Alevilerin ibadethanesi olan cemevlerinin statüsü belirsizliğini korurken, Alevi gençlerinin belli bir kesiminde yaşanan “Cemevine gidersem memur olamam” kaygısı ise eşit yurttaşlık talebinin yakıcılığını gözler önüne seriyor.
Diyarbakır’da cemevi 10 yıldır faaliyette ama cemevine gidenlerin sayısı gün geçtikçe artmak yerine azalıyor.
PSAKD Diyarbakır Şubesi Başkanı Aydın Atlı, Diyarbakır’daki Alevilerin toplu olarak bir mahallede yerleşmediğini, kentte dağınık olarak yaşadıklarından dolayı cemevine ilginin az olduğunu belirtirken, Alevi olduğunu gizleyenlerin ve “Cemevine gelirse işe giremeyeceğini düşünen” insanların olduğunu söyledi.
Diyarbakırlı Alevilerin cemevine ilgisi neden az?
Atlı, Diyarbakır’da yaklaşık 10 bin kişilik bir Alevi nüfusun yaşadığını ancak 5-6 yıl öncesine göre Cemevlerine gelen yurttaşların sayısında bir azalma olduğunu belirterek, “Gerek ülkenin genelindeki siyasi atmosfer gerekse de insanların artan ekonomik kaygıları ve bunun üzerine bir de pandemi sürecinin etkileri cemevine gidiş gelişleri de etkiledi. Etkinliklere katılım açısından düşündüğümüzde geçmişe göre cemevine gelenler azalmış durumda. Tabii bunda cemevinin elektrik borcundan dolayı 22 ay kapalı olmasının etkisi de var. Elektrik kesintisinin üzerine bir de pandeminin eklenmesi cemevindeki etkinliklerin yapılamamasını ve canlarımızın cemevine geliş gidişlerini etkiledi” dedi.
2011 yılının Aralık ayında açılan Diyarbakır Cemevi’ne Alevi yurttaşların gösterdiği ilginin düzeyi üzerine, Cemevi dedesi Musa Karkin, PSAKD Diyarbakır Şubesi Başkanı Aydın Atlı ve cemevinin semah eğitmeni Sırdaş Adıgüzel değerlendirmede bulundu.
Kırdan kente göçle birlikte metropollere yerleşen Alevilerde Dede-Talip ilişkisinde belli düzeylerde bir kopuş yaşanırken, cemevlerinin açılmasıyla birlikte Alevi toplumu yeniden kültürel değerlerine ve inanç ritüllerine sahip çıkmaya çalışıyor.
Alevilerin kent merkezinde dağınık olarak yaşadığı ve topluca bir araya gelebildikleri tek yerin ise cemevi olduğu Diyarbakır’da Alevi toplumunun cemevine olan ilgisini değerlendiren Diyarbakır Cemevi Dedesi Musa Karkin, kentleşmeyle birlikte Alevilerin kendi kültürlerini sürdürme noktasında zayıflık yaşandığını ifade etti.
Dede Karkin, ekonomik sorunlar ve iş aş kaygısından Diyarbakır’daki Alevilerin yeteri kadar cemevini sahiplenemediğine değinirken, eskiden dede-talip ilişkisinin baba evlat ilişkisi gibi aile içinde olduğunu ancak kentleşme ile birlikte bu yapının dağıldığını söylüyor.
‘Dede talibiyle cemal cemale oturup fikir alışverişinde bulunamıyor’
Ekonomik kaygılardan dolayı taliplerin ülkenin dört bir yanına dağılmak zorunda kaldığına ifade eden Dede Karkin, kent yaşamında dede-talip ilişkisine dair şunları söyledi: “Dede Diyarbakır’da ama talip ekmeği, geçimi için başka bir kente göçmüş durumda. Evet, teknolojik imkanlarla bir iletişim sağlanabiliyor ama yüz yüze bir karşılaşma olmuyor. Dede talibiyle cemal cemale oturup fikir alışverişinde bulunamıyor. Bundan dolayıdır ki, bu kültürü aktarma noktasında zayıflıklar yaşanıyor.”
