Türkiye’de önümüzdeki seçimlerin ne zaman yapılacağından ziyade, olası seçimlere nasıl bir atmosferde girileceği önem taşıyor.
Türkiye siyasetinde bir süredir muhalefetin erken seçim çağrısı var. İktidar kanadı ise erken seçim çağrılarını ya görmezden geliyor ya da 2023’ü işaret ederek erken seçime kapıları kapatıyor.
Baskın seçimin işaretleri
2023 Haziran ayında yapılacak Genel Seçimlere daha 2 yıl var ama iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasetin sahada bir presi söz konusu. AK Parti kanadı her ne kadar seçim zamanında yapılacak dese de erken bir seçimden ziyade baskın bir seçim ile sandığa gideceği yönünde ciddi işaretler var. HDP’nin kapatılma sürecinin hızlandırılması, HDP’ye baskıların daha da artması. AK Partinin sahada sandık güvenliği üzerine yaptığı çalışmalar. Bakanların, milletvekillerinin heyetler halinde sahada görüntü vermesi. Yine AK Parti cenahında yürütülen “Gönüllere dokunma” kampanyaları, seçim kanununda yapılacak düzenlemeler vs. Tüm bunlar baskın bir seçim için siyasal atmosferin iktidar lehine oluşturulmasının zeminini döşemekte.
Mesele 2 yıl mı?
Her şeyden önce iktidarın erken seçim yok, seçimler zamanında yapılacak söylemi, daha önce yaşanan pratiklerle inandırıcılığını yitirmiş durumda. Ama yine de muhalefette hükümetin erken seçime gitmeyeceği, seçimden korktuğu için 2023’e kadar garanti olan iktidarını kaybetmek istemeyeceği yönünde görüşler de var. Aslında bu görüşleri ileri sürenler bugüne kadarki iktidar pratiklerine biraz yüzeysel bir gözle yaklaşmaktalar. İktidarda olan ve bunu yıllardır perçinleyen bir parti pratiğinin 2 yıl daha uzatmaları oynamak için sandıktan geri durduğunu söylemek pek de isabetli bir yaklaşım olarak gözükmüyor. Sandıktan zaten çıkamayacağım, bari 2 yıl daha iktidarın nimetlerinden faydalanayım. Yani 20 yıl iktidar gücünü kullanan bir partiden böyle basit bir davranış beklemek için saf olmak gerek.
Seçime giden süreç?
Aslında mesele seçimin ne zaman yapılacağından çok, nasıl, ne şekilde yapılacağı ya da seçime giden sürecin ne şekilde oluşturulacağıdır. Seçim ister 2022 yılında isterse de zamanında yapılsın bunun hiçbir önemi yok. Önemli olan iktidarın seçime giden süreci nasıl yöneteceğidir. AK Parti ya da Cumhur İttifakı sandığa gideceği güne kadar neler yapacak buna bakmak gerekiyor. Muhalefetin seçim zamanından çok odaklanması gereken iktidarın seçime giden süreçte yapacağı hamlelere nasıl karşılık vereceği, onları boşa düşürüp düşüremeyeceğinde düğümleniyor. Bugüne kadarki muhalefet pratiği pek iç açıcı bir tablo sunmuyor ama yine de peşinen muhalefeti beceriksiz göstermek de doğru olmaz.
Muhalefetin HDP sınavı
Tabii muhalefetin parçalı tablosunun yarattığı dağınıklık psikolojisinin yanı sıra Millet İttifakı olarak bir arada bulunmaya çalışanların HDP’ye yaklaşımı da seçim sonuçları açısından kritik önemdedir. Gerek CHP gerekse de İYİ Parti HDP konusunda bugüne kadar iyi bir sınav veremedi. İktidar Millet İttifakı’nın HDP konusunda istediği anda ayağını kaydırmayı bugüne kadar çok iyi bir şekilde başardı. HDP ise oylarının çantada keklik olmadığı konusunda zaman zaman açıklamalar yapıyor. Yine, Saadet Partisi içinde kazan kaynamakta ve iktidar lehine bir ayrışmanın zemini döşenmekte.
Muhalefet kendi zayıflıklarına bakmalı
Tüm bu tabloya bakıldığında muhalefet açısından zorlu bir sınavın kapıda beklediği aşikar. Ama buna rağmen muhalefet iktidara erken seçim çağrılarını tekrarlamaktan geri durmuyor. Sandık halihazırda iktidarın yumuşak karnı gibi gözükse de muhalefetin durumu da iç açıcı değil. Muhalefet asıl kendi zayıflıklarını güçlendirme, handikaplarını aşmak zorunda ki, olası bir baskın seçimde bir iktidar alternatifi olarak öne çıkabilsin. Yani muhalefet iktidarın zayıflıklarından ziyade kendi zayıflıklarına odaklansa çok daha isabetli bir iş yapmış olacak.