Perşembe, Ekim 2, 2025
Sonuç bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Alevi Haberleri
    Mikail Aslan: Alevilikle en son tanışan kavimin Türkler olduğunu bilenlerdenim

    Mikail Aslan: Alevilikle en son tanışan kavimin Türkler olduğunu bilenlerdenim

    Sanatçı Erdal Erzincan “Alevi canlardan” özür diledi

    Sanatçı Erdal Erzincan “Alevi canlardan” özür diledi

    Cemevlerinde arınma-dâr-didar ihtiyacı

    Yazar Kabadayı: Her şeyden önce özümüzü dâr’a çekmemiz lazım

    Diyarbakır Cemevi’nde Mihman Cemi

    Asimilasyonu es geçtiğinizde “Aleviliğin ibadet dili Türkçe” olur

    Aleviler ne yapmalı ne yapmamalı?

    Cemevlerinde arınma-dâr-didar ihtiyacı

    Alevi köyü Çepnidere, ayrımcılık ile karşı karşıya mı?

    Alevi köyü Çepnidere, ayrımcılık ile karşı karşıya mı?

    Aleviler ne yapmalı ne yapmamalı?

    Aleviler ne yapmalı ne yapmamalı?

    Alevi örgütlerinden Merdan Yanardağ’a tepki

    Alevi örgütlerinden Merdan Yanardağ’a tepki

    Ulm Cemevi: Talebin Alevi inanç ve ritüelleriyle örtüşmemesidir

    Ulm Cemevi: Talebin Alevi inanç ve ritüelleriyle örtüşmemesidir

  • Gündem
    Pınar Aydınlar’a 7 yıl 6 hapis istemi

    Pınar Aydınlar’a 7 yıl 6 hapis istemi

    Devlet Bahçeli Öcalan için ‘umut hakkı’na yeşil ışık yaktı

    Avukatlar İmralı’ya gidiyor

    Yazar Kabadayı: Barış ve demokrasi

    Yazar Kabadayı: Barış ve demokrasi

    Anadolu Parsı unvanı için 17’inci zirve

    Zirveleri aşan Anadolu Parsı hukuk mücadelesini de kazandı

    DEM Parti Kadın Meclisi’nden Diyanet’in Cuma hutbesine tepki!

    DEM Parti Kadın Meclisi’nden Diyanet’in Cuma hutbesine tepki!

    Diyarbakır’daki depremzedeler için kritik uyarı: 45 gün süre verildi

    Diyarbakır’daki depremzedeler için kritik uyarı: 45 gün süre verildi

    Dem Partili belediye eşbaşkanı görevden alındı

    Dem Partili belediye eşbaşkanı görevden alındı

    Seyit Rıza’nın idam edilişinin 86. yılında İHD’den açıklama

    Dersim Tertelesi, Seyit Rıza ve Cemal Süreya

    Bingöl’de 4.3 büyüklüğünde deprem

    Bingöl’de 4.3 büyüklüğünde deprem

  • Ekonomi
    Açlık sınırı 26 bin 149, asgari ücret 22 bin 104 lira

    Açlık sınırı 26 bin 149, asgari ücret 22 bin 104 lira

    Tarım Bakanı: 36 bin 738 üretici don zararına uğradı

    Tarım Bakanı: 36 bin 738 üretici don zararına uğradı

    Merkez Bankası politika faizini değiştirdi

    Merkez Bankası politika faizini değiştirdi

    işsizlik tüik

    TÜİK: İşsizlik yüzde 8,2

    Açlık sınırı 20.562, yoksulluk sınırı 66.976 TL

    BİSAM’dan açlık ve yoksulluk sınırı açıklaması

    Merkez Bankası faizi yüzde 50’de sabit bıraktı

    Merkez Bankası faiz kararını açıkladı

    Diyarbakır’ın ihracatında yüzde 26 artış

    Diyarbakır’ın ihracatında yüzde 26 artış

    Diyarbakır’da ‘Yoksulluk’ raporu: Kadınların yüzde 90’ı işsiz

    Diyarbakır’da ‘Yoksulluk’ raporu: Kadınların yüzde 90’ı işsiz

    “Yem fiyatları artarken, peynir fiyatları da artmalı”

    “Yem fiyatları artarken, peynir fiyatları da artmalı”

  • Politika
    DEM Parti’den süreç açıklaması

    DEM Parti’den süreç açıklaması

    CHP’li Belediyeye operasyonda 5 gözaltı

    CHP’li Belediyeye operasyonda 5 gözaltı

    Kızıl Parti kuruldu

    Kızıl Parti kuruldu

    İmralı Heyeti yasal süreci görüşecek

    İmralı Heyeti yasal süreci görüşecek

    CHP’nin olağanüstü kurultayının iptali için başvuru

    CHP’nin olağanüstü kurultayının iptali için başvuru

    İmamoğlu 16 Mart’ta Diyarbakır’da

    İmamoğlu 16 Mart’ta Diyarbakır’da

    devlet bahçeli mhp

    Bahçeli: Siyasi ve hukuki düzenleme taleplerini yoğunlaştırmak aymazlıktır

    DEM Parti MHP’yi ziyaret edecek

    DEM Parti MHP’yi ziyaret edecek

    DEM Parti heyeti CHP’yi ziyaret edecek

    DEM Parti heyeti CHP’yi ziyaret edecek

  • Dünya
    Diyanet Başkanlığı’nın kamusal alanlara yönelik müdahaleleri Meclis gündeminde

    Diyanet Başkanlığı’nın kamusal alanlara yönelik müdahaleleri Meclis gündeminde

    Papa Francis, 88 yaşında hayatını kaybetti

    Papa Francis, 88 yaşında hayatını kaybetti

    besiktas-belediye-tutuklama

    Beşiktaş Belediyesi soruşturmasında 5 tutuklama

    ABD Başkanı Trump, Fed Başkanı’na çattı

    ABD Başkanı Trump, Fed Başkanı’na çattı

    Kayyım tahribatı: Diyarbakır’dan Romanya’ya kadar yol yapılırdı

    Kayyım tahribatı: Diyarbakır’dan Romanya’ya kadar yol yapılırdı

    Taliban’ın yasakları kadınlardan sonra erkekleri hedef aldı

    Taliban’ın yasakları kadınlardan sonra erkekleri hedef aldı

    Myanmar’da 7,7 büyüklüğünde deprem

    Myanmar’da 7,7 büyüklüğünde deprem

    DFG ve MKG’den gözaltındaki gazeteciler için açıklama

    DFG ve MKG’den gözaltındaki gazeteciler için açıklama

    İsrail’den Gazze’ye saldırı: En az 200’den fazla can kaybı

    İsrail’den Gazze’ye saldırı: En az 200’den fazla can kaybı

  • Eğitim
    Milli Eğitim’den Kürtçe Zazaca kontenjan açıklaması

    Milli Eğitim’den Kürtçe Zazaca kontenjan açıklaması

    Samsun’da lise öğrencisi inşaattan düşerek can verdi

    Samsun’da lise öğrencisi inşaattan düşerek can verdi

    Eğitime kış engeli: 36 ilde kar tatili

    Eğitime kış engeli: 36 ilde kar tatili

    Belediyeden 3 dilde kurs

    Belediyeden 3 dilde kurs

    Eğitim Sen’den MEB önünden açıklama

    Eğitim Sen’den MEB önünden açıklama

    Quick Sigorta’dan eğitime ve tarıma iki önemli destek projesi

    Quick Sigorta’dan eğitime ve tarıma iki önemli destek projesi

    Eğitim Sen Adıyaman Şubesi’nde 30’uncu yıl kutlaması

    Eğitim Sen Adıyaman Şubesi’nde 30’uncu yıl kutlaması

    Van’da okul yollarında güven sorunu

    Van’da okul yollarında güven sorunu

    Munzur Üniversitesi öğrencisi Ahmet Yıldız’dan dayanışma çağrısı

    Munzur Üniversitesi öğrencisi Ahmet Yıldız’dan dayanışma çağrısı

  • Kültür & Sanat
    Diyarbakır’da kültür ve sanat günleri

    Diyarbakır’da kültür ve sanat günleri

    Diyarbakır’da 10. Amed Tiyatro Festivali

    Diyarbakır’da 10. Amed Tiyatro Festivali

    DEM Parti’den Akitu Bayramı kutlaması

    DEM Parti’den Akitu Bayramı kutlaması

    TMMOB: Karacadağ Lav Yolu koruma altına alısın

    TMMOB: Karacadağ Lav Yolu koruma altına alısın

    Mehmet Atlı: Ahmet Kaya’yı boğan atmosferden bir milim öteye gidilemedi

    Mehmet Atlı: Ahmet Kaya’yı boğan atmosferden bir milim öteye gidilemedi

    Şilan Doğan Atlı: Ruhumuz ve evimiz hep sanat koktu

    Şilan Doğan Atlı: Ruhumuz ve evimiz hep sanat koktu

    Mardin Kızıltepe’de çok dilli sahaf: Hêlîn Pirtûk

    Mardin Kızıltepe’de çok dilli sahaf: Hêlîn Pirtûk

    Kazım Öz’ün ‘Oy’una Geldik’ filmine yasaklama

    Kazım Öz’ün ‘Oy’una Geldik’ filmine yasaklama

    Antalya Zeytinköy Cemevi’nde Hızır Cemi

    Antalya Zeytinköy Cemevi’nde Hızır Cemi

  • Sağlık
    Dünya Çocuk Hakları Günü: 8 ayda 516 çocuğun yaşam hakkı ihlal edildi

    Bir yılda 3 milyondan fazla çocuk yaşamını yitirdi: Afrika ve Asya ilk sırada

    Dicle Nehri’nde toplu balık ölümleri

    Dicle Nehri’nde toplu balık ölümleri

    Diyarbakır’da kanser hastaları için Sosyal Taksi

    Diyarbakır’da kanser hastaları için Sosyal Taksi

    Dersim’de şap hastalığı: Bir buçuk ay karantina

    Dersim’de şap hastalığı: Bir buçuk ay karantina

    Diş hekimlerinden 14 Şubat’ta iş bırakma eylemi

    Diş hekimlerinden 14 Şubat’ta iş bırakma eylemi

    Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde sağlıkçılara mobbing ve tehdit

    Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde sağlıkçılara mobbing ve tehdit

    Diyarbakır’da Sağlık Merkezi yeniden hizmette

    Diyarbakır’da Sağlık Merkezi yeniden hizmette

    covid-19

    CIA’den Covid-19 açıklaması

    Aile hekimleri greve gidiyor

    Hekim göçü: 2 bin 692 hekim İyi Hal Belgesi aldı

  • Kadın
    Diyarbakır Eş Başkanı Bucak: Demokrasi ve kadın mücadelesinde örnek bir kent

    Diyarbakır Eş Başkanı Bucak: Demokrasi ve kadın mücadelesinde örnek bir kent

    Diyarbakır’da 8 Mart mitinginde barış vurgusu

    Diyarbakır’da 8 Mart mitinginde barış vurgusu

    DİKASUM Diyarbakır’da 8 yıl sonra yeniden açıldı

    DİKASUM Diyarbakır’da 8 yıl sonra yeniden açıldı

    Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Kadın Merkezi Kuruldu

    Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Kadın Merkezi Kuruldu

    Zedikanlı kadınlar kahvaltıda buluştu

    Zedikanlı kadınlar kahvaltıda buluştu

    Bianet 2024’e dair erkek şiddeti yıllık çetelesini açıkladı

    Bianet 2024’e dair erkek şiddeti yıllık çetelesini açıkladı

    Diyarbakır Eş Başkanı Bucak: Kadın özgürlük bilincini daha da geliştireceğiz

    Diyarbakır Eş Başkanı Bucak: Kadın özgürlük bilincini daha da geliştireceğiz

    Kadınlar Rojin için Dağkapı’dan seslendi

    Kadınlar Rojin için Dağkapı’dan seslendi

    2024 panoramasında kadınlar

    2024 panoramasında kadınlar

  • Alevi Haberleri
    Mikail Aslan: Alevilikle en son tanışan kavimin Türkler olduğunu bilenlerdenim

    Mikail Aslan: Alevilikle en son tanışan kavimin Türkler olduğunu bilenlerdenim

    Sanatçı Erdal Erzincan “Alevi canlardan” özür diledi

    Sanatçı Erdal Erzincan “Alevi canlardan” özür diledi

    Cemevlerinde arınma-dâr-didar ihtiyacı

    Yazar Kabadayı: Her şeyden önce özümüzü dâr’a çekmemiz lazım

    Diyarbakır Cemevi’nde Mihman Cemi

    Asimilasyonu es geçtiğinizde “Aleviliğin ibadet dili Türkçe” olur

    Aleviler ne yapmalı ne yapmamalı?

