Vergi kaçırma meselesinin konuşulduğu şu günlerde yasal mevzuattan, kanundan falan önce ahlak, vicdan meselelerini konuşur olduk. Mesele buradan konuşulunca da konu ister istemez gidip karakter sorununa bağlanıyor.
İnsanın iş yapış tarzının, disiplininin onun karakterinden geldiğini hep düşünürüm. Her yiğidin yoğurt yiyişinin farklı olmasında bir gariplik yok ama her tarzın yiğitlikten geldiğini de söylemek mümkün değil. Bazı iş yapış tarzları var ki, bırakın bir karakteri yansıtmasını, bazen karakter ve hatta bir ahlak yoksunluğuna dahi işaret edebilir.
Birkaç gündür gündemi meşgul eden bir bağış meselesi yüzünden tüm toplum olarak Kızılay’ı konuşur olduk. Hal bu ki, Kızılay’ın adının geçtiği her yerde hep bir zor gün dostundan bahsedildiğini hepimiz de bilir, inanırdık. Ama bugün Kızılay’ın adı öyle muhabbetlerin içinden geçiyor ki, bunu dillendirmek insana ağır geliyor. Hele ki, bunu bir depremin ardından konuşmak daha da beter bir durum ama maalesef Kızılay gibi bir kurum bu hale düşürüldü. Yetmedi utanılacak bu duruma bir de izahat bulma, normalleştirme çabası eklendi.
Kızılay’ın en tepesindeki zat çıkıp ekran karşısında pişkin pişkin anlattı ve her şey mevzuata, kanuna, yasaya falan uygundur, şaşkınlığa gerek yok dedi. Ve bunu da literatüre bir katkıda bulunarak yaptı: ‘Vergi kaçırmak başkadır, vergiden kaçınmak başka’. Keşke Kızılay gibi tüm toplumun saygı duyduğu bir kurumun başındaki zat böyle bir cümle kurmaktan ‘kaçınmış’ olsaydı. Kaçınma eylemini nerede yapması gerektiğini bilemeyen ya da buna ihtiyaç duymayan o zatın hali bir anlık bir gafın çok çok ötesinde bir durum. Zira bu ‘vergiden kaçınma’ meselesini bu beyler suyolu etmişler ve bu yolla da devletin kasasına girmesi gereken paracıklar birilerinin cebinde kalmış, vay babaaammm vay, ne güzel memleket…
Bir hayırsever (Başkentgaz), bir vakfa (Ensar )bağış yapmaya niyet etmiş ve aracı olarak da bu toplumun en gözde olan, üzerine titrediği bir kurumu aracı etmiş. Sebep? Birileri ‘vergiden kaçınacak’ da ondan. Oh ne ala. Ortadaki para da öyle az buz bir para da değil. Paranın miktarı değişse, az bir miktar olsa durumun vahameti, ahlaki boyutu değişir mi, değişmez. Ama para az olsa bu sefer de böyle bir ‘kaçınma’ eylemine gerek kalmaz. Demek ki, paranın miktarının 8 milyon dolar olması önemli ve paranın bir kısmının da (75 bin dolar) bal tutan parmağını yalar kabilinden Kızlay’da kalacak olması dikkate değer mevzu.
Tabii bizim gibi ortalama bir vatandaş aklıyla durum öyle ‘vergiden kaçınma’ sosuna bulanarak mazur gösterilebilecek bir olay değil. Birilerinin bunu yöntem olarak benimsemesi ve bunu defalarca yaptık her şey yasal diye laf ebeliği yapması, bizim aklımızdaki şu soruya bir türlü yanıt olamıyor: Bahsi geçen şu hayırsever kurum(Başkentgaz) neden Ensar Vakfı’na yapacağı bağışı kendisi bizzat yapmıyor da Kızlay’ı aracı olarak kullanıyor? Burada işi kılıfına uydurma, ‘vergiden kaçınarak’ bir vergi kaçırma olayı var mı yok mu, biz vatandaş olarak buna bakıyoruz. Bizi üst perdeden yapılan o ‘vergi kaçırma başkadır vergiden kaçınma başka’ hikâyesi zerre kadar ilgilendirmiyor.
‘Vergiden kaçınmak’ için bağışa Kızılay’ı aracı yapan hayırsever kurum da Kızılay’ın bu hayra aracı olmasına müsaade eden zat da olayın seyrine ilişkin gerekli açıklamaları yaptılar. Bu durumda bir hukuksuzluk varsa bunun gereğine Cumhuriyet Savcıları nasılsa bakar diye inanmak istiyoruz. Meselenin bu tarafı bizim gibi vatandaşların tasarrufunda değil. Biz daha çok meselenin toplumsal ve ahlaki yanıyla ilgiliyiz.
Biz onlarca insanımızın bir depremle canından olduğu, yüzlerce insanımızın yaralandığı, evini barkını kaybettiği, kış ortasında çadırlarda yaşamak zorunda kaldığı bir sürecin ardından Kızılay gibi güven duyduğumuz bir kurumun ne hale düşürüldüğüyle ilgiliyiz. Devletin kasasına girmesi gereken ve halka hizmet olarak dönmesi gereken paranın nasıl ‘bağış’, ‘hayır’ adı adlında buharlaştığıyla ilgiliyiz. Bütün bunlara ilgi duymak bir vatandaş olarak hem hakkımız hem de sorumluluğumuz. Bizler, 2 bin 324 TL asgari ücret ile bir ay geçinmeye çalışan vatandaşlar olarak, devletin kasasına girmesi gereken milyon dolarların nasıl hayır kisvesi altında cebe indirildiğini sormayacağız da ne yapacağız. Şu kış gününde doğalgaz, elektrik faturalarını nasıl ödeyeceğimizi kara kara düşündüğümüz bir zamanda, birilerinin milyon dolarları hüpletmesi ve buna da Kızılay’ı alet etmesi vatandaş olarak bizi rahatsız ediyor.
Birileri diyecek ki, alan memnun veren memnun siz niye rahatsız oluyorsunuz? İyi de alınan da verilen de devletin kasasına girmesi gereken ve vatandaşa hizmet olarak dönmesi gereken vergilerdir. Söz konusu olan birilerinin babasının parası değil. Bu para vatandaşa dönmesi gereken paradır. Birileri bunu alengirli laflarla normalleştirmeye çalışabilir ama bu durum normal bir durum değil. Eğer birileri bu anormallikten rahatsız olmuyorlarsa ve bu konuda vicdanları sızlamıyorsa bu onların ahlaki sorunları ama vatandaş olarak bizim bu işe rızamız yoktur. Bunu da söylemek zorundayız. Zaten vatandaş olarak dile getirmekten de başka elimizden gelen bir şey yok ve bari onu yapalım. Bu iş iş değil, ‘vergiden kaçınmayın’ vergi kaçırmaktan kaçının, ayıptır, yazıktır, günahtır.