulunda çocuğa dilini, kültürünü öğret.
‘Alevilerde maaşlı dede yoktur’
Eşit yurttaşlığı şöyle algılayanlar da var: Biz devlete vergi veriyoruz. Devlet bize de bir bütçe ayırsın, Diyanette bir yer versin. Bu bütçeyle de biz cemevlerini açalım. Dedelere maaş bağlansın. Bu asla ve asla kabul edilecek bir şey değil. Bunu söyleyenlerin Diyanetten hiçbir farkları yok. Bu aslında laikliği anlamamış ve asimile olmuş Alevilerin söylemidir. Hem devletten laikliği istiyorlar hem de Diyanette yer istiyorlar. Oysa laik bir devlette Diyanet gibi bir kurum olmaz. Biz Diyaneti kabul etmiyoruz, diyoruz ki, laik, demokratik bir Türkiye olsun. Hani diyorlar ya Misak-ı Milli sınırları, o sınırlar içinde yaşayan bütün vatandaşların dil, kültür, inanç olarak eşit olması gerekiyor. Devletin kesinlikle kimseye herhangi bir inanç dayatmasında olmaması gerekiyor. Devlet hiçbir inancı zorunlu tutamaz. İnsanlar nasıl inanıyorsa devlet bunu serbest bırakmalıdır. Dedelere maaş verdiğinde olacak devletin memuru. Devlet memuru olarak dede önüne konan müfredata göre Alevilere yol gösterecek. Dedeler de hocalar gibi nasıl namaz kılınır, nasıl oruç tutulur onu öğretecekler. Bunu asla kabul etmeyiz, Alevilerde böyle bir şey yok. Alevilerde maaşlı dede yoktur. Dede talibinin verdiği lokma ile hayatını idame ettirir. Dedeler zaten çalışır. Bizde el ele el hakka varır.
‘Tam bağımsız ve laik bir Türkiye istiyoruz’
Diyanetin olduğu yerde laiklik olmaz, devletin dini olamaz. Devlet kimseye din dayatamaz. Devlet ülkesinde yaşayan herkese eşit davranmak zorundadır. Devletin dini olduğu zaman o devlet laik olmaz. Biz tam bağımsız ve laik bir Türkiye istiyoruz. Herkese eşit olan bir cumhuriyet istiyoruz. Eşit yurttaşlıktan ne anladığını bütün Alevi ileri gelenleri, kanaat önderleri, dedeleri, pirleri ortaya koymalı. Eşit yurttaşlık kapsamında devletten istediklerimizin altını doldurmalıyız. İktidarlar Alevileri asimile etmek için uğraşıyor. Cami-cemevi projesi de bu asimilasyona hizmet içindir. AKP bugün Antep’te cemevi açıyor. Tunceli Cemevi de öyle ve başında Ali Ekber Yurt diye bir vatandaş var. Sözde Dersimli, sözde Ocakzade. Aleviliği tanımayan insanları orada postta oturtmak, onlardan bir şeyler beklemek hiçbir Aleviye yakışmaz. Bunu kim yaparsa yapsın Aleviliğe yakışmaz. Alevi dedeleri özgür olmalı, pirlerinin yaptığını yapmalı. Yollarına sahip çıkmalı ve hiçbir zaman Hızır Paşaların sofrasına oturmamalı.