    Cemevlerinde arınma-dâr-didar ihtiyacı

    Alevi köyü Çepnidere, ayrımcılık ile karşı karşıya mı?

    Alevi köyü Çepnidere, ayrımcılık ile karşı karşıya mı?

    Aleviler ne yapmalı ne yapmamalı?

    Aleviler ne yapmalı ne yapmamalı?

    Alevi örgütlerinden Merdan Yanardağ’a tepki

    Alevi örgütlerinden Merdan Yanardağ’a tepki

    Ulm Cemevi: Talebin Alevi inanç ve ritüelleriyle örtüşmemesidir

    Ulm Cemevi: Talebin Alevi inanç ve ritüelleriyle örtüşmemesidir

  • Gündem
    Pınar Aydınlar’a 7 yıl 6 hapis istemi

    Pınar Aydınlar’a 7 yıl 6 hapis istemi

    Devlet Bahçeli Öcalan için ‘umut hakkı’na yeşil ışık yaktı

    Avukatlar İmralı’ya gidiyor

    Yazar Kabadayı: Barış ve demokrasi

    Yazar Kabadayı: Barış ve demokrasi

    Anadolu Parsı unvanı için 17’inci zirve

    Zirveleri aşan Anadolu Parsı hukuk mücadelesini de kazandı

    DEM Parti Kadın Meclisi’nden Diyanet’in Cuma hutbesine tepki!

    DEM Parti Kadın Meclisi’nden Diyanet’in Cuma hutbesine tepki!

    Diyarbakır’daki depremzedeler için kritik uyarı: 45 gün süre verildi

    Diyarbakır’daki depremzedeler için kritik uyarı: 45 gün süre verildi

    Dem Partili belediye eşbaşkanı görevden alındı

    Dem Partili belediye eşbaşkanı görevden alındı

    Seyit Rıza’nın idam edilişinin 86. yılında İHD’den açıklama

    Dersim Tertelesi, Seyit Rıza ve Cemal Süreya

    Bingöl’de 4.3 büyüklüğünde deprem

    Bingöl’de 4.3 büyüklüğünde deprem

  • Ekonomi
    Açlık sınırı 26 bin 149, asgari ücret 22 bin 104 lira

    Açlık sınırı 26 bin 149, asgari ücret 22 bin 104 lira

    Tarım Bakanı: 36 bin 738 üretici don zararına uğradı

    Tarım Bakanı: 36 bin 738 üretici don zararına uğradı

    Merkez Bankası politika faizini değiştirdi

    Merkez Bankası politika faizini değiştirdi

    işsizlik tüik

    TÜİK: İşsizlik yüzde 8,2

    Açlık sınırı 20.562, yoksulluk sınırı 66.976 TL

    BİSAM’dan açlık ve yoksulluk sınırı açıklaması

    Merkez Bankası faizi yüzde 50’de sabit bıraktı

    Merkez Bankası faiz kararını açıkladı

    Diyarbakır’ın ihracatında yüzde 26 artış

    Diyarbakır’ın ihracatında yüzde 26 artış

    Diyarbakır’da ‘Yoksulluk’ raporu: Kadınların yüzde 90’ı işsiz

    Diyarbakır’da ‘Yoksulluk’ raporu: Kadınların yüzde 90’ı işsiz

    “Yem fiyatları artarken, peynir fiyatları da artmalı”

    “Yem fiyatları artarken, peynir fiyatları da artmalı”

  • Politika
    DEM Parti’den süreç açıklaması

    DEM Parti’den süreç açıklaması

    CHP’li Belediyeye operasyonda 5 gözaltı

    CHP’li Belediyeye operasyonda 5 gözaltı

    Kızıl Parti kuruldu

    Kızıl Parti kuruldu

    İmralı Heyeti yasal süreci görüşecek

    İmralı Heyeti yasal süreci görüşecek

    CHP’nin olağanüstü kurultayının iptali için başvuru

    CHP’nin olağanüstü kurultayının iptali için başvuru

    İmamoğlu 16 Mart’ta Diyarbakır’da

    İmamoğlu 16 Mart’ta Diyarbakır’da

    devlet bahçeli mhp

    Bahçeli: Siyasi ve hukuki düzenleme taleplerini yoğunlaştırmak aymazlıktır

    DEM Parti MHP’yi ziyaret edecek

    DEM Parti MHP’yi ziyaret edecek

    DEM Parti heyeti CHP’yi ziyaret edecek

    DEM Parti heyeti CHP’yi ziyaret edecek

  • Dünya
    Diyanet Başkanlığı’nın kamusal alanlara yönelik müdahaleleri Meclis gündeminde

    Diyanet Başkanlığı’nın kamusal alanlara yönelik müdahaleleri Meclis gündeminde

    Papa Francis, 88 yaşında hayatını kaybetti

    Papa Francis, 88 yaşında hayatını kaybetti

    besiktas-belediye-tutuklama

    Beşiktaş Belediyesi soruşturmasında 5 tutuklama

    ABD Başkanı Trump, Fed Başkanı’na çattı

    ABD Başkanı Trump, Fed Başkanı’na çattı

    Kayyım tahribatı: Diyarbakır’dan Romanya’ya kadar yol yapılırdı

    Kayyım tahribatı: Diyarbakır’dan Romanya’ya kadar yol yapılırdı

    Taliban’ın yasakları kadınlardan sonra erkekleri hedef aldı

    Taliban’ın yasakları kadınlardan sonra erkekleri hedef aldı

    Myanmar’da 7,7 büyüklüğünde deprem

    Myanmar’da 7,7 büyüklüğünde deprem

    DFG ve MKG’den gözaltındaki gazeteciler için açıklama

    DFG ve MKG’den gözaltındaki gazeteciler için açıklama

    İsrail’den Gazze’ye saldırı: En az 200’den fazla can kaybı

    İsrail’den Gazze’ye saldırı: En az 200’den fazla can kaybı

  • Eğitim
    Milli Eğitim’den Kürtçe Zazaca kontenjan açıklaması

    Milli Eğitim’den Kürtçe Zazaca kontenjan açıklaması

    Samsun’da lise öğrencisi inşaattan düşerek can verdi

    Samsun’da lise öğrencisi inşaattan düşerek can verdi

    Eğitime kış engeli: 36 ilde kar tatili

    Eğitime kış engeli: 36 ilde kar tatili

    Belediyeden 3 dilde kurs

    Belediyeden 3 dilde kurs

    Eğitim Sen’den MEB önünden açıklama

    Eğitim Sen’den MEB önünden açıklama

    Quick Sigorta’dan eğitime ve tarıma iki önemli destek projesi

    Quick Sigorta’dan eğitime ve tarıma iki önemli destek projesi

    Eğitim Sen Adıyaman Şubesi’nde 30’uncu yıl kutlaması

    Eğitim Sen Adıyaman Şubesi’nde 30’uncu yıl kutlaması

    Van’da okul yollarında güven sorunu

    Van’da okul yollarında güven sorunu

    Munzur Üniversitesi öğrencisi Ahmet Yıldız’dan dayanışma çağrısı

    Munzur Üniversitesi öğrencisi Ahmet Yıldız’dan dayanışma çağrısı

  • Kültür & Sanat
    Diyarbakır’da kültür ve sanat günleri

    Diyarbakır’da kültür ve sanat günleri

    Diyarbakır’da 10. Amed Tiyatro Festivali

    Diyarbakır’da 10. Amed Tiyatro Festivali

    DEM Parti’den Akitu Bayramı kutlaması

    DEM Parti’den Akitu Bayramı kutlaması

    TMMOB: Karacadağ Lav Yolu koruma altına alısın

    TMMOB: Karacadağ Lav Yolu koruma altına alısın

    Mehmet Atlı: Ahmet Kaya’yı boğan atmosferden bir milim öteye gidilemedi

    Mehmet Atlı: Ahmet Kaya’yı boğan atmosferden bir milim öteye gidilemedi

    Şilan Doğan Atlı: Ruhumuz ve evimiz hep sanat koktu

    Şilan Doğan Atlı: Ruhumuz ve evimiz hep sanat koktu

    Mardin Kızıltepe’de çok dilli sahaf: Hêlîn Pirtûk

    Mardin Kızıltepe’de çok dilli sahaf: Hêlîn Pirtûk

    Kazım Öz’ün ‘Oy’una Geldik’ filmine yasaklama

    Kazım Öz’ün ‘Oy’una Geldik’ filmine yasaklama

    Antalya Zeytinköy Cemevi’nde Hızır Cemi

    Antalya Zeytinköy Cemevi’nde Hızır Cemi

  • Sağlık
    Dünya Çocuk Hakları Günü: 8 ayda 516 çocuğun yaşam hakkı ihlal edildi

    Bir yılda 3 milyondan fazla çocuk yaşamını yitirdi: Afrika ve Asya ilk sırada

    Dicle Nehri’nde toplu balık ölümleri

    Dicle Nehri’nde toplu balık ölümleri

    Diyarbakır’da kanser hastaları için Sosyal Taksi

    Diyarbakır’da kanser hastaları için Sosyal Taksi

    Dersim’de şap hastalığı: Bir buçuk ay karantina

    Dersim’de şap hastalığı: Bir buçuk ay karantina

    Diş hekimlerinden 14 Şubat’ta iş bırakma eylemi

    Diş hekimlerinden 14 Şubat’ta iş bırakma eylemi

    Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde sağlıkçılara mobbing ve tehdit

    Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde sağlıkçılara mobbing ve tehdit

    Diyarbakır’da Sağlık Merkezi yeniden hizmette

    Diyarbakır’da Sağlık Merkezi yeniden hizmette

    covid-19

    CIA’den Covid-19 açıklaması

    Aile hekimleri greve gidiyor

    Hekim göçü: 2 bin 692 hekim İyi Hal Belgesi aldı

  • Kadın
    Diyarbakır Eş Başkanı Bucak: Demokrasi ve kadın mücadelesinde örnek bir kent

    Diyarbakır Eş Başkanı Bucak: Demokrasi ve kadın mücadelesinde örnek bir kent

    Diyarbakır’da 8 Mart mitinginde barış vurgusu

    Diyarbakır’da 8 Mart mitinginde barış vurgusu

    DİKASUM Diyarbakır’da 8 yıl sonra yeniden açıldı

    DİKASUM Diyarbakır’da 8 yıl sonra yeniden açıldı

    Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Kadın Merkezi Kuruldu

    Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Kadın Merkezi Kuruldu

    Zedikanlı kadınlar kahvaltıda buluştu

    Zedikanlı kadınlar kahvaltıda buluştu

    Bianet 2024’e dair erkek şiddeti yıllık çetelesini açıkladı

    Bianet 2024’e dair erkek şiddeti yıllık çetelesini açıkladı

    Diyarbakır Eş Başkanı Bucak: Kadın özgürlük bilincini daha da geliştireceğiz

    Diyarbakır Eş Başkanı Bucak: Kadın özgürlük bilincini daha da geliştireceğiz

    Kadınlar Rojin için Dağkapı’dan seslendi

    Kadınlar Rojin için Dağkapı’dan seslendi

    2024 panoramasında kadınlar

    2024 panoramasında kadınlar

Sonuç bulunamadı
Tüm Sonuçlar
Piryol.com
Sonuç bulunamadı
Tüm Sonuçlar

Alevilikte örgütsel yeniden yapılanma

3 yıl önce
Köşe Yazıları
0
Facebook'ta paylaşTwitter'da paylaş

Mevcut Örgütlenme Yapılanmasının İçeriğiyle Geleceğe Taşınamayız

Esat Korkmaz

Giriş

Alevilik, Anadolu toprağında yaşama geçmiş olan bâtıni geleneği kucaklayan, o temelden beslenen, sürekli güncellenerek günümüze taşınan ve tarihi aşarak geleceğe uzanacak olan çağdaş bir tavrın, toplumsal boyutta halk çıkarına-yararına dayalı bir mücadelenin taşıyıcısı olarak bilince çıkar. Bu nedenle Alevi olmak ya da Aleviliği benimsemek, genelde, insan görüntüsü altında ezilen-sömürülen bireye, özelde, insanlık görüntüsü altında egemene karşı ortak bir iradeyi dışa vuran halka-yaratana yönelik bir tapınmaya katılmak anlamına gelir.

