AABK Örgütlenme sorumlusu Mehmet Ali Çankaya, yaptığı yazılı açıklamayla Alevi kurumlarının temelli bir sorgulama yapması gerektiğini belirterek, “Çürürken bile zafer takı naraları atmak sadece kendimizi kandırmaktan öteye gitmez” dedi.
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Örgütlenme sorumlusu Mehmet Ali Çankaya, yazılı bir açıklama yaparak, Alevi kurumlarının yaşadığı sorunlara ve iktidarın Alevi açılımı ile gündeme getirdiği asimilasyona dikkat çekti.

‘Halk kitlelerinin, örgütlülükten kopuk kalmaları, duyarsızlıktan kaynaklanmıyor’
AABK Örgütlenme sorumlusu Çankaya “Büyüyor mu, Çürüyor muyuz?” başlıklı değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi:
“Kurumlarımız arasında nesnel örgütlülük gereksinimine ihtiyaç verilememesi ile reel halk örgütlenmeleri arasındaki mesafe, git gide açılıyor.
Peki Neden?
Neden sorusunun yanıtı, bugünden düne, dünden bugüne örgütle ve hak arama mesaisinde yaşanan gelişme ya da gerileme olabilir mi?
Toplumsal mücadelede iniş çıkışlar ebette yaşanır, ancak bunun bir sebebi var! Bizler zamanında farkına varmasak halkımızın örgütlülüğümüze olan güvenini azaltacak ve öncü gücün prestij kaybı gerilemeyi hızlandıracaktır.
“Siyaset ve örgütlülükten kaçış” teorileri üreten kurumlardan başka türlü, bir yenilgi beklenemez. Bu araçları etkisizleşen kurumlar, halkımızı umutsuzluğa sevk edip, güveni de yok edecektir. Bu da çürümenin ta kendisidir!
Siyasetten ve örgütlülükten uzaklaşmanın bir ucunda; sokaklardan geri çekilme mücadeleyi dört duvar arasında körleştirme olurken, diğer yanda yeni toplum kuruculuğu zincirindeki tarihsel siyaset ve örgütlenme pratiklerimiz var. Halkımızın dün ile bugün arasındaki çelişkili söylem değişikliği bunların yarattığı sorunlar ve bilinçaltı sorgulamalarını da unutmamak lazım. Halk kitlelerinin, bugün ki örgütlülükten kopuk kalmaları gerçeği yalnızca, duyarsızlıktan kaynaklanmıyor.”
‘Temelli bir sorgulama ve yenilenme yaratmadan yaşamak çok zor’
Alevi kurumları ile Alevi toplumu arasındaki bağların zayıfladığına işaret eden Çankaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu nereden çıkıyor demeyin 50 bin ile 100 bin Alevi’nin yaşadığı bir ülkede siz sadece 2-3 bin kişiye ulaşıyorsanız şapkanızı önünüze koyup, düşünmeniz lazım. Ancak, durumu anlamak çok da zor olmasa gerek söylemlerimizi örgütlülüğün teori ve pratiğine de çevirmek zorundayız. Bu alanda, ciddi, temelli bir sorgulama ve yenilenme yaratmadan yaşamak çok zordur. Bu bize büyümek yerine küçülme, aydınlanma yerine radikalleşmeyi getirecektir yani özünden kopup başkalarına benzemenin yolunu açacaktır. Bizler devasa dernek yerleri alıp, levhasına da bilmem şu Alevi kurumu yazarak mücadeleyi büyütemeyiz.”
‘Çürürken bile zafer takı naraları atmak sadece kendimizi kandırmaktan öteye gitmez’
Alevi kurumlarının içinde bulunduğu ataletten kurtulmaları gerektiğine dikkati çeken Çankaya, şu ifadeleri kullandı: “Bakıldığında toplumlarda bu denli yozlaşmaya, çürümeye mahkûm olmak duygusu bizatihi insanın içini kemiren bir şey. Sadece bireysel olarak da değil, toplum da içten içe çürüyor. Korozyona uğrayan metal aksam gibi, doğruları söyleme korkusu elimdekini kaybederim korkusu, temas ettiği her yeri çürütüyor, farkında mısınız? Bunca kuşatmaya maruz kalmamızın asıl nedeni de birilerinin bunları hiç düşünmüyor olması, kâğıt üzerindeki bazı kazanımlar tam anlamıyla şenlikli bir zafer havasını yaşıyor olmamız. Çürürken bile zafer takı naraları atmak sadece kendimizi kandırmaktan öteye gitmez. Bir çıkış olmalı, yoksa bir sanrı uğruna ruhları bir sam yeli kasıp kavuracak. Pollyanna mutluluğu oynamak ne kadar aptalca geliyorsa, kendimiz nihilist bir içe çöküşün karanlık sularında boğulurken, toplumu da aynı kadere mahkûm etmek de o derece anlamsız, hatta saçma olacaktı!..”
‘AKP Alevilerin iç çelişkilerine oynuyor’
İktidar partisinin Alevilere yönelik yaklaşımlarına karşı Alevi toplumunun uyanık olması gerektiğine vurgu yapan Çankaya, son olarak şunları dile getirdi: “Alevilere yönelik AKP geleneğinin tutumu, Aleviliğin bir “sapkınlık”, “İslam dışılık” olduğuna dairdir. Onun için de Hükümet cemevlerinin, bir türlü, “dini bir kurum”, bir “ibadethane” olduğunu kabul etmemektedir. Ancak sorun, geleneğindeki öncülü din istismarcısı siyasi odaklardan ayıran AKP’nin, aynı zamanda Alevilerin “iç çelişkilerine oynamayı öne çıkarmış” olmasıdır. 2009 sonrasında yapılan “Alevi Çalıştayı” ve sonrasındaki gelişmeler -AKP Milletvekili Reha Çamuroğlu liderliğinde yaptırılan “Hızır Paşa harekatı” Cemevinin caminin “müştemilatına” dönüştürülmesi Fetullah Gülen-İzzettin Doğan yapımı- girişimleri, Alevilere Diyanet’te masa verme ve Alevi dedelerine maaş bağlama girişimleri bunun işaretleriydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Ekim tarihli kabine toplantısındaki, talimatıyla, 58 ildeki 1585 cemevinin ziyaret edilerek taleplerine ilişkin kapsamlı bir çalışma hazırlamayı görüştüklerini açıklaması bize ne anlatmalıdır? AKP’nin Alevilere bakış açısını bilmiyor muyuz? Alevilerin talepleri konusunda Yeni Anayasa çalışması kapsamında düzenlemeler yapılması, Cemevlerinin kültür evi olarak tanınması Diyanet gibi, ayrı bir Alevi cemaati başkanlığı kurularak dedelere maaş, su parası, elektrik parası adı altında, rüşvetle dizginlenmesi gündeme getirildi. Değerli dostlar eğer biz bu duruma karşı sessiz kalır, ön almazsak Alevilerin yok oluşunu göreceğiz!” PİRYOL