‘Cemevine giren siyasetini ve siyasi hesaplarını dışarıda bırakmalı’
Kentlerde cemevlerinin Alevilerin ibadet yerleri olduğunu dile getiren Dede Karkin, cemevlerinin kapısının herkese açık olduğunu ancak cemevlerine siyasetlerini taşımaya çalışanlara karşı da endişeli olduklarını belirtti. Dede Karkin, “Cemevlerinin kapısı herkese açıktır ama kimsenin siyasetini buraya taşıma hakkı yoktur. Cemevine giren siyasetini ve siyasi hesaplarını dışarıda bırakarak girmelidir. Cemevleri hiçbir siyasetin arka bahçesi değildir. Cemevine herkes bireysel olarak girmeli ve oradaki işleyişe saygı duymalıdır” ifadelerini kullandı.
‘Tüm insani değerlere saygılıyız ve bize de saygı duyulmasını bekleriz’
Cemevlerinin Alevi kültürünün sürdürüldüğü ve inancının yaşatıldığı yerler olduğunun altını çizen Dede Karkin, cemevinin çatısı altına hiçbir siyasi projenin girmesini izin vermeyeceklerine vurgu yaparak şu değerlendirmede bulundu: “Kiliseye, camiye, havraya, sinagoga nasıl bakılıyorsa cemevlerine de öyle bakılmalıdır. Cemevlerine siyasetin girmesinden endişeliyiz. Biz bugüne kadar hep hak ve hakkaniyet üzerinde olmuşuz, siyasetin oyunlarına malzeme vermemişiz. Alevi kültürü hoşgörü kültürüdür. Biz tüm insani değerlere saygılıyız ve bize de saygı duyulmasını bekleriz. Bizim ibadetimiz dahi insana hizmettir. Biz insanların hak ve hukukuna riayet ederiz. Gönül temizliği ve kul hakkını ön planda tutarız.”
‘Cemevinin kurulması aslında bir nebze de olsa Batıya olan göçü yavaşlattı’
PSAKD Diyarbakır Şubesi Başkanı Aydın Atlı, ise Alevi nüfusunun yoğun olduğu yerlerde kurulan cemevlerine ilgi ile Diyarbakır gibi Alevilerin kent merkezinde dağınık olarak yaşadığı bir yerde kurulan cemevine ilgi yoğunluğu arasında farklar olacağını ifade etti.
Diyarbakır’daki cemevinin ekonomik sorunlarını aşamadığına vurgu yapan Atlı, Alevilerin cemevine ilgisine yönelik olarak da şöyle konuştu: “Burada yaşayan Alevilerin çoğunun devlet memurluğundan kaynaklı cemevine gelme konusunda sıkıntıları var. Ama tabii cemevi ve derneğimiz olmadan önce insanlarımız ancak kahvelerde bir araya gelebiliyorlardı. Benim gibi kahveye gitmeyenler için ise bir canımız hakka yürüdüğünde ancak birkaç gün sonra bundan haberdar olabiliyorduk. Cemevi ve yerel derneklerimizin kurulmasından sonra bırakalım Diyarbakır’daki Alevileri buradan göç eden Alevilerin (İzmir/Narlıdere, Mersin, Ankara) durumundan dahi hemen haberdar oluyoruz. Hakka yürüyen canlarımızla ilgili anında haber alıyoruz. Diyarbakır’daki Aleviler önce köyden merkeze göç ettiler, sonra da Batıya göç ettiler. Cemevinin kurulması aslında bir nebze de olsa Batıya olan göçü yavaşlattı. Diyarbakır’da cemevinin içini ne kadar doldurabildiğimiz ise hem ekonomik durum hem de nüfus yoğunluğuyla alakalı bir durum.”
