Alevilerin asırlardan beri yaşattıkları (yol ve erkân’ı, felsefesi, kültürü, geleneği ve yaşama biçimi), semavi dinlerden ayrı, kendilerine özgü temel ilke, kural, değer ve kavramları kendi içinde barındıran, kendine özgü, insan-doğa eksenli ve aklı önceleyen bir inançları (öğretileri) vardır.
Alevilik inancı (öğretisi) hiçbir dinin mezhebi, tarikatı ve ekolü değildir. Bu nedenledir ki; Alevilik inancı (öğretisi) hiçbir dinin içerisinde ele alınamaz ve hiçbir dine monte edilemez. Asimilasyona ve zorunlu din derslerine karşıyız diyor isek, net olmak ve bu pencereden bakmak zorundayız. Aksi takdirde ortaya koyduğumuz eylem ve söylemler inandırıcı olmayacaktır!
Asimilasyon ve dayatma bir insanlık suçudur
Asimilasyon, insan doğasının tahribine yönelik, insanı yozlaştırmayı ve insanı kendi değerlerine yabancılaştırmayı amaçlayan vicdansız bir palan olup, özel olarak planlanmış, bir ideolojik aygıt olarak kullanılan uzun erimli bir süreçtir. Asimilasyon, inançsal, etnik, kültürel farklılığı eritmeyi, yok etmeyi, ortadan kaldırmayı, dönüştürmeyi ve kendisi olmaktan çıkarmayı hedef alır. Bu bağlamda asimilasyon; bir ülkede iktidarı elinde bulunduran hâkim (egemen-baskın) bir ırk, sınıf veya inanç grubundakilerin devlet olmanın imkânlarını kullanarak kendi yönetimi ve sınırları içinde yaşayan ve kendilerinden ırk (etnik), dil, din, inanç ve kültür olarak farklı olan grupların hâkim “ulus” içinde ayrı bir kimlik veya toplum olarak var olmanın koşullarını ortadan kaldırmaya yönelik bir devlet uygulamasına (politikasına) verilen genel bir isimdir. Bu anlamıyla bir yok etme politikası olan asimilasyon gayri insanidir ve insanlık onurunu yaralayan bir şeydir ve bir insanlık suçudur…
Zorunlu din dersleri
12 Eylül Darbesi’nden sonra, 1982 Anayasasıyla (Md. 24), ilk ve orta öğretimde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi adıyla din dersi zorunlu hale getirildi. Zor ve zorunluluk kavramı zaten kendi içerisinde rızasızlık ve baskıyı barındıran sorunlu bir kavramdır. Hangi etnik kimlikte ve hangi din ve de inançta olur ise olsun çocuklara yönelik ayrımcılık insan hakları ihlalidir. Bu anlamıyla zorunlu din dersleri başta laiklik ilkesine, insan hak ve hürriyetlerine haykırıdır. Belli bir din ve mezhep anlayışının kavram, kural ve uygulamalarının çocuklara dayatılmasının kabul edilemeyeceği Avrupa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi hükümlerinde (Madde 18, Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır) yer alıyor. Ve de Madde 26’da, “anne ve baba, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir” diyor.
Çocuklara hiçbir konuda dayatma ve zorlama yapılmayacağı Çocuk Hakları Sözleşmesi maddeleri içerisinde yer almaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi, Madde 1. “Her çocuk vazgeçilmez haklara sahiptir.” Madde 2. “Çocuk Hakları, bütün çocuklar içindir. Doğum yerleri, konuştukları dil ne olursa olsun fark etmez. Büyüklerinin inançları ya da görüşleri nedeniyle hiçbir çocuğa ayrım yapılmaz.” Madde 3. “Çocuklarla ilgili bütün yasa ve uygulamaları oluşturanlar, önce çocukların yararını düşünmek zorundadır.” Madde 28. “Her çocuk eğitimini tam yapabilmek için desteklenir ve korunur. Öğretim parasız ve hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm çocuklar için bir haktır ve zorunludur. Madde 29. “Çocuklara verilen eğitim onların gelişimlerini en fazla ölçüde sağlayacak düzeyde olmalıdır. Eğitim, çocukların kendi kültürüne ve farklı kültürlere saygısını, ayrımcılığa karşıtlığını, doğaya saygısını arttıracak biçimde düzenlenir” diyor.
Din eğitimi, hazırlanışı, içeriği, pedagojisi ve devlet eliyle veriliyor olması itibariyle tümüyle ideolojiktir. Bu nedenledir ki, devleti yönetenler, 40 yıldır uygulanan bu zorunlu din dersiyle de yetinmediler. 2012’de “Kur’an-ı Kerim”, “Hz. Muhammed’in Hayatı” ve “Temel Dini Bilgiler” adıyla bu dersler de seçmeli dersler olarak müfredata ilave edilip çocuklarımızın önüne konuldu bir nevi çocuklarımıza bu dersler dayatıldı. Açıkçası bütün bunlarla da yetinilmedi, müfredata ilave edilen bu ders programıyla birlikte sadece din dersleri değil, din derslerinin dışında mihver ders olarak hayat bilgisi, sosyal bilgiler, Türkçe gibi derslere de dini konular serpiştirildi. Böylece İslam dininin Ortodoks (Sünni ve özellikle Hanefi-Maturudi) yorumu Alevi çocuklarına, genelde tüm çocuklara dayatılmış oldu.
