Türkiye ekonomisi iyi, her şey yolunda, kriz miriz de yok deseniz buna inanacak aklı başında bir insan bulmanız zor. Vatandaş ekonominin halini çarşıda, pazarda, cebindeki paranın alım gücünde adam akıllı görüyor.
Ekonomi yönetimi gidişatı öngörebiliyor mu?
Türkiye son haftalarda ekonomik krizin daha da derinleştiği bir yere doğru sürükleniyor. Daha düne kadar bu gidişle Dolar 10 TL olur diyenlerin niyeti sorgulanıyor, felaket tellalı diye etiketleniyordu. Bugün ise dolar 11.50’yi zorluyor ve bu yükselişin daha nerelere kadar gideceğini de öngörebilen yok.
Döviz, altın yükseldi, fiyatlar katlandı
Döviz yükseliyor, altın yükseliyor ve iğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Vatandaşın ise ne bankada dövizi ne de yastık altında altını kaldı. Piyasalardaki belirsizlik en çok da vatandaşı perişan ediyor. Her gün temel tüketim maddelerine gelen zamlar vatandaşın yoksulluğunu, yoksunluğunu giderek daha da katmerli bir hale getiriyor. Piyasalardaki belirsizlik, istikrarsızlık esnafı da zarara uğratıyor ama esnaf en fazla sermayesinden yiyor. Oysa vatandaşın ne sermayesi var ne de dayanacak gücü. Maaşla çalışan ve asgari ücrete talim eden veya asgari ücretin de altında emekli maaşı alan emekliler için hayat çok daha zor. İşçisi, emekçisi, memuru, köylüsü hepsi geçim derdinde. Vatandaşın cebindeki paranın her geçen gün alım gücü daha da düşüyor. Marketler ürünlere kota koymaya başladı. Geçim derdi vatandaş için hiç bu kadar zorlaşmamıştı. Ekmek zamlandı, yumurta zam üstüne zam gördü. Şeker, çay, zeytin, peynir, sıvı yağ, makarna, bulgur, pirinç, bakliyat vs. fiyatı katlanmayan ürün kalmadı. Zam yağmuru öylesine yoğun ki, vatandaş adeta sağanağa tutulmuş halde kabuğuna çekilmiş vaziyette.
Vatandaşa vaat değil icraat lazım
Ülkeyi yönetenler, yetkililer, ilgililer vatandaşın derdiyle uğraşacaklarına “ekonomik savaş” naraları atıyorlar. Hayırdır, ülkeyi de ekonomiyi de yöneten sizsiniz, kime ne diye efeleniyorsunuz? Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ekonomik kurtuluş savaşından da milletimizi zaferle çıkaracağız” diyor. Yarım asırdır ülkenin ekonomisini yöneten, siyasetini belirleyen iktidar partisinin en yetkili ağzından çıkan cümle bu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildiğinde her şey güllük gülistanlık olacaktı ve 2018 Temmuz’undan beri de sistem işliyor. Peki, ne oldu, hani döviz düşecek, piyasalar istikrara kavuşacak, vatandaşın sofrasındaki ekmeği büyüyecekti? 20 yıllık iktidarın ardından yapacağız, edeceğiz, düzelteceğiz demenin bir anlamı yok. Bunları muhalefetteki partiler söylese eyvallah ama iktidar partisinin söylemesi boşunadır. Zaten yapacağınızı yaptınız ve memleketi getirdiğiniz hal ortada.
Çiftçi eziliyor, depocu keyif çatıyor
“İstihdamın yolunun yatırımdan, büyümeden geçtiğinden kimsenin şüphesi” yok ama ortada yatırım namına ne var? Ülkeyi betonlaştırmanın neresi yatırımdır? Memleketteki 3-5 müteahhidi ihya etmenin kalkınmayla bir alakası olabilir mi? İhaleciler, rantçılar zaten yeterince kalkındı kalkınacağı kadar ama vatandaş perişan. Vatandaşın geçimini rahatlatacak bir proje var mı? Altın, döviz fırladı ve bundan kazançlı çıkan yine sermaye sahipleri. Bunun ceremesini de her zamanki gibi vatandaş çekiyor. “Kurdaki yükselişi bahane ederek fahiş fiyat artışları yapan fırsatçılara göz açtırmayacağız” demekle bir şey olmuyor. Zincir marketler, depocular, stokçular kim bunlar, parası olanlar. Paradan para kazananlar, maldan para kazananlar. Çiftçinin elindeyken 3 TL etmeyen buğday şimdi 5 TL. Çiftçi bir yılda buğdayın kilosundan 2 TL kar mı etti, yok. Emeği çeken çiftçi ama paraları katlayan depocular. Yıllardır bu böyle ve herhangi bir müdahale var mı? Çiftçi ürününü hasat ettiğinde piyasaya bir müdahale oluyor, ithal arpa, buğday vs. ile. Ama çiftçinin elinden ürünü 3 kuruşa alındıktan sonra esas oyun başlıyor. Üreten değil, aracı kazanıyor bu ülkede. Hangi sektöre baksanız bu böyle. Gübrenin tonu 10 bin TL oldu, çiftçi ekinini gübresiz ekti, kimsenin buna gıkı çıktı mı, yok. Çiftçi gübre fiyatlarına denetim istiyor, denetleyen var mı o da yok. Yok, çünkü getiren götüren, paraları balyalayanlar hep iktidar yandaşları. Bu tabloda vatandaş hakkı, hukuku kimin umurunda.
Göstermelik denetimler faydasız
Maalesef bu memlekette denetim menetim her şey göstermelik. Parası olan parasına daha çok para katmanın peşinde; parası olmayan da ay sonunu nasıl getiririmin derdinde. Geçen yıldan bu yıla ev fiyatları, araba fiyatları, gıda fiyatları, faturalar vs. her şey ikiye katlandı. Vatandaşın geliri yerinde saydı, alım gücü yarıya indi. Buna bir dur diyen oldu mu, yok. Pandemide vurgun yapan, vatandaşın en zor zamanında karaborsacılık yapanlara ne yaptırım yapıldı? Maalesef bu ülkede fırsatçıların her dönem yaptıkları yanlarına kar kaldı. Yapılan denetimler, kesilen cezalar falan filan, bunlar yapılan vurgunların yanında devede kulak bile değil.
Ya vatandaşa gerçekten sahip çıkın ya da gölge etmeyin
Vatandaş çarşıda, pazarda, markette yüksek fiyatlar altında inim inim inliyor. Vatandaşın artık boş vaatlere, hamasete karnı tok. Vatandaş yaşamına dokunacak, geçim derdini hafifletecek önlemler bekliyor. Vatandaşın daha fazla kemer sıkmaya mecali yok. Fedakarlık yapacak olan artık vatandaş değil, sermaye sahipleridir. Asgari ücretten vergiyi kaldırın, vergi yükünü sermayeye yükleyin. Madem vatandaşa biraz olsun nefes aldırmak istiyorsunuz, bari bunu yapın. Asgari ücretten vergi almayın. Çiftçiye verdiğiniz mazottan vergi almayın. Üretimi arttırmak istiyorsanız, üreticinin sırtındaki yükü kaldırın. Çiftçi, mazotunu, gübresini, ilacını, tohumunu ucuza alabilsin. İşçi asgari ücreti ile ailesini geçindirebilsin. Emekli maaşlarını insanca yaşamaya yetecek bir düzeye çekin. Bunları da yapmıyorsanız, yapamıyorsanız bir zahmet gölge etmeyin vatandaşın üzerine.