‘Elektrik kesintisinin üzerine bir de pandeminin eklenmesi cemevine geliş gidişlerini etkiledi’
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Diyarbakır Şubesi’nin 400’ün üzerinde bir üyesi olduğunu ifade eden Atlı, Diyarbakır merkezde köyler de dahil 5 binin üzerinde bir Türkmen Alevi nüfus olduğunu belirterek, kentte yaşayan Alevilerin cemevine katılım oranına ilişkin olarak da şu değerlendirmede bulundu: “ Diyarbakırlı Alevilerin yanı sıra kentte bir o kadar da dışarıdan buraya gelen Alevi nüfus var. Yani, Diyarbakır’da yaklaşık 10 bin kişilik bir Alevi nüfustan söz edebiliriz. Tabii bundan 5-6 yıl öncesine göre Cemevlerine gelen canların sayısında bir azalma da var. Gerek ülkenin genelindeki siyasi atmosfer gerekse de insanların artan ekonomik kaygıları ve bunun üzerine bir de pandemi sürecinin etkileri cemevine gidiş gelişleri de etkiledi. Etkinliklere katılım açısından düşündüğümüzde geçmişe göre cemevine gelenler azalmış durumda. Tabii bunda cemevinin elektrik borcundan dolayı 22 ay kapalı olmasının etkisi de var. Elektrik kesintisinin üzerine bir de pandeminin eklenmesi cemevindeki etkinliklerin yapılamamasını ve canlarımızın cemevine geliş gidişlerini etkiledi.”
‘Cemevine gelirse işe giremeyeceğini düşünen insanlarımız var’
Cemevi etkinliklerine katılım az olduğunu ve cemevine olan ilgiyi yeniden canlandırmak gerektiğini söyleyen Atlı, “Cemevi’ndeki sosyal etkinliklerin arttırılması gerekiyor ama bu da ekonomik güçle alakalı bir durum. Derneğimizin 400 üyesinden çok azının aidatını (Yıllık 24 TL) ödemesi yaşanan ekonomik sıkıntının bir nedenidir. Aidatlar düzenli olarak ödendiğinde dahi cemevinin ihtiyaçlarını gidermek olanaklı olmuyor. Bağışlar olmasa aidatlarla bu ihtiyaçların karşılanması mümkün değil. Cemevlerinin etkinliklerine katılım noktasında da gençlerin ilgisi de çok az. Tabii cemevlerine gençlerin ilgi alakasının az olması büyük oranda anne babaların tutumuna da bağlı. Anne baba cemevine gitmediğinde gençlerin gelmesini de bekleyemeyiz. Anne babalar ise hem siyasi baskılardan hem de işe alımlarda derneğe üye olmanın sorun olarak görülmesi gibi etkenlerle cemevinden uzak duruyorlar. Tabii ki biz kendi kimliğimizi gizlememeliyiz ama maalesef hala bile bunu gizleyen insanlarımız var. Cemevine gelirse işe giremeyeceğini düşünen insanlarımız var. Bu yersiz bir kaygıdır ama insanlarımızdan bu kaygıları taşıyanlar da var. Tabii cemevine gelse de gelmese de onun Alevi olduğunu bilen biliyor zaten. Yani, kimse onu cemevine gitmiyor diye işe alacak da değil” diye konuştu.
‘İlk cem törenine 32 yaşımda Hacıbektaş şenliklerinde katıldım’
Diyarbakır’daki Alevileri cemevine sahip çıkmaya çağıran Atlı, şu ifadeleri kullandı: “Burada bir kurumumuz var ve bizim onun içini doldurmamız gerekiyor. Eğer kendimize Aleviyiz diyorsak kurumumuza sahip çıkmalıyız. Tabii bu sahiplenme sadece aidat ödemek ya da bağış yapmakla da olmuyor, etkinliklere katılım sağlamak da gerekiyor. Etkinliklere destek vermek, içinde yer almak önemlidir. Cemevlerine ilginin az olması aslında kendi kültürümüzden uzaklaştığımızın da bir göstergesidir. Benim de çocukluğum köyde geçti ama birebir Alevi kültürünün bana verildiğini görmedim. Alevi olduğumuzu biliyorduk, gerekleri konusunda bilgilendiriliyorduk ama Aleviliğin felsefi olarak içeriği konusunda ancak üniversitede kendi okumalarımızla öğreniyorduk. Ben şuan 60 yaşındayım ve 15 yaşıma kadar da köydeydim ve bir ceme katılamadım. İlk cem törenine 32 yaşımda Hacıbektaş şenliklerinde katıldım. Bu aslında büyük bir eksikliktir.”
