Araştırmacı-Yazar Mesut Özcan, 16-17 Ekim’de Munzur Üniversitesi’nde yapılacak olan “Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli” sempozyumuna tepki gösterdi.
Özcan, “Dersim’de böyle bir çalışmanın yapılması Dersim’in Alevi inancı için bir kale olmasından dolayı. Dersim Aleviler için çok önemli bir coğrafya. Munzur Üniversitesi bu tavrıyla geçmişten beri eleştirilen Tunceli Cemevi’nin mirasını devralacak gibi görünüyor” dedi.
AKP hükümetinin Dersim’deki asimilasyon faaliyetleri çeşitli yöntemlerle sürüyor. Tunceli Valiliği’nin koordinasyonuyla, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ve Munzur Üniversitesi işbirliğiyle, 16-17 Ekim 2024 tarihlerinde Munzur Üniversitesi’nde “Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli Sempozyumu” gerçekleşecek.
Araştırmacı-Yazar Mesut Özcan, yapılacak sempozyumun amacını değerlendirdi.
“MUNZUR ÜNİVERSİTESİ, TUNCELİ CEMEVİ’NİN MİRASINI DEVRALACAK GİBİ GÖRÜNÜYOR”
Yapılacak sempozyumun Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın inisiyatifinde olan bir çalışma olmadığını belirten Mesut Özcan, “İktidarın Alevilere yönelik bir politikası. Dersim’de böyle bir çalışmanın yapılması Dersim’in Alevi inancı için bir kale olmasından dolayı” dedi.
Geçmişten beri devletin Alevilere ilgi duyduğu zaman ilk uğradığı yerin Dersim olduğuna dikkat çeken Özcan, “Devletin inançlardan elini çekmesi gerekiyor, toplum kendi inancını kendi istediği gibi yaşamalı. Dersim sadece Dersim değildir. Dersim Aleviler için çok önemli bir coğrafya. Bu çalışmanın Munzur Üniversitesi üzerinden yapılması da aslında çok ilginç bir şey değil. Munzur Üniversitesi bu tavrıyla geçmişten beri eleştirilen Tunceli Cemevi’nin mirasını devralacak gibi görünüyor. Munzur Üniversitesi Dersim’in inancı, kültürü ve dili için bilimsel çalışmalar yapmalı” şeklinde konuştu.
“ALEVİLERE DEĞER VERDİĞİNİ GÖSTERME ÇABASI”
“Horasan’dan geldik” denilerek Aleviliğin Türklüğe bağlanmaya çalışıldığını vurgulayan Özcan, “Biraz daha geriye giderek İslamiyet’le bağdaştırması bilime uymayan bir durum. Yapılacak sempozyumda üniversitedeki salonların isimlerine Dersim’de kutsal mekânların adının verilmesi ve bunun bildiride de belirtilmesi bir politikanın amacı. Ana Fatma, Munzur Baba salonu gibi isimlerin verilmesi Alevilere şirin gözükme ve Alevilere değer verdiğini gösterme çabası. Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı üzerinden Munzur Üniversitesi’nin çabası beklenen bir şey ve gelecekte bu durum daha da artacaktır” ifadelerini kullandı.
“ALEVİ KURUMLARININ BİR ENSTİTÜ GİBİ ÇALIŞMASI GEREKİYOR, ALEVİ İNANCI İLE İLGİLİ KURSLAR VERİLMELİ”
Alevi kurumlarının sadece adlarıyla var olduklarını ve pratikte yaptıkları kayda değer bir şey olmadığını dile getiren Araştırmacı-Yazar Mesut Özcan, şöyle devam etti:
“Alevi kurumları bir enstitü gibi çalışması gerekiyor çünkü geçmişlerine dair bir arşivleri, müzeleri ve referans gösterecekleri kayıtları yok. Biz Alevilerin en büyük kusuru sadece konuşuyoruz ve düşüncelerimizi aktarıyoruz. Ancak şu anda Alevilerin karşısında olan kurumlar ciddi bir arşiv oluşturuyor ve bunun üzerine düşüncelerini oturtuyorlar. Alevi kurumlarının bir an önce bir enstitüye dönüşmeleri ve arşiv oluşturmaları gerekiyor. Cemevlerinde sadece bağlama ve semah kurslarının verilmesi yetersiz yeni kuşaklara Alevi inancı ile ilgili kurslar verilmeli. Milyonlarca Aleviden söz ediyoruz ancak Alevilerin akademik bir dergisi yok. Alternatif bir şey yaratmamız lazım. Aleviler sürekli konuşup, eleştiriyor ama yerine ne koyacağız.”