Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek amacıyla 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılır.
Sürgün yaşamda tohum
Türkiye toprağının sürgün yaşamına özgü olan bu eğitim projesini, eğitim bakanı olan Hasan Âli Yücel doğrudan yönetir. Yasanın kabul edildiği oturumda, dönemin DP vekilleri muhalefet etti ve oturuma katılmadı. Kazım Karabekir’in projenin nereden alındığını sorması üzerine Hasan Âli Yücel şöyle konuştu: “-Arkadaşlar bu kanunla bizim yaptığımız şey bir kopya değildir. Bunları kendi ülkemizin var olan gerçeğine ve toplumsal olgusuna uyarak yapmış bulunuyoruz. Bu bizimdir, kimseden almadık. Başkaları bizden alsınlar.” (1)
İlk teknoloji, insanın kendi bedenidir; dolayısıyla beden denilen teknolojinin kullanımı, yaşamla örtüşür, canlının çabasından ayrılmaz; ona düşmanlık yapmaz. Ne yazık ki insanın emeğiyle-bedensel etkinliğiyle örtüşen bu teknoloji, süreçte bütünüyle yabancılaştı; insan açısından bakıldığında çok ciddi bir sorun yarattı, diyebiliriz. Günümüzde teknoloji artık, yaşamın bilgisi değil, bilimin bilgisidir, yani yaşamı bir kenara koyan bilgi. (2)
İşte Köy Enstitüleri, Anadolu’nun sürgün yaşamında canlandırılmış, sürgün yaşamın aklı oldu, ötesinde bu sürgün yaşama beden olan, yani onunla çelişki oluşturmayan bir teknoloji oldu. Böylece kırsal bölgelere serpiştirilmiş okullar, toplum yaşam merkezi duruna geldi ve yerel koşullara uyarlandı. Mezun olan öğretmenler hem okul öğretmeni hem de toplum eğitmeni oldular. Öğrenciler kendi okullarını, evlerini ve iş yerlerini kendileri inşa ettiler; birlikte yaparak-birlikte yaşayarak, üretim ile eğitimin kucaklaşmasını sağladılar.
1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde ya da onların hemen yakınlarında Köy Enstitüleri açıldı. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi benimsendi. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin %50’lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.
Köylerde öğrencilere klasik müzik enstrümanları ve geleneksel sazları çalması öğretildi; Âşık Veysel, enstitüleri gezip öğrencilere saz çalma dersleri verdi. Mandolin, taşınması ve öğreniminin kolaylığı nedeniyle yaygınlıkla kullanılan enstrümanlardan biri oldu. Müzik grupları, şenlikler, sınıf geceleri için konserler verdi.
Köy Enstitülerinin kapatılması
1945 yılında Sovyetler Birliği lideri Stalin’in Türkiye’den Kars, Artvin ve Ardahan’ı ve Boğazlarda askeri üs istemesi üzerine, Millî Şef de ABD’den askeri destek istemişti. Bu desteği vermeye hazır olduğunu belirten ABD, Truman Doktrini ile finansal yardıma başlamıştı ama karşılığında Türkiye’de serbest seçimlere dayanan demokrasi düzeninin yerleştirilmesini ve Millî Şeflik, ‘5 yıllık kalkınma planları’ ve ‘Köy Enstitüleri’ gibi uygulamaların kaldırılmasını talep etti.
1946 yılında hükûmetin yaklaşan seçimleri yitirme kaygısının yarattığı tedirginlik ortamında, CHP içinden muhalif milletvekillerinin başını çektiği örgütlü muhalefetin dayatmasıyla, müfredatında ve yapılanmasında, kuruluş amaçlarından uzaklaşan değişiklikler yapıldı. İlerleyen yıllarda da daha önceleri sıkı sıkıya bağlı olduğu ‘iş için iş içinde eğitim’ ilkesinden uzaklaştırıldı. Öğretmen okullarına dönüştürülerek 1954’te kapatıldılar.
Köy Enstitülerine yöneltilen ve kapatılmaları ile sonuçlanan eleştiriler, birkaç ana başlık altında toplanabilir. Öğrencilerin tek tip üniforma giymesi ve enstitü müdürünün de bu kurala uyması, öğrencilerin doğrudan yönetime katılması, komünistlikle suçlanmalarına neden oldu. Bu kapsamda ihbarlar yapılıyor, polis ihbarları gerekçe gösterip baskınlar düzenleniyordu. Kız-erkek karma eğitim, sonu gelmez dedikodulara yol açıyordu.
Ayrıca enstitü inşaatlarının devlet tarafından yapılması yüküme bağlanınca, köylülerin bu tür işlerde çalıştırılması angarya olarak algılanmaya başladı. Öğrencilerin, boğaz tokluğuna kendi okullarının inşaatında çalıştırılmaları, yoğun eleştirilere konu oldu. Yine köylere atanan öğretmenler, yörenin toprak ağalarıyla sorunlar yaşıyorlardı. Bu durum, toprak sahiplerinin durmaksızın Ankara’ya baskı yapmalarına yol açtı ve kapatma yaşama taşındı. (3)
Bu zihniyet bugün de değişmiş değil: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin en önemli eğitim devrimlerinden olan Köy Enstitülerini ‘Köy Enstitüleri gibi denemeler asli amacı dışında milletimizin değerlerine karşı ideoloji yükleme aracı haline getirildiği için hüsranla sonuçlandı’ sözleriyle hedef aldı.” (4)
(1) Vikipedi, özgür ansiklopedi
(2) Henry, Michel; Yaşam ve Felsefe: Söyleşiler-Çev.: Melis Aktaş-; MonoKL, İstanbul- 2016/ IV Philippe De Saint-Robart ile Buluşma, s, 36/ 39; Korkmaz, Esat; Sezgi/ Üçüncü Tür Bilgi/ Hallac-ı Mansur’dan Spinoza’ya Spinoza’dan Marx’a Sezginin İzinde Felsefi Bir Yolculuk, Demos Yayınları, İstanbul- 2020, s, 47-77 arası
(3) Vikipedi, özgür ansiklopedi
(4) Cumhuriyet Haber; 11 Ocak 2022, s, 5
Esat Korkmaz