Korona günlerinde evde kalmak zorunda olan birçok insan zaman geçirmek için ya kitap okumaya ya da film seyretmeye başladı.
Daha önce kitap okuma alışkanlığı olanlar ya da düzenli bir şekilde film seyredenleri saymıyorum, korona sayesinde yeni alışkanlık kazananlar için söylüyorum. Kitap okuma alışkanlığı dedim de yalnız bunun bir alışkanlık olarak tanımlanması da aslında kafama pek yatmadı. İyisi mi biz buna kitap okuma ihtiyacı diyelim.
Okuyan az, anlayan daha az, anladığını uygulayan yok denecek kadar az
Evet, kitap okuma bir ihtiyaç hem de ekmek kadar su kadar hava kadar olmasa da her insanın önemli bir ihtiyacı. Ama gelgelelim, hayatında bir tek kitap okumadan bu dünyadan gelip geçen insanların olduğu da bir gerçek. Yine ders kitapları dışında herhangi bir kitabın kapağını açmadan ömrünü tüketen insan sayısı da az değil. Vesselam kitap okuma her ne kadar insanın bir ihtiyacı olsa da bu ihtiyacı ömrünce hissetmeyen insanların sayısı da oldukça kabarıktır. Hele ki, memlekette ne yazık ki, kitap okumayana değil de kitap okuyana tuhaf tuhaf bakar vaziyetteyiz. Çünkü kitap okuma ihtiyacı hissetmeyen insanların çoğunlukta, okuyanların azınlıkta olduğu bir tablo ile karşı karşıyayız. Niye çünkü bir durumun normalleşmesi için genelleşmesi gerekir. Bu durum doğru ya da yanlıştan bağımsız olarak böyledir.
Herkesin bildiği
Bir yolculuk düşünün; hava, kara, deniz demir yolu falan fark etmez. Yolculardan kaçının kitap okuduğuna bakalım ve memleketin ne kadarının kitap okuma ihtiyacı hissettiği hakkında bir fikir edinebiliriz. Tabii ki, normalde kitap okuyan ama yolculuk sırasında kitap okumayı tercih etmeyeneler de olabilir, bu durumda olanları da dışarıda bırakmamak gerekir. Ama demem o ki, kitap okuma ihtiyacı bizde maalesef yeterince gelişkin değil. İyi de bu hemen hemen bu toplumda herkesin bildiği bir gerçek. Haliyle buraya kadar yazılanlardan öğrendiğiniz bir şey yok, o halde bu makalenin buraya kadar olan bölümünü boşuna mı okudunuz?
Boşu boşuna
Aslında evet, buraya kadar yazılanları okumasaydınız da olurdu. Çünkü hayatınıza yeni bir şey katmadı ve harcadığınız zaman da boşa gitti. Yurdum insanı kitap okumuyormuş, eyvallah ama bunu zaten biliyordunuz. İşte tam da okumanın önemi burada başlıyor. Bir şeyleri sorgulama yeteneği kazanıyor insan. Ama her okuma ya da her kitap bunu sağlıyor da diyemeyiz, çünkü okunan birçok kitap tersine bir etkide de bulunabiliyor. Kitap okuma ihtiyacı hissetmek iyi de ne okuduğun, nasıl okuduğun ve ne anladığın da çok önemli. Çünkü ‘uykum kaçtı bir şeyler okuyayım da gözlerim yorulsun, uykum gelsin’ diye okunan kitaplar da var. Tabii bu da bir kitap okuma ihtiyacı ama biraz amaç dışı bir okuma yöntemi.
Okuduğundan kim ne anladı?
Neyse, bu toplumda kitap okuma ihtiyacı hissetmeyenleri bir yana bırakalım ve kitap okuyanlarla yola devam edelim. Ne okuyoruz, nasıl okuyoruz, okuduklarımızdan ne anlıyoruz ve anladıklarımızın hayatımıza etkileri neler? Aslında verimli bir okuma ya da bir kitabı okumaya ayırdığımız zamanın bize sağladığı yararlılık, okuduklarımızın hayatımıza kattıklarıyla ölçülür. Bazen çevremizde görürüz, bir oda dolusu kitabı olan ve okuduğu binlerce kitabın niceliği üzerinden üstünlük taslayanları. Mesele aslında kitap okumakla başlasa da kitap okumakla bitmiyor. Ne okuduğumuzun, nasıl okuduğumuzun, okuduklarımızdan ne anladığımızın, anladıklarımızın ne kadarını yaşamımıza indirgediğimizin önemini kavrayabilmektir esas olan. Değerli olan okuma eyleminin kendisi değil, okunanların hayatımıza kattığı değerdir. Çünkü bakıyoruz çevremize aynı kitabı okuyan ama okuduklarından bambaşka şeyler anlayanlar var. Okuduklarından aynı şeyi anlayıp da yaşamında ayrı ayrı davrananlar var.
Okuduğun kitabın kime ne yararı oldu?
Elbette ki, ‘insan kısım kısım yer damar damar’ her insanın bir şeyden alacağı farklı farklı şeyler olacak. Her insan avucunu denize de daldırsa alacağı su miktarı bellidir. Kast ettiğim bu değil. Bırakalım farklı insanları, aynı insan bile farklı zamanlarda okuduğu aynı kitaptan farklı farklı şeyler anlayabilir. Herakleitos’un da dediği gibi “Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz”. Değişim illa ki olacak, bunu yadsıyamayız ama vurgulamak istediğim şey şu: Nasıl oluyor da bugüne kadar yazılmış o kadar değerli kitap arasında ömür tüketen insanlar, sıra okuduklarını yaşamlarında var etmeye geldiğinde bu kadar başarısız olabiliyorlar. Hayatında belki de bir tek kitap okumadan insani değerler konusunda kendini çok iyi yetiştirebilen ve çevresindeki insanlarla iletişimi, paylaşımı çok çok iyi olan insanlar da var, binlerce kitap arasından çıkıp gelen ama topluma en küçük bir yararlılık sağlamadan ömür tüketen insanlar da var. Hal böyle olunca, okumuşsun ama boşa okumuşsun be kardaş diyesi geliyor insanın.
Başa gelirsek; korona günlerinde herkese iyi ve yararlı okumalar dilerim.