Koronavirüs salgınına karşı elimizdeki en güçlü silahın izolasyon olduğunu söyleyip durduk ama nedense bunu bir türlü adam akıllı uygulayamadık.
Koronavirüs salgını verileri günlük açıklanıyor. Tabii sayıların yüzü soğuktur. Vaka sayısı, can kaybı sayıları ve günlük artışlar bir süre sonra kanıksanır hale gelecek.
25 günde, nereden nereye…
Türkiye’de 11 Mart’ta ilk koronavirüs vakası tespit edildi ve 18 Mart’ta ise ilk ölüm yaşandı. 89 yaşında bir hastanın yaşamını yitirdiği gün 98 vaka vardı. Bugün ise 4 bin 789 yeni vaka tespiti var ve 98 can kaybı yaşandı. İyileşen hasta sayısı ise 481 oldu.
Koronavirüse bağlı ölümün yaşandığı günden bugüne geçen 25 günlük sürede virüsün yayılma hızında ciddi bir artış var. 25 günün ardından bin 198 can kaybı yaşanması ve vaka sayısının 56 bin 956’ya ulaşması tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor.
Bugünkü korona tablosu
Bugüne kadar yapılan test sayısı 376 bin 100, yoğun bakımdaki hasta sayısı bin 665, entübe hasta sayısı 978, iyileşen hasta sayısı ise 3 bin 446. Sayısal verilerin gösterdiği tablo böyle ancak bu tablo virüsün yayılma hızı konusunda gerçek durumun ancak bir kısmını gösterebilir. Zira, test yapılmayan ve toplum içinde hastalığı bulaştırmayı sürdüren kişi sayısı konusunda elde herhangi bir veri yok.
Ya tespit edilmeyen vakalar ne olacak?
Yani, bugün yapılan 35 bin 720 testten 4 bin 789 hastada KOVİD-19 pozitif çıkmış olması, testi bugün için negatif çıkanlardan bir süre sonra kaçında testin pozitife dönebileceğini bilmiyoruz, bu birincisi. İkincisi, test yapılmayan ama virüsün bir şekilde bulaştığı vakalar var ki, en hızlı virüs yayıcılarda bu kesim. Çünkü kendisi dahil kimse virüsün varlığından habersiz ve karşı bir tedbir alamadan etkileşimde bulunuluyor. Haliyle virüs yayıldıkça yayılıyor.
2 gün neye yeter?
Şimdi şu bir gerçek ki, virüs dalga dalga yayılıyor ve sosyal izolasyonun sağlanamadığı her alan virüsün yayılma hızını katlıyor. 2 günlük sokağa çıkma yasağından birkaç saat önce yaşananların etkisi maalesef virüse karşı mücadeleyi daha da zora soktu. Dün gece sokağa çıkan ve sosyal izolasyona aykırı hareket eden her birey virüsün daha da yayılmasına katkı sundu ve bunun faturasını bir hafta sonra acı bir şekilde gözleyeceğiz.
Hatayı kim yaparsa yapsın faturasını birlikte ödeyeceğiz
Virüse karşı her hatalı, eksik davranışta kaybeden biz olacağız. Burada hatayı kimin yaptığının da bir önemi yok, çünkü mesele hatayı kimin yaptığı değil, hata yapılmış olmasıdır. Sokağa çıkma yasağının geç saatte bildirilmiş olması, vatandaşın izolasyon kurallarını hiçe saymasını haklı çıkarmaz. Kaldı ki, hepi topu iki günlük bir yasaktır ve iki gün ekmek yemeden yaşayabiliriz. Bu dünyanın da sonu olmazdı.
Yarın milyonların hareketliliği yeniden başlıyor
Bugün sokağa çıkma yasağının ikinci ve son günü, yarın sabah çalışanla yine işçi servislerinde üretim alanlarına yol alacaklar. İki günlük izolasyonunun ardından yeniden milyonlarca çalışan işbaşı yapacak. Böylesi karantina bir tek bizde var, buna sevinsek mi üzülsek mi bilemedik. Halbu ki en az iki haftalık bir genel karantinaya ihtiyacımız olduğu açık ama 14 gün üretimin durmasına yönetenler yanaşmıyor. Bir sonraki hafta sonu yeniden bir sokağa çıkma güdeme gelebilir ama ne derdimize çare olur orası meçhul.
Geç kalmadan
Gün gün virüse karşı avantajımızı boşa harcıyor ve sermayeden yiyoruz ama yakında o da elimizden gittiğinde gerçekten sıkıntılı bir süreç bizi bekliyor olacak. İşler oraya varmadan her bireyin de toplumun da, yönetenlerin de daha dikkatli davranması zorunlu.
14 günlük genel karantina ihtiyacı
Hava sıcaklıkları da artıyor ve “evde kal” çağrısı, 20 yaş altı ve 65 yaş üstü için getirilen sokağa çıkma yasağına uyma konusu biraz daha sıkıntılı hale geliyor. Çünkü sıcak havayı gören vatandaşları evde tutmak da kolay olmayacak. Haliyle ya adam akıllı bir karantina uygulayacağız ya da adım adım virüsün yaşam alanımızı dar etmesine seyirci kalacağız. 14 günlük genel bir karantina için hala geç değil ama uygulanır mı kim bilir.