‘Benim babam da Dedelik yaptı, bir Ocaktan gelen biriyim’
PİRYOL: Alevilerin varolan örgütlülüğünü yeterli buluyor musunuz? Alevi örgütlülüğünün kitle bağlarının zayıf olduğu ve Alevilerin varolan taleplerinin toplumsallaştırılması noktasında eksikliler olduğu yönündeki eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mehmet Ali Demir: Alevilerin varolan örgütlülüğünü asla ve asla yeterli bulmuyorum. Ama şöyle de bir durum var. Sivas olaylarına kadar Aleviler daha kapalıydı. Kendi istemlerini sokağa çıkıp söylemiyorlardı. Çekiniyorlardı, görünür değillerdi ama Sivas Katliamı’ndan sonra Aleviler daha görünür oldular, örgütlenmeye başladılar. Cemevleri diye bir yapı da Alevilerde yoktur. Alevilerin geçmişinde özel olarak cem için yapılmış yapılar yoktur. Benim babam da Dedelik yaptı, bir Ocaktan gelen biriyim. Küçüklüğümde babamla cemlere katılırdım. Cem odalarımız vardı. Dedeler taliplerin evinde toplanırdı ve orası cem odası olurdu. Bugün Alevi Dedelerinin kopyalayarak yaptığı cem ritüellerinin de hiçbiri yoktu. Köydeki cemlerde ilk önce sorgu sorulurdu. İhtiyacı olanlar belirlenirdi. Talibin ekonomik gücüne göre varsa kurban kesilir, Gülbang verilir ve yemekler yenirdi. Sonra 3 telli curayı Pir eline alırdı ki, çoğu da makam bilmezdi ve birkaç tane deyiş/nefes okurdu. Deyiş okunurken, insanlar kalkar semah döner cem olurlardı. Sonra süpürge vurulurdu. Sonra su serpilirdi. Alevilikteki özgünlük insanlar kentleştikten sonra kaybolmaya başladı. Alevilerin Pirleri Rehberleri, Mürşitleri köylerde kaldı. Ölenlerin yerine çocukları bu geleneği sürdürmedi. Dedeler taliplerine gitmez oldu. Kentleşmeyle birlikte cem odalarının yerini büyük cemevleri aldı. Cemevleri kurulduktan sonra Alevilikte asimilasyon başladı. Kuran kursları başladı. Ben cem odalarında Kuran okunduğunu görmemiştim. Ama cemevlerinde fatiha okumaya başladılar. Bazı cemevleri abdest yeri yapmaya başladı. Bazıları Alevilerin 3 öğün ibadet yaptığını dahi söylemeye başladı. Alevilerin en büyük ibadeti çalışmaktır, dürüst olmaktır. Eline, beline, diline sahip olmaktır. Aleviler köylerde iş döneminde cem olmazlar. Alevilerin cemi muhabbettir, bir araya gelmektir. Alevi Dedeleri köylerde sadece Dede değildi, köyü savcısıydı, hakimiydi, muhtarıydı. Bütün sorunları Pir çözerdi. Pir’in katında dara çıkılır ve orada her sorun çözülür, herkes de buna uyardı.
‘Cemevlerini birer bilim yuvası olarak kullanmalıyız’
Alevilerin tabii ki birçok eksiği var. Aleviler içinde can gitsin yol kalsın diyen ileri gelenler de var ama dürüst olmayanlar da var. Alevi örgütlerinin kitle bağlarının zayıf olması nereden kaynaklanıyor, çünkü böyle gelmiş böyle gider diyenler, koltuğunu düşünenler var. Günümüz dünyasındaki gençlere yüz yıl öncesinin hurafelerini anlatırsanız o gençleri nasıl örgütleyebilirsiniz? Elbette her inancın olduğu gibi bizim de mitolojilerimiz var. Mitolojinin bir söylence olduğunu kendi çocuklarımıza anlatmak zorundayız. Elbette ki, her inancın kendi mitolojisi değerlidir ama bu yüzyılda kendimizi aşmak, kapalı bir toplum olmaktan kurtulmalıyız. Söylemlerimizi değiştirmiyoruz, tabularımızı kaldırmıyoruz. Eleştiri yapanları yola ihanet ediyor diye etiketliyoruz. Bu yanlıştır. 21’inci yüzyılda bilimin ışığında kendini yetiştiren bir gence sen gelir de mitolojinin doğru olduğunu söylersen buna nasıl inanacak? Yaşadıkları, öğrendikleri, okudukları karşısında senin anlattığın hikayelere inanır mı? Ali’nin kılıcı 40 metre uzanıyor, kılıcıyla kayayı parçalıyor dediğinde buna gençlerin inanmasını beklemeyin. Bunlar gerçek yaşamda olacak şeyler değil. Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır diyoruz ama bilimsel olmayan her şeyi de cemlerimizde anlatmaya çalışıyoruz. En büyük yanlış da bu. Biz bilimsel davranmak zorundayız. Bilimde hiçbir şey sabit kalmaz. Çünkü bilim sürekli araştırır ve kendini yeniler. Alevi kurum önderlerinin en büyük suçlarından biri de şudur; kocaman devasa cemevleri yaptılar ama içleri bom boş. Cemevlerinde halen bilimden yana tek bir kelime yok. Halen o eski mitolojik anlatımlarla devam ediyorlar. 21’inci yüzyılda bir gence mitolojinin doğru olduğunu dayatmaya çalışıyorlar. Cemevlerini birer bilim yuvası olarak kullanmalıyız. Bir de üstüne üstlük Perşembe cemi diye bir şey çıkarttılar ki, Alevilikte böyle bir cem yoktur. Alevilikte müsahiplik cemi olur, Hızır cemi yapılır. Bir de kışın Gağan ayında Pir gider taliplerine gider, görgü olur, onlarla konuşur cem yapar. Hangi Pirlerimiz nerede Perşembe cemi yapmış, bunu da nereden çıkarıyorlar. Bunlar asimilasyondur, kendi inancından utananların yaptığı şeylerdir. Bayram Cemi de nedir olmayan bir bayramın cemi mi olur? Alevilikte kurban bayramı yoktur. Aleviler bilime ve gerçeğe dönmek zorunda ve dönmedikleri sürece de kaybedecekler. Aleviler hurafelerin peşine gittikleri sürece kaybedecekler. Bilime, insan aklının aldıklarına değil, hurafeleri dayattıkları için kaybedecekler. Aleviler bilim insanları yetiştirmelidir. Alevilerin bilim insanları 21’inci yüzyıl yapılanmasını yeniden yazmalıdır.
‘Mitolojilerimizi masaya yatıralım’
PİRYOL: 2022 yılında Aleviler ne yapmalı, örgütlülüklerini geliştirme konusunda hangi adımları atmalı?
Mehmet Ali Demir: 2022 yılında Aleviler bilimin yolunda hareket etmelidir. Hurafelerden ayrılmış, kendi inancının özüne dönerek, Aleviliğin İslam’ın bir mezhebi olmadığını bilerek ki, zaten İslam seni kabul etmiyor, ötekileştiriyor. Aleviliğin özgün bir inanç olduğunu ve bu inancın kendine göre de ritüelleri olduğunu, Alevilerin inandığı en büyük şeyin bilim olduğunu ve bilime göre hareket ettiğini, Alevilikte kutsal olanın insan olduğunu, her şeyin insanın elinde olduğunu, yerin 7 kat altında ve göğün 7 kat üstünde herhangi bir şeyin olmadığını, Alevilikte cennet, cehennem diye bir olgunun olmadığını, Alevilikte devriyenin olduğunu, Alevilerin cennetin ve cehennemin yeryüzünde olduğuna inandıklarını, Alevilerin 4 elemente (Ateş, hava, su, toprak) inandığını ve dünyanın devamlılığının sağlanması için neler yapmamız gerektiği üzerine kafa yormamız gerekiyor. Bugün kapitalist sistem dünyayı yok oluşa götürüyor. Vahşi kapitalizm dünyanın sonunu hazırlıyor, çünkü bütün eylemleri ve söylemleri kar üzerinedir. Bugün insanlık koronavirüs pandemisi yaşıyor ve buna karşı çareyi kim buluyor, bilim buluyor. Hacılar, hocalar, papazlar, hahamlar, Dedeler değil, çareyi bilim buluyor. Onun için diyoruz ki, bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Alevilikte insan kutsaldır. Alevilikte insan hakta hak insandadır. Alevilikte insanın özünde olan bir tanrıdan başka tanrı yoktur. Her şey insan içindir. İnsanlar her şeyi yapar. Alevilikte yaşamda olan her şey kutsaldır. Dağı, taşı, suyu, havası her şeyi kutsaldır. Çünkü hepsi bir araya geldiğinde yaşamın sürmesini sağlar. Yoksa yok olur gideriz. Onun için Aleviler olarak bilimle, bilimsel olarak hareket edelim. Mitolojilerimizi masaya yatıralım. Bunların birer mitoloji olduğunu gelecek nesillere anlatalım. Aleviliğin ne olduğunu çocuklarımıza anlatalım. Özeleştiri yapalım ve yanlış olan yerler yanlıştır diyelim. Alevilikte kimseye itaat yoktur, itaat bilimedir, bilimsel fikrileredir. Dünyayı güzelleştirmek, eşit bir toplum yaratmak, eşitçe paylaşabilmektir. Mücadelemiz bunun için olmalı ve birlikte hareket etmeliyiz. PİRYOL/ÖZEL