Aleviliğin amacı, inancından aklına atlamak ve kendini özgürleştirmektir. Yüzyıllar süren bu özgürleşme-özgürleştirme sürecinde Alevilik, insanlığı ve doğayı Tanrı-Hak ile özdeşleştirdi. Canlı ve cansız dünyayı pratik eylemler alanı durumuna dönüştürdü.

Doğrudan demokrasi zemininde halkın demokrasisini politikasının mutlak biçimi olarak algıladı. Bu yolla Anadolu aydınlanmasının ve toplumcu insancılığın en üretken felsefesini yarattı. Yaşama enerjisi olarak tanımladığı sevgiyi-aşkı, özgürlüğün tek olası temeli ve toplumsal yaşamın tek etik harcı olarak yaşama taşıdı.

cemevleri aleviler
Alevilik

Alevilik bir Yol’dur, sözü Aleviliğin en kısa tanımıdır: Yol, felsefe-öğreti-inanç ve ritüellerden oluşur; teklikte dörtlük, dörtlükte teklik Yol’u kucaklar.

Yol bilgisi, devriye kapsamında, Yol’da gerçekleştirilen deneyimlerin toplamıdır: Öyleyse milyonlarca can milyonlarca deneyim yapar ve bu deneyimlerin toplamı, Yol bilgisi olarak bilince-inanca çıkar.

Bu nedenle bilge olan Yol’dur: Bizler, Yol bilgeliğine ulaşmak için, çırpınan birer hizmetliyiz sadece. Demek ki Yol, bizlere göre daha üst düzeyde, düşünen Yol’dur. Öyleyse ya yolda düşüneceğiz ya da düşünen Yol’da yürüyeceğiz: Tam da bu nedenle -Yol cümledir uludur, deriz.

esat korkmaz
Esat Korkmaz

Durum-Değerlendirme

Baskının, zulmün dili, devletin dili olup çıktı. Bu nedenle devlet, kendi şiddetinden söz etmiyor. Ama biz biliyoruz ki tek gerçek şiddet, devletin şiddetidir.

Eziyetin dilini, devlete bırakamayız; kurban, mazlum biziz ve onun tanımını da ancak biz yapabiliriz. Zaman yitirmeyelim: Bedenlerimize ve düşüncelerimize yönelik istilaya hayır! diyerek zor kullanalım; bu bizim, isyanımızın aleti-şiddeti olsun.

Alalım bu aleti elimize ve insan haklarını gözeten, insan haklarıyla yönetilen laik-demokratik bir cumhuriyet için, haydi meydanlara-sokaklara diye seslenelim birbirimize. Seslenelim de özgürlük, can güvenliğine indirgenmesin artık; özgürlük de özgürleşsin.

Yaşadığımız koşullarda, devlet ırkçılığı, kültürel ırkçılık uygulamalarını üstlenmiş durumda; önce bireyi ardından yaşamı devletleştirdi. Şimdi ise devletleştirdiği yaşam üzerinde hedef gösterme, saldırma-öldürme hakkını kullanmak istiyor.

Artık daha aşağı bir ırkın varlığından söz edilmiyor. Irkçılık kapsamında biyolojik gösterenlerin yerine, kökenlerinden dolayı bir başka kültür dünyasına bağlı insan gruplarının varlığı geçti. Belirleyici anlamda, öne çıkarılan bu kültürel özelliklerin aşılamaz olduğu yargısıyla farklı kültürlerden gelen insanların, benzer olmadıkları ve olamayacakları bir bakıma ortak kabule bağlandı.

Özetle ırkçılık ideolojisindeki biyolojik gösterenlerin yerini, kültür kavramıyla ilişkilendirilen belirlemeler aldı: Ve yeni ırkçılık, kültürler arasındaki farklılığa dayanarak temellendirildi. Artık, ırkların kana bağlı olarak değil de kültüre bağlı olarak tanımlandığı bir dönemi yaşıyoruz. Alevilere ait evlerin işaretlenmesi, HDP örgüt birimlerine saldırılar düzenlenmesi, kültürel ırkçılığın eyleme geçtiğini gösteriyor. Yakın geçmiş Cumhuriyet tarihimiz bile sayısız kültürel ırkçılık saldırıları üretti: 1978 Kahramanmaraş Cankıyımı, 1980 Çorum Katliamı ve 1993 Madımak’ta insanların canlı canlı yakılması vb. sayılabilir.

Bugün emperyalizm, güdümündeki uluslar üstü örgütleri de kullanarak egemene karşı ortak bir iradeyi dışa vuran halkı, kalabalık durumuna dönüştürdü: Dönüştürür dönüştürmez, halkın aydınlanması; kalabalıklarda kaybolup gitti, halkın vicdanı tersine döndü; halkın vicdanının yerine, kalabalığın vicdanı yerleştirilmeye çalışılıyor şimdi; bu bir zorbalıktır.

Artık gün, bu kalabalığı, tekrar egemene karşı ortak bir iradeyi dışa vuracak halk durumuna dönüştürecek örgütlenmeyi gerçekleştirme, gerekli kadroları yetiştirme günüdür.

Yakıcı Sorun Örgütlenme

Alevilikte örgütlenme dendiğinde Yol örgütlenmesi, demokratik kitle örgütlenmesi, siyasal örgütlenme ve aydın örgütlenmesi akla gelmelidir.

Gelenek Örgütlenmesi: Gerçek yaşamın gereksinimlerini karşılamaya yönelik olan ve yüz-yüze ilişkilere, doğrudan demokrasiye dayanan gelenek örgütlenmeleri (topluluk örgütlenmeleri), kan-soy bağı toplulukları olarak yapılanır.

Ancak çağdaş toplum, çıplak ideolojilerin yönlendirdiği sınıf çıkarlarına dayalı bir toplumsal sistemi yerleştirince; gelenek örgütlenmelerinin varlık nedeni olan yüz-yüze ilişkiler, kan-soy bağları ve inanç dayanışması önemli ölçüde çözüldü ya da örselendi.

Aleviler, uzak geçmişlerinden yakın geçmişlerine, Anadolu’nun kırında ve Sünni kuşatma altında; inanç-kültür karışımı bir yaşama biçimi sergilediler.  Bu yaşama biçimi içe kapanık, kendine yeten, kendi koyduğu kurallarla kendini yöneten, bağdaşık yapılı köy birimleri biçimindeydi. Sünni çoğunluğun baskısı nedeniyle inanç-kültür ortaklığına karşın bu köy birimleri, genelde, Sünni dünya dışında birbirlerine karşı da yalıtılmış durumdaydı. Sonraları Sünni kuşatmanın zayıf halkalarını parçalayarak, topluluk kapsamında genel bir örgütlenmeye gittiler. Halkın sınıfsal çıkarlarını korumak için bâtın kanalda, bir isyan ideolojisi oluşturdular.

Alevi topluluk örgütlenmesinin, toplumda benzer örgütlenmelere yönelen kesimlere göre çok önemli bir ayrıcalığı vardı. Ortaçağ koşullarında temel üretim aracı topraktı ve toprağa bağlı üretim belirleyici idi. Alevi topluluk örgütlenmesi, Anadolu’nun toprak-otlak insanını, giderek kentlerin zanaat insanını örgütlemişti. Bu kapsamda ve toplumsal düzeyde, Alevi-Sünni ayrımının da ötesinde, Anadolu’nun üretici-yaratıcı insanının gerçek gereksinimlerini dile getiriyordu; ekonomik-demokratik ve siyasal istemlerine yanıt veriyordu. Bu nedenle siyasal olarak öne çıkıp merkezi otoriteye başkaldırdıklarında, toplumda büyük sarsıntılar ve altüstlükler yaratabildiler. Yalnız Alevi kitlenin değil Sünni, Rum, Ermeni vb. halkın da devrimci tarihi ve kültürel kaynağı olabildiler.

Bugün sermayenin egemen olduğu, sınıfsal çıkara dayalı bir toplumsal düzeni yaşıyoruz. Artık, geleneksellik zemininden beslenen topluluk örgütlenmeleri, ne denli sağlıklı yapılanırsa yapılansın, Alevi topluluğu dışında toplumun tüm ezilen kesimlerini kucaklayacak bir örgüt durumuna gelemez; bu dönem kapanmıştır. Dünün Ortaçağ’ında ve feodal bir yapı altında, Anadolu halkının memnuniyetsizliğini kucaklayan Alevi topluluk örgütlenmeleri, bugünün Türkiye’sinde ve kapitalist bir toplumda aynı işlevi yerine getirmekten acizdir.

Boşluğu kapatabilmek için demokratik kitle örgütü kapsamında toplum örgütlenmeleri yarattık. Alevi bilincini/inancını dünden bugüne taşıyan, bugünden yarına taşıyacak olan gelenek örgütünü çağdaş toplumun karnında canlandırmak-geliştirmek durumundayız. Yazılı kültüre yatkın, sözel kültüre alıştırılacak olan çağdaş örgüt belleği; sözel kültüre yatkın, yazılı kültüre alıştırılacak olan gelenek örgüt belleği yaratmak, Alevilerin olmazsa olmaz koşuludur.

Peki: Ne yapacağız? Nasıl örgütleneceğiz?

Geleneksel topluluk örgütlenmelerini, tümüyle anlamsız mı bulacağız? Ya da çağdaş toplum örgütlenmesine gitmekten vaz mı geçeceğiz?

Birini anlamlı bulup diğerini yadsımayacağız; her iki örgütlenme tipini birlikte yaratacağız ya da canlandıracağız. Çünkü Alevi topluluk örgütlenmesi, geçmişte oynadığı, çalışanların toplumsal çıkarına dayalı bir kavgayı yaşama geçirme görevini bugün yaşama geçirecek örgüt yeteneğinden yoksun duruma gelmiştir.  Ortaya çıkan açığı kapatabilmek, bir bütün olarak Alevilerin tarihsel açıdan oynadığı işlevle örtüşebilmek için temsili demokrasi temelli çağdaş toplum örgütlenmesine gitmek, yani demokratik kitle örgütlerimizi yaratmak zorundayız. Ama diğer taraftan biliyoruz ki temsili demokrasi temelli toplum örgütlenmeleri, yüz-yüze ilişkileri, doğrudan demokrasi temelli değerleri ve inanç öğelerini taşımakta yeteneksizlik gösterir. Demek ki gelenek örgütlenmesini de yaratacağız ve yaşatacağız.

Ama nasıl?

Kast Sistemi / Ruhbanlık

Soruyu yanıtlamadan önce, mevcut duruma bir bakalım: Alevilikte iki aşamalı bir kast sistemi var: Bir tarafta, kutsal kanın taşıyıcıları olan seçilmişler (dedeler-çelebiler), diğer tarafta ise seçilmişlere muhtaç seçilmemişler (talipler-müritler) konumlanmış durumda.

Bu örgütlenme hem bireyi hem toplumu hem de inancı kucaklar; doğal olarak bu örgütlenme tarihsel sürecinde, seçilmişlerin belirleyici olduğu ve haklarının kan güvencesine kavuşturulduğu bir ruhbanlığın yapılanmasına neden olmuştur. Seçilmişlerle seçilmemişler arasında geçiş olanaksızdır ve bu doğuştan gelen bir yazgıdır. Yapılanan kast sistemi kan bağıyla sonraki kuşaklara aktarılmaktadır. Kast sistemi gereği, topluluğa mensup her Alevi, doğduğu andan itibaren inançsal ve kültürel açıdan belirli sorumlulukları vardır ve bu sorumlulukları yerine getirmek durumundadır.

