Esat Korkmaz
Duygu içmiş, şiir olmuş, bir şairdir Cemal Süreya: Hüznünü tüketmiş sevinç olmuş, sevincini tüketmiş hüzün olmuştur. Görüşün, duyuşun, hissedişin diline taşımıştır kendini; yürekle taraf olmuş, yaşamı soymuş, her candan-her cansızdan şiir derlemiş, okuyucusuna armağan olsun diye: Bu armağanı, sevgi tezgâhında dokumuş, şiir severlere sunmuştur. Doğu-Batı şiirinin çelişkisinden doğmuş, bu diyalektik süreç devam ettiği için de tamamlanmamış şiirin, tamamlanmamış şairi olmuştur Cemal Süreya. Şiirdeki bakışla yaşamı yorumlamaya çalışmış, açıkçası duyguları kuluçkaya yatırmış; gönlündeki beni, biz yapmış ve herkesi-her şeyi kucaklamış.
Utangaçtı Cemal Süreya, belki de utanmayı doğruluğun sermayesi olarak gördüğündendir kim bilir. Bu nedenle Cemal Süreya, sistemin suçladığı yerde ya da günahkâr kabul edilen mekânın içindedir: Anımsanacağı ânı bekler; -Beni anın! diye ağlar durur…
Gönlümüzün kulağını duygulara açık tutalım, bekleyen ve doğmak isteyen şairimizin ağlama sesini duyalım; diriltelim Cemal Süreya’yı ve bireysel ve toplumsal dünyayı, şiirinin hasat alanı yapalım. O, şiir ağacının dalından, onay verdiği için ona teşekkür ederek toprağa düşmüştür; toprak karnını doyururken O bize seslenir:
Ölüyorum tanrım / Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür / Biliyorum tanrım.
Ama, ayrıca, aldığın şu hayat / Fena değildir…
Üstü kalsın…
HÜZÜNLÜ YAŞAM
Cemalettin Seber ya da tanınan adıyla Cemal Süreya (1931, Erzincan-9 Ocak 1990, İstanbul), şair, yazar ve çevirmen. Şirimizde, modernist bir hareket olan ve şiirde derinleşme olanağını yaşama taşıma olarak algılanan, İkinci Yeni şiirinin öncü isimlerinden biridir.
İlk şiir denemelerini ortaokulda eskizlerle, lisede aruzla yapsa da asıl şiir çalışmaları üniversite yıllarında başlamıştır. Üvercinka (1958), Göçebe (1965), Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973), Uçurumda Açan (1984), Sıcak Nal (1988), Güz Bitiği (1988) ve Sevda Sözleri (1990) adlarındaki şiir kitaplarının yanı sıra deneme, eleştiri, günlük ve antoloji türlerinde yazı üretmiştir. Kitaplarında ve yazılarında, en sık işlediği temalar aşk, kadın, yalnızlık, sosyal ve siyasal eleştiriler, ölüm, tanrı düşüncesi, portreler ve manzum poetikadır.
Ayrıca Fransızcadan kırka yakın kitabı çevirerek Türkçeye kazandırmıştır. On üç Sosyalist bir dünya görüşüne sahip olan Süreya, Papirüs dergisini çıkarmış ve bu dergide edebî görüşlerini açıklamıştır. Dergi, aydınlanma düşüncesinin serpilmesinde önemli bir araç işlevi görmüştür.
Dersim İsyanı sebebiyle Erzincan’dan Bilecik’e göç etmek zorunda kalan Alevi Kürt-Zaza bir ailede dünyaya gelen Süreya, sanat hayatı boyunca çeşitli mahlaslar kullanmıştır; çocukken kendisine verdiği “Cemal Süreyya” adını kullanırken girdiği bir iddia sonucu adındaki “y” harflerinden birini atmıştır.
9 Ocak 1990’da girdiği şeker koması sonucu doğaya yürümüş, cenazesi 11 Ocak’ta Şişli Camii’nde kılınan öğle namazından sonra Kulaksız Mezarlığı’nda toprağa sırlanmıştır.