Çocukların din dersinden muaf tutulması ya da söz konusu derslerin tümden kaldırılması yönünde defalarca kez mahkemelere başvuruldu. Söz konusu ders içerikleri yerel ve uluslararası (AİHM) mahkemelerce de yasalara aykırı bulundu ve nihai karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından, 2014 yılında çıktı. AİHM, Türkiye hükûmetinden “Zaman geçirmeden öğrencilerin zorunlu din ve ahlak kültürü derslerinden muaf tutulmalarını da sağlayacak yeni bir sisteme geçmesini” talep etti. Bu kararlar da din derslerinin bu şekliyle verilmesi bir insan hakları ihlalidir denilmiştir. Mahkemenin aldığı bu kararları uygulaması gereken mevcut iktidar bu kararları tanınmadı ve din eğitimini daha da yoğun bir şekilde uygulamaya koydu ve de din derslerini Ana Sınıfına kadar indirmeye yöneldi. Bütün bunlar açıkça bir asimilasyon ve dönüştürme politikasıdır.
Asimilasyonun ilk hedefi çocuk beyinlerdir
Millî Eğitim Bakanlığının en yüksek danışma kurulu olan Millî Eğitim Şurası, 1-3 Aralık 2021 tarihleri arasında Ankara’da “Eğitimde Fırsat Eşitliği” ana temasıyla toplandı. Bu şura da her zamanki gibi eğitim sisteminde kangrenleşen köklü problemlere çözüm aramak, eğitim uzmanlarının, akademisyenlerin, öğrencilerin ve velilerin taleplerini tartışmak yerine, okul öncesi eğitim dönemindeki çocuklara (4-6 yaş) din eğitimini tavsiye eden kararlar alındı. Eğitimde fırsat eşitliği temalı bir şurada zorunlu din eğitimi kararı almak, bu ülkede yaşayan farklılıklar arasında fırsat eşitsizliği yaratmaktan başka bir şey değildir. En önemlisi de bu durum çocuğun üstün yararı ilkesine ve çocuk haklarına aykırı olduğu gibi, başta Aleviler olmak üzere farklı inanç ve inancı olmayanların asimilasyonuna yol açan, aynı zamanda pedagojik anlamda da çocuğun sağlıklı gelişimine aykırı olan bir durumdur. Ve de din, vicdan, inanç veya inanma ya da inanmama özgürlükleri ile evrensel hukuka ve insan haklarına aykırıdır.
40 yıldır uygulana zorunlu din dersleriyle çocuklarımız asimile ediliyor! Alevi çocuklarının okuldaki zorunlu din derslerinden etkilenerek travma (vuruk- incinme-sarsıntı) yaşadıklarını ve psikolojilerinin (ruh sağlığı) bozulduğunu yakından biliyorum. Alevi çocukları, okulda gördükleri din dersi ile ailesinden gördükleri inanç (öğreti) arasında çok ciddi bir kafa karışıklığı yaşıyor ve çocuk ile ebeveynleri (anne ve baba) arasında çok sıkıntılı (travma) sonuçların yaşanmasına neden oluyor. Bu zulmü çocuklara, anneye ve baba’ya yaşatmak, başta laiklik olmak üzere çocuk haklarına ve insan haklarına aykırıdır. Bu nedenledir ki; inançsal tercihler yurttaşların kendilerine bırakılmalıdır diyoruz. Anne ve babanın rızalığı almadan çocuklara din dayatılmasına karşı çıkıyoruz ve tekçi- inkârcı, asimilasyoncu eğitime ve zorunlu din derslerine ve de okul öncesi eğitim dönemindeki çocuklara (4-6 yaş) din eğitimine hayır diyoruz. Eşit yurttaşlık temelinde özgür bir toplum için tekçi-İnkârcı-asimilasyoncu değil, çoğulcu, laik, akılcı ve bilimsel bir eğitim istiyoruz.
KAYNAKLAR:
1-Şıh Çoban Ocağı Evladı (eğitimci) Pir Zeynel Kete.
2-https://alevinet12.com/yazarlar/mehmet-kabadayi/laik-ve-esitlikci-egitim/
3-https://alevinet12.com/yazarlar/mehmet-kabadayi/asimilasyon-bir-devlet-politikasidir/
4-https://alevinet12.com/yazarlar/mehmet-kabadayi/asimilasyon-ve-alevi-kurumlari-01/
5-https://www.pirha.net/zorunlu-din-dersinde-ayrimciliga-ugradik-sinifta-kalmamak-icin-sure-ezberledik-
6-https://www.youtube.com/watch?v=rrQbR6WV7Ps
Mehmet KABADAYI
İletişim: Mehmet_k.34@hotmail.com