Ocaklı geleneğin ilk örgütlenme aşamasında, bilgi kandan özgür idi: Bilgi henüz kanı keşfetmemişti; sözel kültürün eğitim kanalları yaşama taşınarak bilgi üretiliyordu. Bu nedenle felsefeden, öğretiden bağımsız bir inanç örgütlenmesine gidilmedi; neden anlamında belirleyici duruma yükselen seçilmişleri (ruhbanları/ dedeleri-çelebileri), daha doğrusu seçilmişlerin kanını kucaklayan bir inanç örgütlenmesi yoktu, olamazdı da tam tersine, ruhbanlıktan (kandan) özgür, ayrım yapmadan Yol insanını, yani Yol insanının bilgisini kucaklayan, Yol-Erkân örgütlenmesi vardı. Bu aşamada ocak örgütlenmesi hem bir mücadele örgütü hem de bir okuldu; doğal olarak, birey-toplum bilincinin taşıyıcısı bir toplum-topluluk örgütlenmesi idi.

Sonraları bilgi-kan özdeşliğine taşınıldığı için, kan kutsallığı, Aleviliğin en büyük tehlikesi olup çıktı. Ocakların ilk oluşum aşamasında, kan bilgi taşımıyordu; kan, dışarıya karşı soy saflığını koruyan bir araçtı, ötesinde örgütlenme temeliydi. Yol bilgisi, sözel kültürün eğitim kanallarının işlevli olmasıyla elde edilen bir kazanım idi. Sözel kültürün kitabı hafıza idi ve hafıza kayıtları ezberlenerek yeni kuşaklara aktarılıyordu. Aktarılan bilgi, ritüellerle içselleştirilip taşınıyordu. Söylenceler ve mitsel anlatımlar, bu eğitimi destekliyor idi; doğal olarak, kan-bilgi ilişkisi yoktu.

Soy olgusu, iki biçimde algılanmak gerekir: Birincisi, nesnel(bilimsel) soy zinciridir. Uzak uzak atadan kan izlenerek oluşturulan soy zinciridir. İkincisi ise gönül soy zinciridir; İslam’ın muhalefet hareketi geriye izlenerek taşınılan başlangıçtan başlayarak gönül bilgisini taşıdığına inanılan kimliklerin, arka arkaya sıralanmasıyla oluşur. Yol inancında bu gönül soy zinciri, altın zincir olarak algılanır. Tasarımın mantığından da anlaşılacağı gibi bu soy zincirinin kanla bir ilgisi yoktur. Ne var ki Alevi Ocaklı geleneğinde, nesnel soy zinciri silindiği için, gönül soy zinciri, kan belirleyici nesnel soy zincirinin yerine geçmekte ve ciddi bir bilgi kirlenmesine yol açmaktadır. Bu bağlamda, Evladı Resul, kan evladı değil, gönül evladı ya da yol evladı olarak algılanmak durumundadır.

Geleneği ölçü aldığımızda, hafıza denilen kitaba ezberlenmek üzere yüklenecek bilgi, devriye yolculuğunda üretiliyordu: Devriyeye, gerçeği aramak için çıkılıyordu: Bugün genellikle devriye yolculuğu dediğimizde bunu, geçmişe yolculuğun yalnızca bir biçimine indirgiyoruz. Alevilik gibi kendini geleceğe taşımak savında olan bir kültür için bu durum, büyük eksikliktir.

Devriye kapsamında geçmişe yolculuk, varoluş devriyesinin ilk yarısını deneyimlemek ya da Doğa’ya yürüyenleri diriltmek için yapılır. Geleceğe yolculuk ise varoluş devriyesinin ikinci yarısını deneyimlemek, bu kapsamda dondan dona bürünerek Hak’la Hak olmak, yani seyr-i süluğunu tamamlamak ve Hak’tan halka göç edip ütopyaya koşmak için yapılır.

Yaşanan yabancılaşmaya koşut, tarih, kutsalın tekrara dayanan diyalektiğine kilitlendi, tekrarın mantığı mührünü vurunca tarih, yani Alevi tarihi geçmişe devriyeye indirgenince, baştan yazıldı ve bitti: Bu nedenle, baştan yazılıp bitmiş bu tarih, sürekli tekrarlanmaya başlandı; yerinde sayma ilerleme olarak algılandı, tarih bilinci üretilemedi, böylece bu tarih geleceği üretmekten muaf oldu. Aleviliğin, tarih bilinci üretememesinin temel nedeni budur.

Yabancılaşma o denli yoğun ki kana bağlı olmayan, bilgi temelli örgütlendiğini savlayan Bektaşiliğin Babagan Kolu’nda da durum değişmiş değil; baba ve halife-babaların büyük çoğunluğu, bilgi birikimi ölçü alınarak aşama almış değil. Bu nedenle yönetici durumdaki baba ve halife-babalar, ruhban kastını oluşturuyor.

Bu gerçek bugün için Alevi tarihine uymuyor: Zaman dışında, yalnızca geriye dönüşümlü olarak kurgulanan bu tarih, başlangıç ile sabitlenen şimdi arasında git-gele indirgenmiş durumda; gelecek olana değil, geçmişe öykünen bir tarih. Gelecekten muaf tarih, Alevilere selamet getirmeyecektir bunu bilelim; çünkü bu tarih, Alevilerin kendileri tarafından kendileri aleyhine yapılandırdıkları bir tarihtir ya da kendileri tarafından kendilerine kurulan bir tuzaktır.

Geleceği üretmekten aciz kolektif algı, kanı bilgiyle ilişki içine sokarak tekrara kilitlenen bu tarihi, bu tarih içinde kendini güvenceye almak eğilimine girdi. Söylencesel anlatım, bu anlayışı kutsayacak biçimde dönüşüme uğradı ve içerik kazandı. Şimdi bu içeriği, geleneksel söylencesel kayıtları da dikkate alarak açalım:

Mitsel geçmiş, kurgu tarih

Alevi inanç yapılanması, belirleyici anlamda ritüel üzerine oturur ve sezgi vurgulu (hissediş-seziş) bir inançlılığı dışa taşır. Sezgi devrede olduğu için, deneyimin yerini, sezgisel bilgi tüketimi doldurur; kalıp-sözlere bağlanan sezgisel bilgi, önce bireysel belleğe (hafızaya), ardından toplu belleğe (hafızaya) aktarılır; bellekte sağlıklı saklayabilmek için de kalıp-sözlerin açılımları, öyküye-efsaneye-mitolojiye bağlanır ve bunlar aracılığıyla kültürel değerler kuşaktan kuşağa iletilir.

 Demek ki Alevilikte tarih dendiğinde, bir yaşanan tarih (doğumundan günümüze yaşanan tarih), bir de sahiplenilen mitsel tarih (geriye dönüş tapımı gereği bâtınî gerekçelere göre tasarımlanmış yaşanmayan tarih) anlaşılmak durumundadır. Yaşanmamış tarihin tasarımlanması, 1240’lı yıllarda başlamış ve Şah Hatayi dönemiyle tamamlanmıştır, denilebilir.

Mitolojik nitelikteki Alevi tarihinin, modern tarihle (neden-sonuç ilişkisi içinde ilerleyen olaylar zinciri anlamında tarih) bir ilişkisi yoktur. Geleneğin hafızasındaki tarih, kutsal kimliklerin (Tanrı’nın-Hakk’ın ve yardımcı kutsalların) yazdığı bir tarihtir; başlamış ve bitmiş, kutsal kurucu dönemdir, kutsal sanal bir öyküdür; doğal olarak zaman-mekân dışıdır.

Dönemin içeriği, seçilmiş kimlikler tarafından günümüze taşınır. Demek ki anımsanan geçmiş, yani Alevi toplu belleğinde kayıtlı bulunan geçmiş, yaşanmamış olaylardan oluşan bir geçmiştir.

Sorun bu tarihin nasıl güncelleneceğidir: Alevi hafızasında kayıtlı bulunan mitsel geçmiş, yani yaşanmamış tarih, yaşanan tarihin bâtına ilişkin gerekçesiyse eğer, yaşanmamış tarihi değil, bâtına ilişkin gerekçeyi güncellememiz, açıkçası yaşanana uyarlamamız gerekir.

Bunu sağladığımızda, yaşanmayan tarihi, bâtınî gerekçeleri dışında iptal ederiz; böylece, mitsel geçmiş edilgen, yaşanan tarih etken duruma dönüşür: Silinen yaşanmamış tarih, beslenen yaşayan tarih olur.

Şimdi yabancılaşmış mitsel tarihe uyarlanmış, söylencesel tasarımlara bir göz atalım:

Allah, bâtından görünüşe nur biçiminde taşındı. Nur hem Allah hem de Allah’ın bilgisi idi. Allah’ın nurundan, yani bilgisinden ilk nasiplenen Ehlibeyt oldu: Bu nedenle Ehlibeyt, varlıkların tümünden daha kutsaldır.

Aslında Allah nuru(bilgisi), iki parçadan oluşmaktadır; nübüvvet nuru (bilgisi) ve velâyet nuru (bilgisi). Bâtında, nübüvvet nuru (bilgisi) Muhammet olanağı, velâyet nuru (bilgisi) Ali olanağı durumundadır; dolayısıyla birlikte düşünüldüğünde bu nur (bilgi), Muhammet-Ali nuru(bilgisi) adını alır; inanca göre kudret kandilinde balkıyıp duran işte bu nurdur (bilgidir); bu nur (bilgi), yabancılaşmayı onaylayan söylencenin kaynak metaforudur.  Özünde bu metafor, zâhirin bâtından ışık olarak doğumunu simgeler.

Muhammet-Ali dünyaya gelinceye değin, bu nur (bilgi), peygamberler aracılığıyla taşındı. Abdülmuttalip’e kadar bu nur (bilgi), tek bir bütün olarak geldi: Daha sonra ikiye ayrıldı, nübüvvet nuru (bilgisi) Abdullah’a, velâyet nuru (bilgisi) Ebu Talib’e geçti; izleyen süreçte, parçalardan nübüvvet nuru (bilgisi) Muhammed’de, velâyet nuru (bilgisi) Ali’de kemalini buldu.

Ali ile Fatma evlenince bu iki nur (bilgi) parçası tekrar birleşti ve sırasıyla bir imamdan diğerine aktarıldı. 12. İmam’ın gaibe çekilmesiyle Ehlibeyt nurunun (bilgisinin), insanlarda temsil ve tecellisi son bulmuş oldu.

Böylece Allah bilgisi, kanın parçası durumuna geldi ve genlere taşındı; bu bilgiye hiçbir biçimde yeni bir bilgi eklenemeyecekti; açıktır ki bilgi, eğitim ve öğrenme yoluyla kazanılamayacaktı. Seçilmişlerin yani dedelerin-çelebilerin eğitime ihtiyaçları yoktu.

Yabancılaşma bu boyutuyla içselleştirildiğinde bugün Alevilik, eğitim ve akıl düşmanıdır; çünkü Yol’un bilgisi, yani felsefesi, öğretisi ve inancı genetik yoldan taşınmaktadır.

Yabancılaşma koşutunda ocaklı gelenek, okul olma durumundan uzaklaşmış, kast sistemi temelinde, eğitime düşmanlıkla belirgin bir inanç örgütlenmesine dönüşmüştür. Bu yapı tersine dönüştürülemezse eğer, ocaklı geleneğin taşıyıcısı ocakzadeler, Aleviliği altın tepside şeriatçı inanca teslim edeceklerdir bu kesin.