‘Biz cemevine gelsek de gelmesek de zaten kimlik olarak Alevi olarak biliniyoruz’
Pir Sultan Abdal Kültüre Derneği Diyarbakır Şubesi Cemevi semah eğitmeni Sırdaş Adıgüzel de 2002 yılından beri dernek çatısı altında kültürel faaliyetlerin sürdürüldüğünü belirtiyor. Derneğin kültürel faaliyetleri içinde semah öğrenmeye başladığını ve daha sonra cemevinin açılmasıyla birlikte faaliyetlerine burada devam ettiğini ifade eden Adıgüzel’in, Diyarbakır’da Alevi gençlerinin cemevine gösterdiği ilgiye ilişkin değerlendirmeleri ise şöyle: “Cemevine gelen gençlerin sayısı çok az ve bunun altında yatan birçok sebep var. Her şeyden önce gençlerin iş ve yaşam kaygısı bunun başında geliyor. Gençler şuan kendisi için iyi bir iş imkanı oluşturmanın çabasındalar. Alevi gençlerinde de iş ve daha iyi yaşam koşulları çabası cemevindeki etkinliklere katılmanın önüne geçebiliyor. Tabii tüm gençler için bunu söyleyemeyiz ama genel durum bu. Üniversiteye hazırlık, üniversite sonrası KPSS hazırlığı, memurluk çabaları vs. gençlerin önceliği her zaman iş ve yaşam kaygısıdır. Cemevindeki faaliyetlere katılmak yerine KPSS’ye hazırlık daha ön planda olabiliyor. Cemevleri her şeyden önce bir ibadethanedir ve aynı zamanda kültürel faaliyetler de var. Tabii cemevlerine gelip gitme konusunda bazı gençlerde cemevine gidersem memuriyete alınma konusunda bir engel yaşar mıyım kaygısı da yok değil ama bunu herkes için söyleyemeyiz. Ancak şöyle de bir gerçeklik var ki, biz cemevine gelsek de gelmesek de zaten kimlik olarak Alevi olarak biliniyoruz. Tabii ki, cemevine gidersem, orada gözükürsem memuriyete alınmada sorun yaşar mıyım çok yersiz bir kaygıdır. Çünkü bir kişi Alevi olduğu için işe alınmayacaksa onun cemevine gelip gitmediğinin bir önemi yok.”
‘2 defa mülakattan elendim’
2003 yılından beri kurum içindeki etkinliklere katıldığını ve cemlerde görev aldığını belirten Adıgüzel, Alevi olduğu için 2 yıl üst üste mülakatlarda elendiğini söylüyor. Adıgüzel, cemevine gitse de gitmese de Alevi kimliğinden dolayı bir yurttaşın ötekileştirilebileceğini belirterek, “İnsanlarımız Alevi oldukları için işe alınmayacaksa zaten alınmaz, burada cemevine gidip gitmemek bir kıstas değil. Benim de 2 defa öğretmenlik mülakatından elenme durumum oldu ve siyasi olarak da hiçbir faaliyetim yoktu. Mülakattan elenmemin sebebini de öğrenemedim ve 2-3 yıllık bir hak kaybım oldu. Ama sonra öğretmen olarak atandım” ifadelerini kullandı.
‘Talebe göre kurs açıyoruz’
Adıgüzel, cemevindeki kültürel etkinliklere ilişkin olarak ise şunları söyledi: “Cemevinde semah kursumuz var. Talep olduğu takdirde bağlama kursu açıyoruz. Burada daha çok talebe göre hareket etmeye çalışıyoruz. Semah kursumuz her sene düzenli olarak açılıyor, eğitimlerimizi kesintisiz sürdürüyoruz. 12 hizmette görev alacak arkadaşlara yeni arkadaşlar dahil olduğunda bu hizmetin nasıl yapıldığını öğretiyoruz. Önceki senelerde arbane kursu açmıştık. Yine ücretsiz matematik kursumuz vardı. Tabii burada talep önemli, 3 kişi gelip dese biz gitar öğrenmek isteriz, gitar kursu da açarız. Tabii yerimizin ulaşım sorunundan kaynaklı da cemevine gelenler az oluyor.”
