Alevi kurumlarının örgütsel yapısındaki karmaşaya işaret eden PSAKD eski Genel Başkanı Müslüm Doğan, derneklerin cemevlerini inanç önderlerine devretmeleri gerektiğini söyledi.
Alevi Örgütlülüklerinde bir karmaşa yaşandığını ifade eden Doğan, “İnanç örgütlülüğü yanında sınıfsal, ulusal örgütlülükleri birlikte mücadele alanında karşılıyorlar. Birincisi inanç örgütlülükleri Özgür değil! İnanç önderleri de özgür değiller. Dernekler, kesinlikle Cem Evleri’ni özgürleştirmeli, Ocaklara, inanç önderlerine, ya da Cemevi’nin olduğu bölgenin Alevi Toplumu’na devretmelidir. Dernekler, Alevi toplumunun inanç ve öğretilerinin özgün halinin korunması ve siyasal sınıfsal kaygılarına ve dolaysıyla mücadelesine öncülük etmelidir” dedi.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) eski Genel Başkanı Müslüm Doğan, Alevi toplumunun eşit yurttaşlık talebi ve Alevi örgütlülüğünün sorunları üzerine PİRYOL’un sorularını yanıtladı.
“Eşit Yurttaşlık” birlikte yaşamın olmazsa olmazıdır
PİRYOL: Alevilerin temel taleplerinden biri eşit yurttaşlık talebini nasıl değerlendiriyorsunuz. Diyanet Kurumunun olduğu bir yerde eşit yurttaşlık talebini laiklik ilkesiyle bağdaştırmak mümkün mü?
Eşit Yurttaşlık talebi; Alevi toplumunun, toplumsal gelişme ve birlikte eşit yaşam için geliştirdiği en önemli paradigma “eşit Yurttaşlık” talebidir. Alevi inanç ve öğretisinin geliştirdiği ve son yüzyılın en önemli talebi olan “Eşit Yurttaşlık” birlikte yaşamın olmazsa olmazıdır. Bu talepte gelişmiş bir yurttaşlık bilinci söz konusudur. Tek bir ulus ve tek bir inanç sisteminden bu talebi ortaya koymak, Alevi Toplumunun, toplumsal gelişmişliğine de işaret etmektedir. Toplumsal ve ruhsal gelişiminin önünde engel olan takiye sürecine son veren Alevi Toplumu, artık inanç ve öğretisinin özgün halinin korunması ile diğer inançlarla birlikte yaşamını kurgulamak istemektedir. Bu talep doğal hakların kullanımı ile ilgili bir husustur.
İslam’ın egemen olması ile yaşadıkları coğrafya da tüm inanç ve öğreti değerleri büyük bir baskı ve asimilasyon süreci ile karşılaşan Batini felsefenin en önemli birikimi Alevi İnancı, gelecek ikinci yüzyılda Cumhuriyet’in tekçi anlayışını kabul etmeyerek eşit yurttaşlık talebinde ısrar etmektedir. Bu talep doğal hakların kullanımı ile ilgilidir. Bu talep tüm inançların özgürleşmesi anlamına gelmektedir.
‘Eşit yurttaşlık talebi laik olmayan bir sisteme karşı geliştirilmiş bir taleptir’
Diyanet İşleri Başkanlığı, meselesini iki başlıkta değerlendirmek istiyorum.
Birincisi; Cumhuriyet’in kurucu kadroları bilindiği üzere askeri ve sivil bürokrasiden oluşmaktaydı. Bu kadroların, yeni kurdukları devletin kurumsallaşması ve güçlü olması tek kaygılarıydı. Dolaysıyla, Cumhuriyet’i yani devleti dinden korumak istiyorlardı. Bu yüzden Cumhuriyet’in ilk temel kanununu 1924 yılında çıkardılar. TBMM’de kanun olduğu gibi tartışılmadan geçmiştir. Kısaca dinin kontrol altında tutularak, devlet korunmaya çalışılmıştır.
İkincisi; Cumhuriyet kadroları sünni bir devlet olan Osmanlı’yı kurtarma projesiyle inşaa ettikleri Cumhuriyet’in Osmanlıdan devr aldıkları kurumların altında ezilmesiydi. Bu yüzden Şeyhülislamlığın yerine Diyanet işleri Reisliğini kurdular. Bu görüşümüzü destekleyen bir diğer düzenleme hakkında da bilgi vermek istiyorum.
1924 yılında çıkartılan 442 sayılı köy kanunu ile her köye zorunlu cami yapımının yasal koşulları oluşturulmuştur. Kısacası kurulan yeni sistemin, Osmanlı’nın sünni devlet anlayışı aynen kabul görmüştür. Başka bir deyişle tekçi bir sistem inşa edilmiştir.
Eşit yurttaşlık talebi laik olmayan bir sisteme karşı geliştirilmiş bir taleptir. Cumhuriyet laik demokratik bir sistem olsaydı bugün, siyasal İslam devletleşebilir miydi?
