PİRYOL – Rıza Şehri Akademisi tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Alevi Ansiklopedisi Sempozyumu Almanya’nın Dortmund kentinde başladı.
Bu yıl ikincisi düzenlenen sempozyum, Alevilik üzerine çalışan akademisyenleri, araştırmacıları ve öğrencileri bir araya getirdi.
10 Ekim Cuma günü yapılan sempozyumun açılışı Didar Ana ve Pir Cemal Cenan’ın okuduğu gulbeng ve çerağların uyandırılması ile başladı.
Ardından programın ilk oturumu gerçekleşti. İlk günün oturumlarında “Alevi Ansiklopedisi: Kuruluşu ve Bir Yılı” başlıklı panel yapıldı.
Bu oturumda Dr. Hayal Hanoğlu, Dr. Ahmet Kerim Gültekin, Zana Kibar, Demir Çelik ve Mehmet Taş birer sunum yaptı. İlk sunumu Dr. Ahmet Kerim Gültekin yaptı.
“ALEVİLİK AVRUPA’DA KURUMSALLAŞMA SÜRECİNE GİRDİ”
Dr. Ahmet Kerim Gültekin, son 40 yılda Aleviliğin geçirdiği toplumsal ve kurumsal dönüşümü değerlendirdi. Gültekin, 1990’lı yıllardan günümüze Aleviliğin hem Türkiye’de hem de Avrupa’da önemli bir değişim süreci yaşadığını vurguladı.
Dr. Gültekin, “1990’lar Alevilik tartışmalarının yoğunlaştığı ve kimlik arayışlarının öne çıktığı bir dönem oldu. Bu yıllarda Alevi toplumu siyasal ve kültürel alanda görünürlük kazanırken, 2000’li yıllarda süreç yeni bir boyut kazandı. 2000’li yıllardan itibaren özellikle Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde Alevilik, resmi olarak inanç dersi statüsüne kavuştu. Bazı Avrupa ülkelerinde Alevilik, artık bağımsız bir inanç topluluğu olarak tanınıyor. Bu gelişme, Aleviliğin uluslararası düzeyde kurumsallaşmasının en somut örneğidir.” dedi.
Son beş yıl içinde yaşanan bu gelişmelerin Aleviliğin sadece Türkiye ile sınırlı olmadığını gösterdiğini belirten Gültekin, “Alevilik bugün Balkanlar’dan İngiltere’ye, Rusya’dan Orta Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada yaşayan toplulukları kapsayan bir kimlik haline geldi.” ifadelerini kullandı.
‘AKADEMİK İLGİ ARTIYOR’
Dr. Gültekin, Alevilik üzerine akademik ilginin de hızla arttığını belirterek, Avrupa ve Türkiye’de birçok üniversitede Alevilik kürsülerinin kurulduğunu söyledi.
Sunumunda, Alevi kurumlarının da bu akademik gelişmelere aktif şekilde destek verdiğini vurgulayan Gültekin, “Akademi ile Alevi kurumlarının iş birliği, inancın kamusal alanda daha güçlü temsil edilmesini sağlıyor” dedi.
Gültekin, GADEV, Rıza Şehri Akademisi gibi kurumların da Alevilik üzerine araştırma, eğitim ve belgeleme çalışmaları yürüttüğünü belirterek, bu tür girişimlerin Aleviliğin kurumsallaşmasına katkı sunduğunu söyledi.
“ALEVİLİK, HAKİKAT, DİL VE KÜLTÜRÜN ORTAK VİCDANIDIR”
Rıza Şehri Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Demir Çelik, yaptığı sunumda Aleviliğin tarihsel, kültürel ve dilsel yönleri üzerine kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.
Demir Çelik konuşmasında Aleviliğin özünü oluşturan kavramlara vurgu yaparak, Aleviliğin sadece bir inanç sistemi değil, aynı zamanda hakikati yaşatma biçimi olduğunu ifade etti. “Alevilik öldürülmek istenen bir kuşağın değil, direnişle yeniden doğan bir hakikatin adıdır. Dilimizi, kültürümüzü, inancımızı yaşatmak bu sempozyumun da, Rıza Şehri Akademisi’nin de temel amacıdır” diyen Çelik, Alevi inancının evrensel değerlere yaslandığını belirtti. “Bizim görevimiz A’dan Z’ye hak ve hakikati taşımaktır. Hakikatimizi sadece kutsallarda değil, yaşamın her alanında görünür kılmaktır” diye konuştu.
Rıza Şehri Akademisi’nin çok dilli yapısına dikkat çeken Çelik, akademinin faaliyetlerinin şu anda Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, Kurmançki ve Kürmanci dillerinde yürütüldüğünü belirtti. “Alevilik yalnızca bir topluluk diliyle sınırlanamaz. Biz hakikati altı dilde anlatıyoruz. Türkçe, İngilizce ve Fransızca’nın yanında Kürtçe lehçeleri de bizim kültürel köklerimizi yansıtır. Yakında Almanca ve Fransızca yayınlarımızı da genişleteceğiz.” dedi. Konuşmasının bir bölümünü ana dili Kırmançki ile sürdüren Çelik, “Ana dilimle konuşmak benim için hem bir borç hem bir onurdur. Bu topraklarda çok dil konuşmak ayrışmak değil, birleşmektir.” ifadelerini kullandı.