Bu yabancılaşma zeminin, doğasal devriye-kültürel devriye gerçeğinin kültürel devriye ayağını yok saymaktan kaynaklandığını da vurgulamak gerekir:

Ölünce Tanrı’ya yürüyoruz Hakk’a değil ama Hak olarak doğuyoruz, Tanrı olarak değil; doğasal devriyenin yasası budur. Ölümsüzlük felsefesi gereği yaşarken öldüğümüzde ise Hakk’a yürüyüp Hak olarak doğuyoruz; kültürel devriyenin yasası da budur.

Öyleyse, yaşarken öldüğümüzde kültürel devriye yükümü gereği, Hakk’a yürüme erkânı düzenlenir: Ölünce ise doğasal devriye yükümü gereği, Doğa’ya yürüme ya da uğurlama erkânı düzenlenmesi gerekir.

Hak-Tanrı özdeşliğinde her şey hem Hak hem Tanrı’dır; bu özdeşlik, gündelik bilincin başımıza sardığı bir belâdır; belâ nedeniyle diyalektik düşünmekten özgürleştik, yüksek bilincimizin uzağına düştük; her şeyi Hak algısında tek-tipleştirdik. Ölünce Tanrı’ya, yani bâtına yürümemize karşın Hakk’a, yani zâhire yürüdüğümüzü söylemeye başladık; ardından cenaze erkânını Hakk’a yürüme erkânı olarak değiştirdik.

Bilelim artık: Yaşarken, kültürel devriye tasarımı gereği, ölmeden evvel ölüp yaşarken dirildiğimizde, Hakk’a yürürüz ve Hak olarak doğarız; bunu sürekli güncelleyerek ölümsüzlük felsefesini kurarız: Bu devriyenin amacı, hatasız doğayla hatalı aklımızı tedavi etmektir. Yaşanan yabancılaşma nedeniyle kültürel devriye silinmiş, doğasal devriye kültürel devriyeye dönüşmüş: Olan budur.

Hak-Tanrı karşıtlığında her şeyin görünmeyen yanı (içkin yanı), yani hiçliği-sırrı Tanrı’dır, görünen yanı, yani ışıklı dünya-somutlar dünyası Hak’tır: Bir bakıma Tanrı anne, Hak çocuktur.

Tasarımın mantığından da anlaşılacağı gibi iki âlem vardır: Işık ve ısı saçarak kendini tüketen somutlar dünyası, yani aydınlık âlem, yani Hak; karanlık ve soğukluk saçarak kendini tüketen sonsuz olanaklar ve seçenekler dünyası, yani karanlık âlem, yani Tanrı.

Her şey, her nesne, ışık âleminden karanlık âleme, karanlık âlemden ışık âlemine doğasal yazgı niteliğinde bir çevrim içindedir (devriye). Bu çevrim, insan olarak bizim irademiz dışında, tümüyle doğanın, yani Tanrı’nın aklına göre yürür.

Yol-Erkân Okulları

Olumsuz dönüşüme taşınan gelenek örgütlenmesini, bilgi temelli bir okul durumuna dönüştürmek artık olanaksız: Bu nedenle bu yapıdan bağımsız, kan kutsallığından özgür, kast sistemini yadsıyan Yol-Erkân Okulları kurmaktan başka seçenek yok.

Bu okullar, dikey bir örgütlenme değil, yatay bir örgütlenme olacaktır. Sınırları ve ilkeleri belirtildikten sonra çağdaş örgütlenmenin çatısı altında, doğrudan demokrasi temelli birimler olarak yaşatılabilir.

Adı üstünde okul olduğu için hem dedelik-analık-babalık ve 12 hizmet eğitimi hem kadro eğitimi hem de kitle eğitimi verilebilir. Yol-Erkân okullarında ders verecek rehberler (aydınlar-yazarlar-sanatçılar), konusunda üretimde bulunmuş olmalıdır. Bu eğitim yapısının belge verdiği kimlikler, Yol hizmetlerini yürütmeye başladıklarında, kast ve kan bağlıları, yavaş yavaş dolaşımdan çekileceklerdir.

Eğitim kurumu olarak yaşama taşıdığımız Yol-Erkân okullarında, cem, güncellenmek durumundadır, çünkü geçmişte cem üç bölümlü olarak tutuluyordu: Birinci bölüm yasa yapıcı bölümdü, yasa içeriğinde, yazısız ama yaptırımı olan kurallar-ilkeler üretiliyordu, bu bölümde. İkinci bölüm adli bölümdü, yasa yapıcı bölümde üretilen kurallara-ilkelere uymayanların yargılandığı-sorgulandığı bölümdü bu bölüm. Üçüncü bölüm ise bu iki bölüm kutsama içerikliydi. Sonraki süreçte devletin yasa yapıcı meclisi ve yargılama-sorgulama-cezalandırma görevini yapan adli yapı kabul edilince, ilk iki bölüm işlevsiz durum geldi; üçüncü bölüm, rehbersiz kaldığı için hızla yabancılaştı.

Nasıl bir güncelleme yapılabilir sorusu yaşamsaldır: Cem, tekrar üçlü yapısına kavuşturulmalıdır; bunu sağlamak için cemin birinci bölümüne, yani yasa yapıcı bölüme, Aleviliğin evrensel ilkelerinin anlatımı, ikinci bölüme, yani adli bölüme, bu evrensel ilkelere uyulmaması durumunda insan olarak neler yitireceğimizin anlatımı konabilir. Üçüncü bölüm, ilk iki bölümü kutsayacak biçimde içerik kazanır.

Rıza Kapısı ve Musahiplik

Alevilik bir rıza kapısıdır. Üç türlü rıza vardır:

1) Kişinin Kendisi ile Rızası: Pir önünde, kişinin kendi özüyle hesaplaşmasıdır/ yüzleşmesidir; kendi kendini ölçmesi, kendi kendini yargılamasıdır. Bir başkasının tanıklığı ya da şikâyeti olmaksızın, özeleştiri yapmasıdır. Bu anlamda Pir Önü, bir aynadır; Yol eri aynada kendini görecek, kendisiyle baş başa kalacak, eğer bir suçu/ hatası/ eksikliği varsa kendini ele verecektir. Bunu başarabilen Hak yolcusu, insanlık aşamasına çıkmış demektir. Yol eri için insanlık aşamasını hak etmek, yani kendisiyle rızalaşmasını mühürleyebilmek için, dâr pirlerinin felsefesini felsefe, öğretisini öğreti, inancını inanç bilmek durumundadır. Bu olgu aynı zamanda, Aleviliğin peygamberli bir kültür değil, okullu bir gelenek olduğunu kanıtlar.

2) Kişinin Toplumla Rızası: Kişinin toplumla rızası; eline-diline-beline sahip olmakla gerçekleşir. Kısaca Edeb olarak algılanan bu üç mühür, kişiyi kötülükten uzak tutar. Bunu gerçekleştirmeyen Hak yolcusu hiçbir zaman kendini bulamaz; toplum ondan, o toplumdan razı olmaz.

3) Kişinin Yol’la Rızası: Kişi Yol’a, baskı ve zorlamadan uzak bir zeminde, kendi rızası ile girer, yani ikrar verir. Yol’a rıza ile giren, yani ikrar veren can, Yol’un gereklerini severek, inanarak yerine getirmek durumundadır. Yol’a giriş; malı mala, canı cana katmak anlamına gelen musahiplikle başlar.  Musahipler arasında gerçek anlamda rıza olursa Yol’da rıza olur. Yol’da rıza olursa toplumda rıza olur. Toplumda rıza olursa kişinin kendi özüyle rızası gerçekleşir. Böylece üç rıza birleşmiş; el ele, el Hakk’a ulaşmış olur.

Musahiplik, kır-köy koşulları temel alınarak yapılanıp biçimlenmiş, asıl bâtınî örgütlenmeyi önceleyen ve kendi kararını verebilecek duruma gelen her Aleviyi bâtınî örgütlenmeye hazırlayan önemli bir örgütlü yapıdır. Ne var ki kapitalist ilişkiler kırı-köyü-otlağı işgal edince, Aleviler kentlere, giderek Avrupa’nın büyük kentlerine savrulmuştur. Savrulur savrulmaz da bâtınî örgüt ve bâtınî öğretmenlerin denetimi dışına çıkmış, musahip olmanın koşullarını yerine getirmek zorlaşmıştır. Zaman yitirmeden günümüz koşullarında, musahipliği nasıl yaşatabiliriz? sorusunun altından kalkmak için, bir güncelleme-örgütleme çalışmasının içine taşımalıyız kendimizi.

İnanç ve inanç örgütlenmesi

Doğal olarak, Alevilik kendine özgü bir inançtır algısının araladığı kapıdan girilerek, inanç komisyonları ya da dedeler kurulu vb. adlarda örgütlenen ve Alevi çağdaş örgütlenmesini teslim alan örgütlenmelerden zaman yitirilmeden vazgeçilmelidir.

Alevilik, kendine özgü bir inanç ise eğer, Alevi örgütlenmesi de kendine özgü bir inanç örgütlenmesi olur; ötesinde bu tanımı içselleştiren her Alevi, kendine özgü bu inancın taşıyıcısı olarak yaşama müdahale eder. Yaşama müdahale eden bireylerdeki bu inanç, örgütlerimiz aracılığıyla çoğaltılır ve yapılandırılırsa inançların toplamı anlamında din elde edilmiş olur. O zaman, Alevilik bir dindir demek yanlış olmaz.

Bu yanlışı seslendirdiğimiz anda inancı, vahdet-i mevcutçu tasavvuf felsefesinin dışına taşımış ve onu, sonuç durumundan neden durumuna yolculuğa çıkarmış oluruz.

Örgütlenmemizin başlarında zemini doğru yakalamıştık diyebilirim; kan bilincinden toplumsal bilince, kan örgütlenmesinden toplumsal örgütlenmeye yönelmiş, ciddi kazanımlar getiren toplum örgütlenmesini gerçekleştirmiştik; bilgiyi kandan özgürleştirme yoluna girmiştik.

Sonraları ne oldu?

Yol-erkân örgütlenmesinden yavaş yavaş uzaklaştık; Alevilik kendine özgü bir inançtır tanım-sözünün izinde, inanç örgütlenmesini tercih ettik; yabancılaşmanın çekiciliğinde, kan bilgi ilişkisini pekiştirdik, Aleviliği, kan kutsallığını taşıyan seçilmişlere emanet ettik.

Yanlış örgütlenme doğru yaşanmazdı; öyle de oldu. Önce inanç, toplumsal örgütlenmenin bağrında komisyonlar biçiminde örgütlendi; yapılan bu yanlış büyüdü büyüdü, Aleviliği alnından vurdu; örgütlü yapı, Alevi ruhbanlığına teslim edildi.

Alevilik, bilme kültürü değil, değiştirme kültürü olduğu için, sonuç belirleyicidir, uygulamaya, yani erkâna bakılır; erkân varsa nedenine, yani felsefesine-öğretisine-inancına gidilir.

Hatırlatma yarar görüyoruz: Alevilik, bir inanç bilgeliği değildir: Alevilik, kanıtlama temelli, teorik ve pratik bir felsefi bilgelik, bir öğreti bilgeliğidir. Kanıtlarını ritüellerle yaşama taşıyarak, akılla-sezgiyle yıkanmış bir dünya serer önümüze.

İnanç mı? İnanç, felsefi bilgeliğin-öğreti bilgeliğinin sonuçlarına yönelik, yani doğanın ve insan aklının sonuçlarına yönelik bir onay bilgeliğidir. İnanç açısından bakıldığında, ritüeller, felsefi bilgeliğin-öğreti bilgeliğinin sonuçlarını kutsama amaçlı, onay bilgeliğinin uygulamalarıdır.

İnanç araştırması yaygın olarak teoloji araştırması ile sınırlı düşünülse de teoloji, inanç araştırmasının boyutlarından sadece biri olarak düşünülmelidir. Öyleyse teolojinin konusu olarak algılanan inanç kavramının dışında, bir de gerçek inanç kavramı vardır.

Gerçek inanç kavramı, bizi gerçek bilgiye götüren inançtır. Yani teolojinin konusu olan inanç bizi, gerçeğe taşımaz; çünkü o, gerçekliğin bilgisinin yoksunluğunda filiz verir.