Türkiye devleti ileri batılı ülkelerin laiklik anlayışından çok uzakta konumlanmıştır. Türkiye devleti laiklikten tekçiliği anlamıştır.

‘Dernekler Cem Evleri’ni özgürleştirmeli, Ocaklara, inanç önderlerine devretmeli’
PİRYOL: Alevilerin varolan örgütlülüğünü yeterli buluyor musunuz? Alevi örgütlülüğünün kitle bağlarının zayıf olduğu ve Alevilerin varolan taleplerinin toplumsallaştırılması noktasında eksikliler olduğu yönündeki eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Alevi Toplumunun örgütlülüğü konusunda, yeterlilik aramak meselesini, örgütlülüğün ihtiyaçları olarak değerlendirmek istiyorum. Günümüzde yaşanan sorunlar nedeniyle aleviler, çok ciddi ekonomik ve siyasal sorunlar yaşamaktadır. Örgütlülüklerinde bir karmaşa yaşamaktadırlar. İnanç örgütlülüğü yanında sınıfsal, ulusal örgütlülükleri birlikte mücadele alanında karşılıyorlar. Birincisi inanç örgütlülükleri Özgür değil! İnanç önderleri de özgür değiller. Dernekler, kesinlikle Cem Evleri’ni özgürleştirmeli, Ocaklara, inanç önderlerine, ya da Cemevi’nin olduğu bölgenin Alevi Toplumu’na devretmelidir. Dernekler, Alevi toplumunun inanç ve öğretilerinin özgün halinin korunması ve siyasal sınıfsal kaygılarına ve dolaysıyla mücadelesine öncülük etmelidir. Dernekler, örgütlülüklerini yeterince istenen politik bir seviyede tutamadığını da görüyoruz. Dernekler, diğer mücadele alanları ile olan ilişkilerinde yeterince inisiyatif kullanmamakta, sorunlarını diğer örgütlülük alanlarına taşımamışlardır diye düşünüyorum. Alevi örgütlülükleri, partiler karşısında yeterince özgür değiller. Bu yüzden partilerin arka bahçesine dönüşme tehlikesi ile baş başa konumları endişe vericidir. Alevi derneklerinde son dönemlerde profesyonel personel adı altında yöneticilerin, çalışmalarını ücretlendirdiklerini görmekteyiz. Vakıf Başkanlarının maaş aldıkları biliniyor… kısacası ticari kaygılarla dernek çalışmaları yürütülemez. Bu konuda kısaca, yeni bir örgütlülük modeli üzerine yoğunlaşmalı, yatayda örgütlenme modeli esas alınmalı delege ile seçim usulünden hızlıca uzaklaşılmalıdır.
Alevi örgütlülüklerinin sorunlarını toplumsallaştırılamadığı maalesef bir gerçekliktir. Alevi toplumunun sorunlarını, toplumun tüm kesimleriyle paylaşma ve toplumun çözüm önerisini sunmak esas görev iken, partilerle, sendikalarla, derneklerle… olan ilişkiler çok yetersiz bir görünüm düzeyindedir. Alevi toplumunun; inançsal, sınıfsal, ulusal demokratik sorunları ve çözüm önerileri açık iken bunun yeterince görünür kılınamamasının nedeni kadrolarda görünse de esas mesele örgütlenme modelindedir. Yatay da gerçekleşmeyen örgütlülük, popülizm ve yetmezlik şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu durum aşılması gerekmektedir.
‘Alevi örgütlülüğü “eşit yurttaşlık “ talebini canlı tutmalı, özgürlükçü laiklik talebinde ısrar etmeli’
PİRYOL: 2022 yılında Aleviler ne yapmalı, örgütlülüklerini geliştirme konusunda hangi adımları atmalı?
2022 yılı, mücadele anlamında çok farklı bir yıl olacaktır. Alevi toplumunun sorunlarının çözümü konusunda AKP+MHP Sisteminin istekli olmadığı açıktır. AKP Sisteminin dayatmış olduğu ağır ekonomik ve siyasi baskıya karşı en önemli dinamik Aleviler görülmektedir.
Bilindiği üzere Alevi Toplumu, Farklı uluslardan ve milliyetlerden oluşmaktadır. Dolaysıyla sınıfsal ve ulusal haklar anlamında da sorunlar biri birine diyalektik bir bağ ile bağlı durumdadır. Kürtlerin ulusal demokratik mücadelesinin, gelişim düzeyi, Alevi Toplumunun mücadelesin de etkileyecektir. Bu gün ki gericiliğe karşı oluşturulan cephe içerisinde, Alevi örgütlülüğü “eşit yurttaşlık “ talebini canlı tutmalı, özgürlükçü laiklik talebinde ısrar etmelidir. PİRYOL/ÖZEL