‘Cemevine gidersem işe giremem” kaygısının aşılması lazım’
Diyarbakır’da cemevine ilginin arttırılması ve sahiplenme düzeyinin yükseltilmesi için insanların kaygılarının giderilmesi gerektiğini ifade eden Adıgüzel, sözlerine şöyle devam etti: “İnsanların ekonomik kaygılarının, iş ve yaşam kaygılarının giderilmesi lazım. “Cemevine gidersem işe giremem” kaygısının aşılması lazım. Bunun yanında Diyarbakır’da Aleviler toplu olarak bir yerde yaşamıyorlar, dağınık haldeler. Yani, burası bir Dersim ya da Adıyaman değil. Diyarbakır’da Alevilerin toplu olarak yaşadığı bir mahalle yok. Diyarbakır’da Alevilerin dağınık olarak yaşamaları cemevine gelen canların sayısını da etkiliyor.”
‘Derneğimiz Ofis’te iken semah ekibimizde Sünni arkadaşlarımız vardı’
Diyarbakır’daki Alevilerin artık kimliklerini saklamadığını ve açıkça ifade edebildiğini belirten Adıgüzel, şunları ifade etti: “Ben bir öğretmen olarak görev yaptığım okulda Alevi kimliğimi açıkça dile getirebiliyorum. Arkadaşlarım Alevi olduğumu ve cemevinde hizmet yürüttüğümü biliyorlar. Aslında Diyarbakır’daki Aleviler olarak geçmişten gelen kendi korkularımızı aşma noktasında sorun yaşıyoruz. Kabuğumuzu kıramıyoruz. Tabii ki, bundan dolayı kimseyi suçlamayız, sonuçta geçmişte yaşanmış katliamlar silsilesi var. Bütün bunları yaşamış bir toplumun kabuğunu çok çabuk kırması, çok hızlı bir şekilde kendi kimliğini açık etmesi kolay olmuyor. Ben ilk geldiğimde Diyarbakır’da Alevi olduğumu kimse bilmezdi. Aleviyiz dediğimizde ya da semah döndüğümüzde insanlar şaşırıyorlardı ve hayranlıkla izliyorlardı. Çünkü Diyarbakır’da Aleviler olduğunu bilmiyorlardı. İnsanlar Alevileri merak ettiği için derneğimize geliyorlardı. Derneğimiz Ofis’te iken semah ekibimizde Sünni arkadaşlarımız vardı. Semahı merak eden öğrenmek isteyen gençler vardı. Bizimle birlikte semah dönüp kültürümüze saygı duyuyorlardı.”
Başarı için yönetim ve halk iç içe olmalı
Dernek yönetimleri ile yurttaşlar arasındaki ilişkiye değinen Adıgüzel, insanların samimi olmaları gerektiğini ve sözlerinin arkasında kararlılıkla durmaları gerektiğini belirterek şöyle konuştu: “Bir kurumu, derneği yönetmek sadece yönetimde yer alan 7 asil ve 7 yedek üyenin işi olarak görülmemeli. Halkın gönüllü olarak yönetime yardımcı olması, beraber çalışması gerekiyor. Oysa bırakın halkı, yedek üyeler bile kendini yönetimden saymıyor ve öyle uzak duruyorlar. Sanki herhangi bir sorumluluğu yokmuş gibi davranabiliyorlar. Başarı için tüm yönetim kurulu üyelerinin aktif olması gerekir. Kendimizden, ailemizden, çevremizden katarak yönetimi desteklemek gerekiyor. Yoksa bu ağımız genişlemez ve başarıya da ulaşamayız. Cemevi yönetiminde bulunan 14 kişinin çocuklarının ve yakınlarının dahi cemevine gelmediğini düşünün. Diyelim ben cemevinde bir yöneticiyim ama benim çocuğun cemevine gelmiyor ama size diyorum ki, çocuğunuzu cemevine gönderin. Bu ne kadar samimi bir çağrı olur?”