Çelik, Aleviliğin tarih boyunca yaşadığı baskılara rağmen, evrensel bir dayanışma dili geliştirdiğini belirterek, “Soykırımlar, asimilasyonlar, inkar politikaları Aleviliği yok edemedi. Çünkü Alevilik bir direniş, bir vicdan, bir hakikat yoludur. Biz bu yolu sürdürmeye devam edeceğiz.” dedi.
Konuşmasının sonunda kültürel üretimin ve akademik çalışmanın önemine değinen Demir Çelik, Rıza Şehri Akademisi’nin yalnızca bir düşünce kurumu değil, aynı zamanda bir kültürel direniş mekânı olduğunu söyledi.
Bu oturumda Dr. Hayal Hanoğlu İngilizce yaptığı sunumunda çalışmalarını aktardı. Zana Kibar ise yine çalışmalarına yer verdiği sunumunu Kürtçe yaptı.
Mehmet Taş ise Alevi Ansiklopedisinin web sayfasını tanıttı.
‘DÜNDEN BUGÜNE ALEVİ ARAŞTIRMALARI VE GELECEĞE YÖNELİK DÜŞÜNCELER’
İkinci oturumuna ise “Dünden Bugüne Alevi Araştırmaları ve Geleceğe Yönelik Düşünceler” başlığı altında, akademisyenler Prof. Martin van Bruinessen (Utrecht Üniversitesi), Prof. Markus Dressler (Leipzig Üniversitesi), Prof. Bedriye Poyraz (Ankara Üniversitesi) ve Prof. Cem Kara (Hamburg Üniversitesi) sunum yaptı. Bu bölümde sunumlar ağırlıklı olarak İngilizce yapıldı.
Prof. Cem Kara, yaptığı giriş konuşmasında panelin amacının, Alevilik çalışmaları alanındaki gelişmeleri özdüşünümsel bir biçimde ele almak ve bu çalışmaların gelecekte hangi yönlerde ilerleyebileceği üzerine düşünmek olduğunu ifade etti.
“ALEVİLİK ANSİKLOPEDİSİ ÇOK SESLİ BİR YAKLAŞIM ÜZERİNE KURULMALI”
Prof. Dr. Martin van Bruinessen, Alevilik çalışmalarının tarihine ve gelecekte izlenebilecek yönlerine dair kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Bruinessen, ansiklopedi çalışmalarının güvenilirliğinin, çoğu zaman projeye adını veren akademisyenlerin otoritesine dayandığını belirterek, bu tür projelerin genellikle bir konuda oluşan akademik uzlaşının özeti olarak kabul edildiğini söyledi.
Bruinessen, Alevilik Ansiklopedisi için en önemli meselenin “otoriteyi nasıl inşa edeceğimiz” olduğunu vurguladı. “Alevilik Ansiklopedisi’nin yalnızca dostlarımız tarafından değil, genel olarak Aleviler, Alevilik üzerine çalışan araştırmacılar ve Türkiye ile komşu ülkelerdeki akademik çevreler tarafından da tanınmasını nasıl sağlayacağız?” diye sordu.
Bu tür bir tanınırlık için en temel gerekliliğin, Aleviliğin farklı kollarını ve geleneklerini temsil eden kişilerin katkısının sağlanması olduğunu belirten Bruinessen, “Ansiklopedi tek bir grubun egemenliğinde olmamalı” dedi.
“Bir Alevilik Ansiklopedisi, farklı bakış açılarını, kimi zaman birbirine zıt fikirleri içermelidir. Bu durum ansiklopedinin içsel tutarlılığını zorlayabilir ama bana göre bu çok sesliliğe en doğru yaklaşımdır.” ifadelerini kullandı.
“ALEVİLİK ARAŞTIRMALARI BUGÜN HEM AKADEMİK HEM DE POLİTİK AÇIDAN OLDUKÇA HETEROJEN”
Prof. Dr. Markus Dressler, Alevilik çalışmalarının son 15 yılda geçirdiği kurumsal dönüşümü ve bu alandaki farklı yönelimleri değerlendirdi. Dressler, sunumunda Alevilik araştırmalarının bugün hem akademik hem de politik açıdan oldukça heterojen bir yapıya sahip olduğunu vurguladı.