Anlaşılacağı gibi, teolojinin konusu olan inanç, nesnesi olmayan, kendini nesnenin yasalarına bağlamayan bir inançtır. Teolojinin konusu olan inancın dışında kalan inancın içeriği ve nesnesi insansal-doğasal olduğu için, teolojinin sırrı insansal-doğasal olandır.

Günümüzde yaşanmakta olan Alevilik, ağırlıklı olarak, bizi hakikate taşıyan teolojinin dışındaki inancı tümüyle silmiş, insani olmayan, insan aklına yer vermeyen, nesnesiz bir inanca kapılanmıştır: İnsandan ve doğadan uzaklaşmış, tek-tanrıcı dinlerin inanç havuzuna akmıştır.

Alevilikte inanç, düşünülerek, yani emek verilerek üretilen bir olgudur: Yani bir icat değil, bir keşiftir. Düşünmeyenin inancı yoktur; düşünmeden inanca sahip olduğunu söyleyen bir Alevi, şeriatçı inançtan aldığı ödünçleri bize-bizlere pazarlamaya çalışan bir zavallıdır. Yinelemekte yarar var. Kutsalın diyalektiği tekrara ya da kapalı bir döngüye dayanır. Kutsalın her tekrarlanmasında her Alevi, kendini tarih dışına atar ve felsefeye-öğretiye kapı kapatır.

Unutmayalım: İnsan, iki can bir bedenden oluşur: Beden, biyolojik can (yaşam enerjisi) ve kültürel can (ruh). Tekçi-materyalizm gereği, teklikte üçlük-üçlükte teklik bir yasadır ve aynı öze sahiptir. Bu açılım, her Alevinin düşünce yapısının temelini oluşturur.

Alevi felsefesi, öz bakımından tekçi-materyalizmi temel alır: Nedir materyalizm? Materyalizm, her şeyin varlık nedeninin madde olduğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin, maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, neden durumundaki hiçbir metafiziksel kavramı kabul etmeyen felsefi bir kuramdır; bir diğer deyişle madde, var olan tek tözdür. Yani beden, can ve ruh ayrı değil bir bütündür. Tekçi-materyalizmin bu açılımı, metafiziğin selametine indirilmiş bir darbe oldu. Bu gerçeklikle kendini güncelleyemeyen Aleviler, günümüzde bir karşı-darbe hazırlığındalar bunu da bilelim: Artık, sisteme hakikati söyleme cesareti olarak tanımlayabileceğimiz konuşma özgürlüğü, kamusal alandan çekildi.

Burada bir noktanın altını çizmek durumundayız: Avusturya’da, Aleviliğin kendine özgü bağımsız bir inanç olarak kabul edilmesi, bir kazanımdır, bu kazanımın elde edilmesine katkı veren canları kutlamak hepimizin sorumluluğudur. Ancak, bu kazanım, gizil bir riski de yapısında taşımaktadır bunu da unutmayalım: Kazanım eğer, Aleviliği bir bütün olarak yabancılaştığını kabul ettiğimiz inanç ritüellerine indirgenirse, inanç yanı da olan bir felsefe-öğreti olan Alevilik özgün yapısından uzaklaştırılmış olur; bu nedenle böylesi bir gelişime kapı aralayacak anlayış-uygulamalardan uzak durmak durumundayız.

Unutmayalım ki düşüncemizi, kendi köklerine yolculuğa çıkarmak zorundayız: Bu geleneği düşünmek anlamına gelir; çünkü Alevilikte düşünme, her şeyden önce geleneğe aittir; bu düşünce ancak, geleneğin dilini kullanarak, geleneğin düşüncesini düşünerek ve geleneğin örgütlenmesini güncelleyerek üretilebilir.  Gelenekle hesaplaşma, onunla eleştirel bir ilişki yaşamak demektir.

Demokratik Kitle Örgütleri

Bu alanda da ciddi yanlışlar yapıldı: Yapıları, doğrudan demokrasi temelli olmayan, yüz yüze ilişkileri, inanç değerlerini taşımakta yeteneksizlik gösteren dernek ya da şirketsi vakıflarla gelenek örgütlerinin canlandırılması yoluna gidildi; bu tip örgütler, Yol-Erkân Okul örgütlerinin yerini dolduramaz; yine bu tip örgütlerle Alevilik yönetilemez.

Doğal olarak kan uyuşmazlığı yaşadılar, yaşayacaklar da. Üstelik şimdi, dernekler ve şirketsi vakıflarla canlandırılan gelenek örgütleri, federasyonlaştılar bile.  Bu süreç, gelenek örgütlerini yabancısı oldukları bir alana sürerek ya da o alanı kendi içlerine çekmeye çalışarak önü zor alınır bir örgüt yozlaşması yaratacaktır. Yozlaşan örgüt, taşıdığı bilinci/inancı da yozlaştırır; bunu hiçbir zaman unutmayalım. Ve bu tip örgütlenmelerden sakınılmalıdır.

Bu durumda, Alevi demokratik kitle örgütlenmesi dikey yapılanmak zorundadır ve Alevi Yol Kültür Merkezleri adıyla yaşama taşınması uygun olacaktır: Dikey örgütlenmede her örgüt biriminin ötesinde çatı örgütlerin, bir toplum örgütlenmesi olduğunun bilincinde olmalıyız. Bu örgütler, her şeyden önce, Alevi kesimin ağırlıkla içinde yer aldığı halk yığınlarının çıkarını-yararını savunmalıdır. Özelde Alevilerin, genelde halkın çıkarına yönelik düşüncelerin uzlaşmasının, bu kapsamda bireyden kaynaklanan davranışların demokratik olarak kullanıldığı bir süreci temel almalıdır. Tıpkı geçmişte olduğu gibi, Alevi topluluk örgütlenmesinin/yol örgütlenmesinin özel konumu nedeniyle oynadığı toplumsal rolde olduğu gibi, yalnızca Alevilerin değil, çıkarları bir ve aynı olan diğer halk kesimlerinin demokratik istemlerini kucaklamalı, demokrasi ve laiklik mücadelesine omuz vermeli, gerektiğinde bu mücadelenin öznesi olabilmelidir. Zaman zaman ya da sürekli, toplumun diğer kesimlerinde kurulmuş olan toplum örgütleriyle birlik ve dayanışmaya gidebilmelidir. Halkın siyasal mücadelesini eğitmeli, doğru siyasal oluşumlar yaratmasına katkı yapmalıdır.

Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde

Alevi-Bektaşi inancında insanlar cinsiyetlerine göre değil de felsefede-öğretide ve inançta kat ettiği yola-elde ettiği aşamaya göre değerlendirilir. Eğer kişi yetişmişliği ve davranışıyla tasavvuf-inanç zemininde ilerlemiş ise ister kadın ister erkek olsun o, sıradan insanlardan daha üst aşamadadır ve öğretmen anlamında er olarak tanımlanır.

Doğrudan demokrasi temelli yol örgütlenmesinde kadın-erkek ayrımı, yani cinsiyet ayrımı yapılmadığı için, dervişlik makamı dışında halife olan, tekkeleri yöneten, kendilerine bağlı birçok öğrencisi bulunan kadınların sayısı az değildir: Bunun en çarpıcı örneği Kadıncık Ana’dır. Hace Bektaş Veli Bu-Dünya’dan uğurlanınca, O’nun postuna oturur Kadıncık Ana; halife iken Yol’un birinci piri durumuna gelir.

Balkanlar’a geçtiğimizde Kız Ana ile karşılaşırız: Demir Baba Vilâyetnamesi’nde, tekkede oturan kişi olarak anlatılır. Adına kurulan tekke, bugün de halkın önemli uğrak yerleri arasındadır.

Kadınların post sahibi olma geleneği XIX. yüzyılda Tokat’ta yaşayan Hubyarlı Alevilerinin Anşa Bacı’ya, Afyon/Emirdağ ilçesine bağlı Karcalar köyü Alevilerinin Zöhre Bacı’ya bağlanmalarıyla sürdürülür. Alevi zeminde kimi ocak pirlerinin kadın olduğunu görmekteyiz: Adıyaman/Çelikan ilçesi Bulam bucağında Zebran (Sarı Gök) ziyareti vardır. Bu ziyaret, Zebran adında bir kadın pire ait olup, bağlılarınca ocak olarak bilinir; bu ocaktan gelenler, son dönemlere değin, kimi Alevi gruplara Yol hizmeti götürdü. Denizli’de Sultan Ana uzun yıllardır cem tutmaktadır.

Kadın-erkek eşitliğini, yaşamda ve ibadette kadın-erkek birlikteliğini kanıtlayan bu uygulamalar, erkek egemen toplum insanının ya da sisteme uyarlanmış yabancılaşmış bireylerin anlamakta zorlanacağı çok demokratik bir durumu anlatır. Kadının özgürleşmesinde, Alevi kadınının yeri ayrıcalıklıdır. Bu ayrıcalıklı durumu yaşama geçirmek, hepimizin görevi-sorumluluğudur.

Bu açıdan bakıldığında Alevilikteki kadın-erkek eşitliği, kadının yaşamdaki onurlu işlevi, genel kadın hareketi için ne yapılacağını gösteren bir işaret fişeği olacaktır.

Yeri gelmişken bir noktanın altını çizmek gerekir diye düşünüyorum: Halde yaşanan Alevilik, yabancılaşıp erkeksileşmiştir. Yol insanı her canın temel yükümlülüğü, bu kirlenmeyi söküp atmaktır; başka kültürleri ölçü alarak, Alevilikte kadın çok yüce bir yerdedir, algısına kapılıp kendine körlük yapmaya hakkı yoktur.

Öyleyse zâhirle özdeşleştirilen erkeği terk ederek, bâtınla özdeşleştirilen kadınla buluşmak durumundayız. Yabancılaşma geçirmiş, daha doğrusu erkekleşmiş bâtıni algıda kadın, nefis ile özdeşleştirilir ve cahili simgeler.

Simge dilinde, bâtın dişildir, yani kadın; zâhir erildir, yani erkek. Bu durumda kadının kökeni, hiçliğin içindeki hakikattir ya da hakikati çekirdek olarak yapısında taşıyan hiçliktir.

Bu nedenle kadın sorununu bilince taşımak, gizlenmeyi seven hiçlikteki hakikati, yani kadını açığa çıkarma girişimidir bir bakıma. Bu nedenle kadının(bâtının) doğrusu, erkeğin(zâhirin) yanlışıdır.

Alevilikte kadının yerini tam olarak algılayabilmek için temel ibadet biçimi olan cemlere bakmak gerekir: Kırklar, Alevi inancında en yüksek makama ulaşanların oluşturduğu bir birliktir. Kutsal gerekçesinin önemi nedeniyle Alevilikte cem, Kırkların yaptığı muhabbeti canlandırmak anlamına gelir. Açıktır ki Kırklar arasında yalnız erkekler değil kadınlar da bulunmaktadır: Kırkların 23’ünün erkek 17’sinin kadın olduğuna ve kadınlar arasında Fatma Ana’nın da bulunduğuna inanılır.

Yol uygulamaları rehberlik hizmetinin özünde bir kadın hizmeti olduğunu kanıtlıyor: İnançta ve inanç uygulamasında mürşit, talibin yol babasıdır; rehber ise yol anası olarak algılanır. Cemlerdeki zâkirlik hizmeti kimi ocaklarda ağırlıklı olarak kadınlar tarafından yerine getirilir: Sözgelimi Ela Ana, zâkirlik yapmıştır. Aynı yörede yaşamış ve evliya aşamasına taşınmış Fatonun uzun süre cemlerde zâkirlik yaptığı anlatılır.

Günümüzde erkeksileşen Aleviliğin ataerkil değerlerini taşıyan Yol önde-gelenlerince olumsuzlanmasına karşın direnen ve kendini kabul ettiren çok sayıda kadın zâkirimiz bulunmaktadır.  Adıyaman bölgesinde çerağ hizmetinin, bir kadın hizmeti olduğu vurgulanır: Kadınlar, Fatma Ana’nın temsilcileri olduğu için, ışık onlardan gelir. Yine Malatya ve Adıyaman bölgelerinde cemevinin hazırlanması işleri kadınlara verilir: Doğal olarak cemevine gelen mürşit ya da pir, bu kadından rıza alarak içeri girer.