‘Binamız geniş ama 3 kişi ile semah çalışması yapıyoruz’
10 yıl öncesine göre Diyarbakır Cemevi’ne Alevi yurttaşların ilgisinin azaldığına işaret eden Adıgüzel şunları söyledi: “Avrupa’da Alevilerin hakları açısından bir ilerleme olduğunu görüyoruz ama Diyarbakır yereli için konuşacak olursan biz 10 yıl öncesine göre geriye gidiyoruz. Önceden burada 40 kişi ile semah döndüğümüzü hatırlıyorum. Semah dönmek için sıra beklerdik. Ofis’te dernek binasına sığmıyorduk ama bugün bakıyoruz, binamız geniş olmasına rağmen 3 kişi ile semah çalışması yapıyoruz. Yani 10 yıl içinde ileri gitmek yerine geri gitmişiz.”
‘Cemevine gelmeyenler, işimizden, ekmeğimizden olur muyuz kaygısı içinde’
Cemevlerine Alevi gençlerin yeterince ilgi göstermemesinin temel nedeninin siyasi korkudan kaynaklandığını ifade eden genç bir kadının değerlendirmeleri ise şöyle: “Cemevine gelmek isteyen herkes işimizden, ekmeğimizden olur muyuz kaygısı içinde. İnsanlar kendini güvende hissedemiyor, çünkü artık her yerde bir korku mekanizması devrede. İnsanlar bundan duygusal olarak etkileniyorlar. En temel sorunun bu olduğunu düşünüyorum ama bunun yanında yaşamın zorlaşması ve ekonomik kaygılar da var. İnsanlar geçinebilmek için daha çok çalışmak zorundalar. Pandemi süreci de bunun üzerine eklendi. Gelir adaletsizliği had safhada, bir tarafta aşırı zenginlik diğer tarafta ağır sefalet var. Tabii ki bu gençleri de çok etkiledi. Ebeveynleri ekonomik sıkıntı içinde olan gençler artık arkadaşlarıyla dışarıda bir çay içebilme olanağından dahi yoksun durumda. Ekonomik sıkıntılar insanların sosyalleşmesinin önüne geçti. Metropol yaşantısının insanları birbirinden koparması da cemevlerine gençlerin ilgisinin azalmasında bir etken. Artık kitlesel etkinliklerden ziyade gençler bireysel yaşam tarzına yönelmiş durumdalar. Gençleri bırakın sosyalleşme ihtiyacı en yüksek olan çocuklarda dahi ortak etkileşimler bitmiş durumda. Cemevinde yaptığımız etkinliklerle, kurslarla, çocuk odası ile bu gidişatı tersine çevirmeye çalışıyoruz. Cemleri sıklaştırarak bu durumu ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Ama tabii bu yeterli de değil. Çünkü cemevine katılımda da yetersizlik söz konusu.”
‘Metropollerde Dede-Talip ilişkisi koptu’
Kentte yaşayan insanlar arasındaki bütün ilişkilerde ve her alanda bir bireyselleşme yaşandığına dikkat çeken genç kadın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu durum Dede-Talip ilişkisine de yansıdı. Kentleşme ve siyasi baskının bir sonucu olarak metropollerde Dede-Talip ilişkisi koptu. Bunun yanında gençlerde cemevine gidersem memur olamam, iş bulamam korkusu var. Son süreçteki KHK’lar işte atmalar insanların gözünü korkuttu. İnsanlar ekmeğiyle sınanıyor. Tabii tüm bu olumsuzluklara rağmen Aleviler kültürel bağlarını güçlendirebilirler. Çünkü ancak kenetlenerek korku duvarları yıkılabilir. Bireyselleşerek, geçmişten günümüze gelen toplumsal hafızayı yok sayarak bir yere varamayız. Bir kenara çözülmek çözüm değil. Gençlerimizi korku çemberinde çekip çıkarmak, onlara güven duygusunu vermek gerekiyor. Bunun için de öncelikle toplum önderlerinin, ebeveynlerin korkmaması, cesur olmaları gerekir ki, gençlere ön ayak olabilsinler.” PİRYOL
İsteyene yol her zaman açık. Allah aşkıdır yolumuz. Birlik olursak büyük oluruz.