Geçiniyordu sadece, o olmadan oymuş gibi geçinip gidenlerdendi. Nabza göre şerbet veriyor, bukalemun gibi renkten renge giriyordu.
Demokrat değildi ama demokratmış gibi davranmakta üstüne yoktu. Sürekli rol yaptıkça tam bir oyuncu olmuştu. Bazen roller ile gerçek kimliği arasında neyin doğru neyin yanlış olduğunu karıştırsa da günün sonunda işine geldiğince bir şekilde kıvırıveriyordu.
Yükselen, parıldayan her şeyin peşine düşüyor, balon gibi şiştikçe şişen egosunun girdabında kendini kaybediyordu. Doğrunun peşinden sabırla gitmek yerine kolay yoldan köşeyi dönmenin dayanılmaz hafifliğiyle daldan dala atlıyordu.
İnsanlık çok çekti böylelerinden… Çünkü ne oldukları belli değildi ve her an her ipte oynayacak kıvamdaydılar. Onlar için her şey bir perdeden ibaretti. Üzerlerini örttükleri perdenin altında binbir fırıldakla günlerini geçiriyor, öyle olmasalar da öyle geçiniyorlardı.
Maskeler altında binbir surat kimlikleriyle ortalıkta caka satıp durmaya bayılırlardı. Çekmecelerinde her şey vardı, istediklerini elde etmek için yapamayacakları şey, çevirmeyecekleri dümen yoktu. Kah özgürlükçü kah despot olmak, hem nalına hem mıhına vurmak onlar için sıradan davranışlardı. İstedikleri tek şey her yerde her şeyde zeytinyağı gibi üstte kalmaktı.
Her şey anlıktı ve bir uçtan bir uca savrulmanın bir mahsuru yoktu. Nasıl olsa her duruma uydurabilecekleri bahaneleri hazırdı. Neresinden tutsanız elinizden kayıp gidiyorlardı. Pragmatizmin kitabını yazanlar ellerine su dökemezdi. Her numara vardı, Kırkayak misali… Tek dertleri vardı, işlerine geldikleri gibi geçinmek…
Kazanmak için her yolu mubah görüyor, etik, ahlak, değer her şeyi anında bir kenara bırakabiliyorlardı. Yeter ki, işin sonunda bir damla dahi kazançlı çıkabilsinler. Bir parçacık çıkarları için dünyayı ateşe atmaktan çekinmedikleri gibi, pervasızlıkta da sınır tanımıyorlardı.
Ne içinde yaşadıkları topluma ne de insani değerlere zerre saygıları yoktu. Yaya geçidindeki yayanın üzerine doğru gaza yüklenmeyi marifet bilecek kadar insanlıktan uzaklaşmışlardı. Düşene bir tekme vurmaya her an hazır ve nazır haldelerdi.
Günün sonunda kazançlı çıkacakları her durumu gözetmek dışında bir dertleri yoktu. Geçim derdini, öyle geçinmekle karıştırıyorlardı. Sistemin çıkar dünyasına boylu boyunca uzanırken, bir yandan da eşitlikçi pozları takınmaktan da geri durmazlardı. Yani, ne, ne zaman, ne kadar işlerine gelirse öyle geçinmek dışında bir marifetleri yoktu. Kazanmak için her kılığa girebilirlerdi. Onun için de mühim olan her şeyin öyle geçinmek olduğu konusu onlar için şaşmaz bir hayat dersiydi. Derslerinde pek de başarılı oldukları ise su götürmez bir gerçekti.