Toprağımda kadın hareketine düşen görev, kendi sorunlarının çözümüne ilişkin kavganın-mücadelenin verileceği alanı hazırlamak; bu alanda kullanacağı iletişim dilini yaratmak; bunu yaparken erkekleri de özgürleştirmek; erkeğe bu konumu biçen erkek egemen toplumu sorgulamak ve genel demokrasi kavgasının üretici bir halkasını oluşturmak olmalıdır. Bu açıdan bakıldığında Alevilikteki kadın-erkek eşitliği, kadının yaşamdaki onurlu işlevi, genel kadın hareketi için ne yapılacağını gösteren bir işaret fişeği olacaktır.

İçimizdeki büyükler: Gençlik

Gençler, büyüklerin içindeki büyüktür: Ama gel gör ki günümüzde, içimizdeki büyüklere sorumluluk verilmez, yönetime alınmaz, alınsa da sözü-önerisi dinlenmez, göz ardı edilir.

Açık konuşursak, olgunluğumuz çok kirli; bizleri, gençliğimiz adına bağışlayacak bir örgüt donu yaratmak zorundayız. Çünkü gençler, kendini özleyen, kendine âşık olan yaşamın evlatlarıdır, sır geleceğe bizi yolculuğa çıkaracak olan onlardır. Onlar anne-baba aracılığıyla dünyaya gelirler ama örgütsel yapı içinde özgürleşmek zorunda oldukları için, büyüklerin malı-hamalı değillerdir.

Büyükler gençlerin dünyasını işgal ettikleri için, onların istemlerini, sürekli erteleme yoluna giderler. Doğal olarak ruhlarına-canlarına ulaşamazlar. Kazandıkları aşamaların saraylarında otururlar, bu onlara yeter. Gençlerden uzak duruş, yarın büyüklüklerinin de sorunlu olacağına birer kanıttır, bunu da hiçbir zaman unutmamak gerekir.

Büyüklerin geleceği gençliktir: Sorumluluklarımızı yerine getirme konusunda, sıkıntıya düştüğümüzde, geleceğimize, yani gençliğe sığınırız.

Küçükler büyüklere sorun olmaya başladığında onlar olanaksızı ister, büyükler ise olanağında gezinir. Gençler yakamıza yapıştı mı bir kere, felsefemizin-öğretimizin ve inancımızın yangınından kendimizi kurtaramayız. Demek ki gençliğe borçluyuz, bu borcu geciktirmeden ödemek durumundayız. Öyleyse gençlerimiz, uykumuzun kapısını çalsın; dürtsün, dürtsün de uyandırsın bizi.

Siyasal örgütlenme

Alevi-Bektaşi Hareketi toplumsallaşamazsa/ toplumsallaşıp siyasallaşamazsa inanç alanında ahlaklı bir Sünnilik lehine, toplumsal-siyasal alanda sistemin gelecek projeleri lehine kurban edilir.

Alevi Hareketi, siyasallaşmalı mıdır yoksa siyasallaşmamalı mıdır? sorusunu ikirciksiz yanıtlamak durumundayız: Evet, Alevi Hareketi siyasallaşmalıdır, daha doğrusu siyasallaşmak zorundadır. Ancak siyasallaşmasını toplumsallaşmadan gerçekleştiremez. Alevi Hareketi bugün gelenek örgütü, demokratik kitle örgütü ve iktidarı almaya yönelik kendisinin de içinde yer alacağı toplumsal mücadele örgütü zemininde, nasıl toplumsallaşacağını ve siyasallaşacağını bilemediği için bir bocalama içindedir. Toplumsallaşmasını ve siyasallaşmasını kendi dışında toplumsallaşan ve siyasallaşan yapılardan aldığı ödünçlerle kapatmaya çalıştığı için ne toplumsallaşabiliyor ne de siyasallaşabiliyor; her geçen gün kendisinden biraz daha uzaklaşıyor. Eğer nasıl siyasallaşacağımızı bilmezsek yakın gelecekte, küresel-ulusal sistemin armağanı kendi amacını izlemekten başka duruş bilmeyen bir kimlik ya da örgüt kimliği donuna dökülürüz.

Nasıl toplumsallaşacağız?

Sonuçta her birimiz örgüt donuna dökülmüş kendi örgüt bilincimizin içinde yaşarız; olağan koşullarda görünmez gibi olan bu durumu baskı dönemlerinde acı biçimde hissederiz. İçine giremeyeceğimiz-sığamayacağımız denli küçük bir örgüt dünyamız varsa yandık demektir.

Unutmayalım: Ozanlarımızın, pirlerimizin, mürşitlerimizin avazı, hepimiz için birleştirici bir çığlıktır. Bu birleştirici çığlığı, önce toplumsal sonra da siyasal bir kalıba dökerek yaşamın her alanına taşımak, yeri geldiğinde bu çığlığı toplumsallığımızın ölçütü durumunda bulunan her türlü eşitsizlik-haksızlık-horlanma alanına salmakla yükümlüyüz.

Yaşam, insana olduğu gibi toplumsal kimliklere de sayılı günler, sayılı yıllar olarak verilir: Ama ne yazık ki boş olarak verilir. İçinin nasıl doldurulacağı o insanın ya da o toplumsal kimliğin kendisine bırakılır. Nasıl bir yaşam süreceği, nasıl bir kavga vereceği önünde duran bir olanaktır. Her birey ya da her topluluk hangi ihtiyaçtan doğmuşsa olanağını o ihtiyacı gidermeye yönelik olarak kullanır.

Alevilik ezilenlerin ezenler gibi düşünmeme-inanmama ihtiyacından doğmuştur; toplumsal bir zorunluluk nedeniyle ortaya çıkmış, yapılanıp biçimlenmiştir: Yazgısını, ezilenlerin esenliğe çıkarılması üzerine kurmuştur; olanağını bu amaç için kullanmıştır. İşte tam da bu nedenle bu toprağın tanıdığı en gerçekçi siyaset ya da politika Alevi tarihidir. Bu tarih:

Ve haykırmıştır:

*Kendini bil buyruğunun izinde her Alevi, tektanrıcı dinlerin kurduğu ve temel inanç yasası olarak beyinlere taşıdığı, doğa yasalarından farklı her türden insan doğası yasasını inkâr etmekle yükümlüdür. Bunu gerçekleştiremezse tanıma bedeli karşılığı Sünnilikten ödünç aldığı değerlerle kendini toplumsallaştırmaya çalışır; etik değerleri öne alınmış bir Sünniliği Alevilik diye pazarlama yoluna gider.

Alevi tarihi geçmişte bu yükümlülükleri yerine getirmiş, yani toplumsallaşmış; toplumsallığıyla siyaseti terbiye etmiş, siyasal olanla-toplumsal olanın birbirine kesintisiz taşınmasını sağlamıştır.

Ve haykırmıştır:

* İnsan, toplum ve doğa, yaratıcı-yokedici tanrının tasallutundan kurtarılmalıdır. Kendini yitiren insanın yeniden kendini bulma, toplumu kurtuluşa taşımanın nesnel yasalarını yakalama çabasını, yaşadığımız ana ve geleceğe taşımak zorundadır.

İşte bunun için Alevilik tarihi, devrimci tarihimizin bilgisidir: Devrimci tarihselliğimiz ise Alevi tarihinin şimdileştirilmesidir. Aleviler kendi tarihlerine bireysel, ötesinde toplumsal katılım sağlamak istiyorlarsa, geçmişi şimdinin bilincinde yoğurmaları gerekir. Özü gereği Alevi tarihi yorumcudur; geçmişte olup bitenlerin nedenlerini araştırır, güncellendiğinde aynı nedenlerin hangi kılıklara büründüğünü ve nerelerde konuşlandığını saptar. İnsana özgü bir toplum ve insana özgü bir toplumsal yaşam kurmayı amaçlar. Yöntemi ise toplumsal olayları etkileyen nedenler olarak öne çıkan üretici güçlere dayanarak, toplumsal değişmeyi kanıtlama temellidir.

Nasıl Siyasallaşacağız?

Bu nedenle Alevi Hareketi toplumsallaşmak, toplumsallaşarak siyasallaşmak istiyorsa devrimci çözümlemeyi bulmak, yani sivil toplumda ayrı ayrı sınıfsal konumlanışlar tarafından belirlenen ve günlük yaşamda sürdürülen toplumsal ilişkileri yakalamak/ bunların taşıyıcısı/sahibi olmak zorundadır. Bu temel ilişkileri ölçü alarak başlatılan Alevi örgütlü hareketi, eşitsizlikleri devlete uzatıp bu aygıtı kendi toplumsallığını ve siyasal gücünü tanıma temelli bir dönüşümü başlatır. Açıktır ki bu bir etkileşim ve geçişmedir, yani toplumsal olanın siyasallaşmasıdır. Bu süreçte bunun tersi de gerçekleşir, yani siyasal olan toplumsallaşır: Devletin bu belirlenmişlik koşutundaki girişimleriyle sivil toplum yeniden biçimlenir.

Unutmayalım ki bugün Alevi inancı ağırlıklı olarak işlevsizdir; daha doğrusu, yaşama sızma-katılma yeteneğini önemli ölçüde yitirmiş durumdadır. Bu tehlikeli durumun çözümlenmesi zorunluluktur. Çünkü tüm Ortodoks dinlerde bu arada Sünnilikte inanç, işlevsizse tehlikesizdir; bu nedenle laiklik ilkesi gereği dünya işleriyle ve toplumsal yaşamla bağı kopartılarak vicdanlara sıkıştırılır; ancak ahlak ve öte-dünya öğretisi olarak yaşamasına izin verilir. Alevilikte ise bunun tersi doğrudur: İşlevsizse tehlikelidir; yaşamın sorgulaması dışında kalarak kemikleşen Alevi inancı, Alevilerin taşıyamayacağı bir inanç-yaşam karşıtlığı yaratır. Açıkça belirtmek gerekirse işlevsizlik laiklik için de tehlikeli bir duruma yol açar ve gerektiğinde zor kullanarak vicdanlara sıkıştırılmak gibi bir sonuç üretir. Bunun önüne geçebilmek için Alevi inancının yaşama sunulması ve böylece yaşam tarafından sorgulanmasının sağlanması gerekir. Çünkü Alevi inancının ilkeleri insanın aklının ve doğanın aklının-inanç diliyle söylersek Tanrı’nın-Hakk’ın aklının- sonuçlarından başka bir şey değildir de ondan. Ancak böylesi bir gelişme sürecinde inanca değişim-dönüşüm kazandırılabilir, geri dönüşümlü duruma getirilebilir. Başka türlü bir Alevinin inancıyla kucaklaşması olanaksızdır.

Anlatılan nedenlerle Alevi gelenek örgütü, Alevi inancının özgünlüğünü; bu özgünlüğün ezilen insanlar tarafından Anadolu toprağında üretildiğini anlatmak; anlatılan inancın uygulamasıyla yaşama müdahale etmek göreviyle yükümlüdür. Bu yükümlülüğünü yerine getirdiği gün ya da getirdikçe Alevilik, kendi toplumsallığını dışındaki dinamiklere gösterecektir.

Konfederasyon, federasyon ve alt birimleri, çağdaş koşullarda yaratılmış bir toplum örgütlenmesidir, yani demokratik kitle örgütleridir. Böylesi bir örgüt öncelikle devrimci bir örgütlenme olmalıdır ve Alevi kesimin ağırlıkla içinde yer aldığı halk yığınlarının çıkarını-yararını savunmalıdır. Tıpkı geçmişte olduğu gibi, Alevi topluluk örgütlenmelerinin özel konumu nedeniyle oynadığı toplumsal rolde olduğu gibi, yalnızca Alevilerin değil, çıkarları bir ve aynı olan diğer halk kesimlerinin demokratik istemlerinin kucaklamalı, demokrasi ve laiklik mücadelesine omuz vermeli, gerektiğinde bu mücadelenin öznesi olabilmelidir.

