PİRHA- Almanya’nın Dortmund kentinde Rıza Şehri Akademisi tarafından organize edilen Alevi Ansiklopedisi Sempozyumu ikinci gününde devam etti.
Pir Rıza Yağmur’un verdiği gulbank ile çerağlar uyandırıldı.
İkinci günün ilk oturumunda Asimilasyon ve Direniş: Kadim inançların yaşama mücadelesi ve dayanışma imkanları konuşuldu.
Êzidîlik, Ehl-i Hak/Yaresan/ Kakallik/Şabakilik ve Nusayrilik gibi tarihin uzun bir döneminde egemen ulus ve dinlerin baskılarına, asimilasyon politikalarına, inançkırıma, sürgün ve zorunlu göçlere maruz kalan inançların temsilcileri ile bu kadim inançların tarihsel direniş ve var olma mücadeleleri, Alevilik Ansiklopedisi çerçevesinde ele alınarak, deneyim paylaşımı ve karşılıklı işbirliği olanakları ele alındı.
Bu çerçevede, diaspora ve sosyal dönüşüm süreçlerinde bilginin aktarımında yaşanan zorlukları, örgütlenme çabaları ve çözüm girişimleri de konuşuldu.
İlk oturuma Zana Kibar’ın moderasyonluğunda Ezidi Navyek koordinasyonundan Heci Çelik, Yarsan Pir Emir, Kakai Seyid Rezan ve Araştırmacı-Yazar Erdoğan Yalgın katıldı.
‘TÜRKİYE’DE DURUM KÖTÜYE GİTMEDİ, ZATEN KÖTÜYDÜ’
“Bu kadar kırım katliama rağmen bu inanç varoldu“ diyen Zana Kibar, “ Sözlü tarihlerimizde bu katliam ve kırım anlatıldı, bu değerlerden vazgeçmemek, belki de bu katliamları arttırmıştır. Bu anlamda bütün çalışmalarımız bir anlamda direniş platformu“ dedi.
“Türkiye’nin kötüye gittiğini düşünmüyorum“ ifadelerini kullanan Kibar, “Türkiye hep kötüydü, kötülüğün olağanlaştığı ve sıralaştığı bir rejim ile karşı karşıyayız. Bu iktidar bu kötülüğün içinde filizlendi ve kötülüğü daha da sıraladanlaştırdı. Bunların gitmesiyle beraber kötülük gitmeyecektir, biz bu kötülüğe rağmen var olacağız. Alevi Ansiklopedisi önemli bir miras olacaktır. Biz bir ansiklopedisi yazmazsak, devletin yazdığı Alevi Ansiklopedisi olacak“diye belirtti.
‘BİR İNANÇ KENDİ DİLİNDE AKTARILIRSA ANLAMLI OLUR’
Araştırmacı-Yazar Erdoğan Yalgın “Biz dünün bir inancı değiliz“ diyerek sözlerine başladı.
Alevilikte Kavli Bela ve kadim kavramlarını açıklayan Yalgın, Alevilerin kendi özgün kavramlarını bularak kullanmaları gerektiğini söyledi.
Yalgın Kürtlerin antik inançlarına dikkat çekerek, mitra inancına değindi. Mürşid kavramının Mitra inancından geldiğini ifade etti.
Mani, Mazdekizm inançlarının da yukarı Mezopotamya’da çıkan inançlar olduğunu kaydeden Yaygın, devamında Mezopotamya’da devam eden inançları anlatarak, „Alevilik bir kıyı bir çöl inancı değil, tarıma dayalı bir inançtır, döngüsel mevsimle alakalıdır. Bu temelde diğer dinlerle alakasının olmadığını gösteren bir argümandır“ dedi.
İslam’ın Mezopotamya bölgesine girişini aktaran Yalgın, Ömer döneminde kanlı bir giriş yaşandığını, fakat o coğrafyada büyük bir direncin geliştirildiğini kaydetti.
Asimilasyon politikalarına değinen Yalgın, “Bir inanç kendi anadili ile aktarılırsa anlamlı olur. Evlad-ı Hak kalkmış, Evlad-ı Resul olmuş. Birçok kavram değişmiş. Bizi kim asimile ediyor. Biz de kendi kendimizi asimile ediyoruz“ dedi.
EZİDİLERİN YAŞADIĞI ASİMİLASYON VE KATLİAMLAR
Yalgın’ın ardından Ezidi Navyek koordinasyonundan Heci Çelik söz aldı. Çelik kürtçe yaptığı konuşmasında Ezidilerin sayısız ferman yaşadığını söyleyerek “ Ezidiler sayısız kez sürgün edildi. Antep’ten Kafkas’a bir Ezidi nüfusu vardı. Bu sürgünler neticesinde Şengal’e göç ettiler. Serhat’ta ve Antep’te hala Ezidilerin yaşadığını söyleyebiliriz. Cumhuriyet tarihinde hazırlanan bir raporda Ezidilerin asimile edilmesi , katledilmesi ve sürgün edilmesi gerektiğine dair ibareler yer almıştır. Ezidiler hep dağlarda yaşadığı için Ezidileri asimile etmek çok kolay olmamıştır, Fakat 1970 sonrasında okullarla, uygulanan politikalarla asimilasyon politikaları sonuç vermiştir. Ezidiler de Aleviler gibi devlet otoritesini reddederek kendi sorunlarını kendileri çözmüşlerdir“ ifadelerini kullandı.
İŞİD katliamlarına değinen Çelik, hala IŞİD’in elinde yüzlerce kadın ve çocuk olduğuna dikkat çekti. Bu soykırımcı anlayışa karşı ortak direnişine vurgu yaptı.
YARSANİLİK İNANCI
Yarsan Pir Emir ise Yarsanilerin ayın 10’unda üç günlük bayramları olduğunu söyledi. Yarsanların Sultan Sahab’ın baş kaldırı sürecinde önemli bir üç günü olduğunu ve bu üç günü bayram olarak kutladığını kaydetti.
Yarsanilerin inanışı hakkında bilgi veren Pir Emir, “Yarsaniler için dağ hayatı önemlidir. Yaresanlar için her mevsimin ayrı bir yeri vardır. Yarsaniler inanç kimliklerini önceler, bazı Yarsani grupları içerisinde kendilerine Kızılbaşlar diyenler de vardır. Ezidi ve Kürt inanç grupları ile Rojava direnişinin ardından ortak bağlarımızın daha da farkında olduk. Kobane ve Şengal kalbimizi incitti“ dedi. (Kaynak: PİRHA)