“Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.” George ORWELL.
Laik devlet her alanda (inanç ve eğitim) yurttaşları arasında ayrımcılık yapmaz! Laik bir devlette, devletin dini ve dini (diyanet gibi) kurumları olmaz! Laik devlet bütün dinlere ve inançlara eşit mesafede durur, inançlar karşısında; kör, sağır ve dilsiz’dir, yani hâkim değil, hakem konumundadır! Anayasa’nın 2. Maddesinde de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin laik bir devlet olduğu ifade ediliyor. Devlet (iktidar), bu ilke gereği tüm yurttaşlarına, yurttaşlarının inancına, diline saygı göstermek ve tüm bunları da güvence altına almak zorundadır. Aksine 3 Mart 1924 tarihinde 429 Sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak kurulan ve devlet adına fetva veren Diyanet gibi bir kurum var, hepimizin vergilerinden oluşan bütçeden müftüler, hocalar, imamlar maaş alıyorlar. 1982 darbe Anayasa’sıyla da Diyanet’in hizmet alanı genişletildi ve yurtdışına da “hizmet” götürmesi sağlandı. Bunların olduğu bir ülkede laiklikten söz edilir mi?
Yine anayasa’nın,10. Maddesinde; ise “Herkes; din, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, dini mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kimseye, aileye veya zümreye imtiyaz tanınamaz” diyor. Anayasa’nın bu hükmünce de devleti idare edenler (iktidar) yurttaşları arasında ayrımcılık yapamaz, eğer ayrımcılık yapıyor ise Anayasa’nın 10. Maddesine göre suç işliyor demektir. Anayasa’nın 14. Madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin (ritüel) ve törenler serbesttir. “Kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz” diyor. Anayasa’nın 24. Maddesinde ise; “Herkes; vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir” diyor. Anayasa’nın bu hükmüne göre de devlet hiçbir inanca karşı yasaklayıcı ve zorlayıcı olamaz!
Anayasa maddelerinin bu hükümlerinin tam tersine, devlet, Diyanet aracılığıyla (eliyle) yurttaşlara bir inanç sistemini dayatmış, yine Diyanet eliyle asimilasyon politikalarını yürütmüş, Alevi köylerine zorla Cami yaptırmış imamlar atamıştır. Devletin tüm gücünü arkasına alan Diyanet, uluslararası faaliyetleri de içine alacak şekilde çalışmalarını hızlandırıp ülke içinde yaptıklarıyla yetinmedi dışarıya da el attı. Gediğimiz noktada diyanet, asimilasyoncu anlayışını zamanın değişen siyasi atmosferine göre yeniden şekillendirdi. Diyanet’e ayrılan pay, birçok Bakanlığın bütçesine eşittir. Diyanet’e ayrılan bu devasa bütçe olayı günümüze mahsus bir şey değildir, bu durum ta başından beri böyledir. Devlet, Anayasa’nın başlangıç ve 2. Maddesinde vurgulandığı gibi laik ise; dine, dinsel kurumlara, Cami ve benzeri kuruluşlara tek bir kuruş bile ayırmamalı ve Diyanet kaldırılmalı ya da özerk hale dönüştürülmelidir! Laik ve demokratik bir devlet, aynı zamanda dinle bağlarını kesmiş bir devlettir, ancak böyle bir devlete laik devlet denilir…
1980 darbe Anayasa’sıyla, din kültürü ve ahlak bilgisi adıyla, din dersleri okullarda zorunlu hale getirildi! Yaklaşık 40 yıldır zorunlu olarak çocuklar bu derslere girmek zorunda kalıyorlar. Laik bir devlet düzeninde zorunlu din dersi olur mu? Laik eğitim nedir? Fransızca sözlük laik eğitimi şöyle tanımlamaktadır: “Sivil toplumun ve din toplumunun ayrılması ilkesidir. Devlet hiçbir dinsel güç icra edemez. Kilise hiçbir siyasal güç icra edemez.” Laiklik, yalnızca eğitim alanında geçerli bir ilke değil, aynı zamanda bir düşünce ve yaşam biçimidir, dolayısıyla her tür düşünce özgürlüğünü tüm yöntem, hukuk ve kültür konularını da içerir.
Laik bir devletin işletildiği, hayat bulduğu demokratik bir toplumda, yurttaşlık kavramı eşitlik temelinde ele alınır! Laik eğitim; dinden emir almayan, akılcı ve bilimsel eğitimdir, okullarında hiçbir dinin ya da mezhebin kurallarının zorunlu olarak öğrencilere öğretilmediği bir düzenin adıdır… Yukarıda beyan etmiş idik; Laik Devlet; dinler, inançlar karşısında tarafsızdır, okullarında öğrenim gören tüm çocuklara tek din, tek bir mezhep eğitimi vermez! Laik devlet; ayrımcı, asimilasyoncu uygulamalardan uzak durur ve laik, bilimsel, demokratik, anadilde bir eğitim sistemini uygular. Laik eğitim sisteminde din dersi zorunlu olarak değil, isteğe bağlı olarak uygulanır. Sonuç olarak her velinin çocuğuna istediği dini eğitimi vermede ya da vermemede özgür olduğu ve bu şekilde yürütülen eğitim sürecine laik eğitim denir.
40 yıldır uygulanan zorunlu din dersleri Alevi çocuklarının üzerinde uygulanan asimilasyon politikasından başka bir şey değildir! İnsanı kendi olmaktan çıkarıp, geçmişinden, öğretisinden kopararak kişiliksiz, toplumsal bir yığın haline getirmenin adı asimilasyondur… Bu sebepten dolayıdır ki; asimilasyon bir insanlık suçudur! Okullarda zorunlu din dersleri ve dinsel eğitim var ise laiklikten söz edilemez! Anayasa’nın 1. ve 2. Maddesi gereği devlet, eğitimin bütün alanlarında laik ve bilimsel eğitimi hâkim kılmak zorundadır. Diyanet’in ve zorunlu din derslerinin olduğu bir toplum düzeninde inanç özgürlüğü ve eşitlik yok demektir. Zorunlu din derslerine son verilmelidir! Laik eğitim; demokratik düzenin olmazsa olmazıdır. Laik eğitim olmazsa, eşitlik olmaz, eşitlik olmazsa demokrasi olmaz, demokrasi olmazsa barış olmaz… Aşk ile.
Mehmet KABADAYI.
İletişim: Mehmet_k.34@hotmail.com