Dressler, sunumunun başında konuşmasının Prof. Martin van Bruinessen’in değerlendirmeleriyle benzer sonuçlar içerdiğini ancak kendi odak noktasının daha çok akademik kurumlar ve yapısal gelişmeler üzerine olduğunu belirtti. “Alevilik çalışmaları üzerine yaklaşık 15 yıldır konuşuyoruz,” diyen Dressler, bu süre zarfında alanın farklı kurumsal biçimlerde geliştiğini ve değişik akademik-politik ajandalar tarafından şekillendirildiğini söyledi.
Öncelikle Türkiye’deki akademik kurumlara odaklanan Prof. Dressler, Bu kapsamda, 1987 yılında Gazi Üniversitesi bünyesinde kurulan bir enstitünün önemine dikkat çekti.
Dressler, sonraki yıllarda kurulan diğer Alevilik enstitülerinin tamamının AKP döneminde açıldığını belirtti. “2008’den itibaren neredeyse her iki yılda bir yeni bir Alevilik araştırma merkezi kuruldu. Çorum Hitit Üniversitesi (2008), Munzur Üniversitesi (2009), Süleyman Demirel Üniversitesi (2011), Dicle Üniversitesi (2012), Ahi Evran Üniversitesi (2014), Mersin Üniversitesi (2015) ve son olarak Malatya İnönü Üniversitesi (2018) bu alanda öne çıkan kurumlardır.” dedi.
Dressler, “Alevilik araştırmaları artık geleneksel üniversite yapılarının ötesine geçiyor. Bağımsız akademiler, kültürel dernekler ve uluslararası ağlar bu alana yeni bir dinamizm kazandırıyor. Farklı ülkelerdeki akademik ve toplumsal aktörler, Alevilik çalışmalarını daha geniş bir perspektife taşıyor.” dedi.
“ALEVİLİKTE KADIN ÇALIŞMALARI, EŞİTLİĞİ YENİDEN DÜŞÜNMEYE ZORLUYOR”
Prof. Dr. Bedriye Poyraz, Alevilikte kadın temsiline ilişkin akademik çalışmaların tarihini ve dönüşümünü ele aldı. Poyraz, Alevilik araştırmaları içinde kadın meselesinin hâlâ en tartışmalı alanlardan biri olduğunu belirtti.
Poyraz, geçmişte Alevi kurumlarında yaptığı konuşmalarda “kadın-erkek eşitliği” kavramını dile getirdiğinde kimi zaman dirençle karşılaştığını, ancak bu kavramı savunmaktan hiçbir zaman vazgeçmediğini vurguladı. “Bir enstitü açılışında uzun süre düşündüm: ‘Kadın-erkek eşitliği’ demeli miyim, dememeli miyim?’ Sonra kendi kendime dedim ki, ben söylemezsem kim söyleyecek? Ve o gün ‘feminist ’ ifadesini kullandım. Beklemediğim kadar olumlu geri dönüşler aldım ama eleştiriler de geldi” dedi.
Alevilikte kadın konusunu Türkiye akademisinde ilk kez sistematik biçimde ele alan etkinliğin, 11-12 Aralık 2014’te Ankara Üniversitesi çatısı altında düzenlenen “Alevilikte Kadın: İnançta ve Toplumsal Hayatta Kadın” konferansı olduğunu hatırlatan Poyraz, o dönemde bu alanda son derece sınırlı sayıda çalışma bulunduğunu ifade etti. “O yıllarda yalnızca iki doktora tezi ve birkaç makale vardı“ dedi.
Bu etkinliğin Alevilik tartışmalarında bir kırılma noktası yarattığını belirten Poyraz, “O güne kadar Alevi önderleri gururla ‘bizde kadın erkek yoktur, bizde can vardır’ derlerdi. Ancak bu söylem, eşitliği tartışmayı engelleyen bir perdeye dönüşmüştü. Kadınların konumu görünürde eşitlik üzerinden tanımlanıyor ama derinlemesine sorgulanmıyordu.” ifadelerini kullandı.
Bu nedenle Alevi toplumunun modernlik ve eşitlik söylemlerine rağmen feminizmle geç buluştuğunu ifade eden Poyraz, “Alevilik kendini modern bir inanç olarak tanımlar ama örgütler düzeyinde feminizm hâlâ dirençle karşılanıyor. Kadın çalışmaları alanındaki gelişmelere rağmen bu direncin devam ettiğini görüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Sunumların ardından soru cevap kısmına geçildi.
Oturumların ardından Sempozyum Kokteyli düzenlendi.
11 ve 12 Ekim tarihlerinde ise Alevi Ansiklopedisi Bilim Kurulu üyeleri, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin katılımıyla atölye çalışmaları gerçekleştirilecek. Çalışmalar, Alevi teolojisi, ritüeller, toplumsal cinsiyet, diaspora, medya, sanat, tarih, kutsal mekânlar ve kadın çalışmaları gibi 11 tematik başlık altında yürütülecek.
Sempozyumun son günü, çalışma gruplarının değerlendirme oturumları yapılacak, Alevi Ansiklopedisi’nin yeni yayın kurulu belirlenecek. (Kaynak: PİRHA)