Ama diğer yandan Alevilik sorunlarıyla sınırlı topluluk örgütlenmelerini kucaklamalıdır. Kendini besleyen ana damardan yoksun olan ya da bu damarı dışta bırakan, görmezlikten gelen, küçümseyen bir toplum örgütlenmesi şey değil, hiçbir şeydir.

Gelenek zemininde ve Alevi inancının-kültürünün yönlendiriciliğinde canlandırılan ya da canlandırılacak olan bu örgütlenmeler aracılığıyla Alevi kimliği yeniden yapılandırılmalı, inancın ve kültürün gerekleri yaşama geçirilmelidir.

Özetlersek: Alevi demokratik örgütlülüğü, geleneksel temelde Alevilerin tümünü kucaklar. Alevi olmaktan kaynaklanan sorunların çözümüyle uğraşır. Ancak belirleyici-güdücü-yönlendirici öğesi Alevilerin ezici çoğunluğunun da içinde bulunduğu geniş halk yığınlarının çıkarına dayanır: Bu çıkarın gereği olarak demokrasi-laiklik mücadelesine omuz verir, bu yolla ülke insanının gelecek alınyazısının belirlenmesine katkı sunar.

Alevi politik örgütlenmesi yalnız başına siyasallaşamaz: İnanç yanı da olan bir siyasal hareket laik bir toprakta iktidara taşınamaz. O zaman şu soru akla gelecektir: Alevilerin bir iktidar sorunu olmayacak mı? Doğal olarak olacaktır. Peki Aleviler politik mücadele zemininde kendi toplumsallaşmalarını nasıl sağlayacaklardır? Bu konuda Alevilerin olanakları, dışında kalan toplumsal güçlerden ayrıcalıklıdır. Çünkü bu toprağın en gerçekçi politikası, Alevi toplumsal mücadeleler tarihidir. Mücadele tarihi içerisinde üretilen ve bugünlere taşınması için on binlerce can bedeli ödenen kâmil toplum tasarımını güncelleştirmek yeter.

İşte Aleviler, bu toplumsal tasarımı güncelleyerek politik zeminde toplumsallaşacaklar ve kendilerinin de içinde yer aldığı iktidara taşınma amaçlı halk hareketinin gündemine yerleştireceklerdir. Halkın beynine, halk hareketinin gündemine taşınır taşınmaz bu toplumsal tasarımı, benim toprağımdaki siyaseti halk çıkarına, terbiye edecektir.

Demek ki halkın çıkarını üretecek her öneri, her uğraş ya da mücadele Alevi demokratik örgütlenmesinin, kendilerinin de içinde yer aldığı politik örgütlenmenin toplumsallaşma araçlarıdır. Toplumsal ilişkileri-çelişkileri taşımaya başladığında, kâmil toplum tasarımını halkın kavga gündemine aktardığında Alevilik toplumsal bir güç olarak öne çıkmaya başlar ve tam da bu noktada, Alevi olmaktan kaynaklanan sorunlar tüm devrimci toplumsal dinamiklerin omuz vereceği halkın çıkarının bir parçası durumuna gelir.

Ezilenlerin dayanışma içine gireceği, ezenlerin kaygıyla tanık olacağı bu işlevli-etkin toplumsallık, politik alana akarak siyaseti terbiye edecek, Alevi toplumsallığını dikkate alan, bu toplumsallığa dönüşümlü bir siyaset üretecektir. Siyasete dönüşümlü bir toplumsallık ve toplumsallığa dönüşümlü bir siyaset yaratıldığı gün, bence sorun çözümlenmenin kanalına oturacaktır.

Aydın örgütlenmesi-bilimsel örgütlenme

Peygamberli bir kültür değil, okullu bir gelenek olan Alevilikte, aydın örgütlenmesi de yeniden yapılandırılmalıdır. Aydınlar, örgütlerimizde, yönetim Kurulu kararlarına göre çalışan memurlar olmaktan çıkarılmalıdır. Tümüyle özgür bir zeminde, anlaşabilen aydın arkadaşlar bir araya gelmeli ve Düşünce İşlikleri oluşturmalıdır. İşliklerde üretilen düşünceler, örnek uygulamalara bağlanarak örgüt yönetimlerine sunulmalıdır. Ya da bu örgütlenme içeriği, özerk bir zeminde, enstitü, akademi vb. adlar altında kurumlaşmalıdır.

Unutmayalım Alevilik bir bilme kültürü değil, değiştirme kültürüdür. Değiştirme kültürleri, erkânlarla içselleştirilip taşınır. Aydınlar, oluşturdukları Düşünce İşlikleri ya da yarattıkları bilim örgütleri aracılığıyla alanlardan topladıkları değerleri erkân donuna dökerek rehberlik görevlerini yerine getireceklerdir.

Medya

Medya dediğimizde, içimiz kararıyor: Neden mi? Nedeni açık: Şu anda doyurucu bilgi akışı sağlayan ne yazılı basınımız var ne de görsel basınımız. Kendi dışımızdaki medyaya tanı koyuyoruz da kendi medyamıza tanı koyamıyoruz ya da koymaktan sakınıyoruz. Çünkü medyada görev yapan, sorumluluk üstlenen arkadaşların büyük çoğunluğu, bu olumsuzluğun parçası.

Yazılı basınımız can çekiştiği için, daha doğrusu can çekişecek yazılı basın organımız yok gibi. Kurtuluş görsel medyada görülüyor: Görsel medyamızdaki bilgi kirliliği ve amatörlük, çıkış umutlarımızı yok ediyor. Sosyal medya takibi, internet gazeteciliği, internet televizyonculuğu gibi cep telefonlarına taşınan çoklu medya ortamı çalışmaları, medya sektörü için kaçınılmaz bir hale geldi. Bu nedenle en yaygın kitle iletişim aracımız, internet televizyonculuğu, o da umut olmaktan çoktan çıkmış durumda.

Zaman yitirmeden, örgütsel yeniden yapılanma sürecinde, medyamızı da örgütlemek durumundayız.

Sonuç

Ancak bunlar gerçekleştirilebilirse Anadolu Alevilerinin bu ülke tarihinde ve toplumsal mücadelelerinde oynadıkları onurlu rolle buluşulabilir. Ancak o zaman, Aleviler, kendilerini yaratan toplumsal temele seslenebilirler; bu temelden kaynaklanan memnuniyetsizlikle beslenebilirler, sürekli canlı kalabilirler. Bu ülkenin demokrasi mücadelesine kalıcı katkılar verebilirler. Bugün ülkemizdeki halk muhalefetinin, toplumsal memnuniyetsizliğin her şeyden önce buna gereksinimi vardır. Bu gereksinmeyi karşılayacak güçlerin başında Aleviler gelmektedir. Toplumsal isyan hareketini geçmişten günümüze taşıyan Alevilik, bu bağlamda güçlü bir dinamiktir. Bu dinamiklerini, isyan geleneklerini, yarattıkları üst örgüt aracılığıyla toplumsal muhalefete aktararak genel halk hareketinde ve örgütlenmesinde çimento görevi görebilirler, kendilerini özgürleştirirken Sünnileri de özgürleştirebilirler. (*)

(*) Korkmaz, Esat; Kitap Yol Rehberi/ Gülbanklar-Erkânlar; Demos, İstanbul- 2009, Yakıcı Sorun: Örgütlenme, s, 141-148 arası/ Toplumsallaşmak-Siyasallaşmak, s, 149-160 arası; Korkmaz, Esat; Bütün Yönleriyle Alevilik, Demos, İstanbul- 2015, Örgütlenme Olarak Alevilik, s. 235-257 arası; Korkmaz, Esat-Aslan Leylâ; Yol aşkına/ Aşkla Yaşanan Aşk/ Ezber Kırımı, Yol Örgütlenmedir, s, 119-126 arası/ Yol Siyasettir, s, 127-136 arası.

Etiketler: Alevilikalevilikte yeniden yapılanmaesat korkmaz
Sonraki haber
aabk

Turgut Öker: Alevi hareketi sokaktan uzaklaştı

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

En Son Haberler

Mikail Aslan: Alevilikle en son tanışan kavimin Türkler olduğunu bilenlerdenim

Mikail Aslan: Alevilikle en son tanışan kavimin Türkler olduğunu bilenlerdenim
29 Eylül 2025
0

PİRYOL- “Aleviliğin lisanı hal dilidir, ibadet dili ise Türkçedir” sözleri ile Aleviler arasında bir tartışmanın fitilini ateşleyen Sanatçı Erdal Erzincan’a...

Daha fazlaDetails

Sanatçı Erdal Erzincan “Alevi canlardan” özür diledi

Sanatçı Erdal Erzincan “Alevi canlardan” özür diledi
29 Eylül 2025
0

PİRYOL- Aleviliğin ibadet dilinin “Türkçe” olduğuna yönelik değerlendirmesini paylaşan sanatçı Erdal Erzincan, gelen tepkiler sonrası Alevilerden özür dilerken, deyişler ve...

Daha fazlaDetails

Yazar Kabadayı: Her şeyden önce özümüzü dâr’a çekmemiz lazım

Cemevlerinde arınma-dâr-didar ihtiyacı
27 Eylül 2025
0

PİRYOL -Alevi toplumuna sorgulama çağrısı yapan yazar Mehmet Kabadayı, “Geldiğimiz noktada Alevi Yol önderleri (Pirleri), Kurum Başkan ve Yöneticileri ve...

Daha fazlaDetails

Asimilasyonu es geçtiğinizde “Aleviliğin ibadet dili Türkçe” olur

Diyarbakır Cemevi’nde Mihman Cemi
27 Eylül 2025
0

 “Aleviliğin lisanı hal dilidir, ibadet dili ise Türkçedir” sözleriyle Sanatçı Erdal Erzincan eleştiri oklarını üzerine çekti. Bu söylem Alevi toplumu...

Daha fazlaDetails

Haber kategorileri

  • Alevi Haberleri
  • Bilim
  • Dünya
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Gündem
  • Kadın
  • Köşe Yazıları
  • Kültür & Sanat
  • Manşet
  • Özel Haber
  • Politika
  • Sağlık
  • Spor
  • Teknoloji
  • Yaşam

Basın & Yayın Terimleri

  • Ajans
  • Aktüalite
  • Amors
  • Asparagas
  • Bülten
  • Demarkaj
  • Dezenformasyon
  • Distraksiyon
  • Enformasyon
  • Muhabir
  • Propaganda
  • Reyting
  • Sansasyon

En Son Haberler

  • Mikail Aslan: Alevilikle en son tanışan kavimin Türkler olduğunu bilenlerdenim
  • Sanatçı Erdal Erzincan “Alevi canlardan” özür diledi
  • Yazar Kabadayı: Her şeyden önce özümüzü dâr’a çekmemiz lazım
  • Asimilasyonu es geçtiğinizde “Aleviliğin ibadet dili Türkçe” olur
  • Hakkaniyetin olmadığı yerde hak olmaz…

Biz kimiz

PİRYOL, Alevi haberlerini önceleyen güncel bir haber sitesidir. PİRYOL'un Alevileri öncelemesi diğer toplumsal kesimleri görmezden geldiği anlamına gelmez. Aksine, Aleviler başta olmak üzere tüm yok sayılan toplumsal kesimlerin sorunlarına duyarlıdır ve bunu yayın akışında titizlikle gözetir. PİRYOL, Pir Sultan Abdal'ın baş eğmez duruşunun yayın alanındaki günümüz temsilcilerinden biri olmanın azami çabasındadır.

  • Hakkımızda
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • Çerezler
  • İletişim

© 2021 Piryol.com "Son dakika ve güncel haber"

Sonuç bulunamadı
Tüm Sonuçlar
  • Alevi Haberleri
  • Gündem
  • Ekonomi
  • Politika
  • Dünya
  • Eğitim
  • Kültür & Sanat
  • Sağlık
  • Kadın

© 2021 Piryol.com "Son dakika ve güncel haber"