Ülkemizde iki ekonomi uygulaması var; birincisi devlet ekonomisi, ikincisi halk ekonomisi.
Devletin yükümlü olduğu işlemler var, nedir bunlar?
Ülke güvenliğini sağlamak, çocukların eğitimini sağlamak, adalet uygulamalarını gerçekleştirmek, sağlık hizmetlerini gerçekleştirmek, finans sistemini tefeci zihniyetten kurtarmak, toplumun kalkınması, sektörel gelişmeyle ihtiyaçların karşılanması için beş yıllık gelişme planı yapmak,
Peki, bu işlemler için devlet memurlarına ödenecek maaş nasıl karşılanacak?
Aslında Atatürk ve arkadaşları fabrikalar, köy enstitüleri, Devlet Üretme Çiftlikleri yaparak Devletin ihtiyacı olan geliri ve piyasa düzenleme işlemlerini yerine getiriyorlardı.
Atatürk’ten sonra siyaset kapısı açılınca işler değişti!
Siyasiler vatandaşa en iyi rüşveti size ben veririm diyerek oy devşirmeye başladı ve sistem çürümeye başladı.
Rüşvete alışan insanlar her seçimde rüşvet nutuklarını dinlemeye başladılar.
Hangi siyasinin verdiği rüşvet hoşlarına giderse o partiye oy vermeye başladılar!
İlk önceleri anlayamadılar ama artık anlayacaklarını umuyorum, aslında vergilerle bu rüşvetleri kendi ceplerinden ödüyorlardı.
Vergi vermeyenler ise, “amaaan nasıl olsa ben vergi vermiyorum, bana ne, ne yaparsa yapsınlar” dedi.
Bilmiyorlar ki yaşamlarında her satın almalarında ürünü veya hizmeti üretenler sadece hammadde ve üretim maliyeti ile fiyat belirlemiyor! Ürün fiyatına ödedikleri vergileri, satın aldıkları ürün ve hizmetlerin vergilerini de ekliyorlar. Vergileri satın alan ödüyor.
Devlet aynı çiftlik bank, titan, kripto para gibi saadet zinciri oluşturarak hem devletin hem de yöneticilerin gelir elde etmesini sağlıyor.
Halk ekonomisi;
Halk aslında en küçük devlet yapısıdır.
Aile içindekiler bilgileri, tecrübeleri, emek güçleriyle bir şeyler üretirler ve elde ettikleri geliri aileye getirirler.
Aile önce yaşamak için gerekli ihtiyaçları karşılar, kalırsa daha kolay üretmek için gerekli makine, üretim alanı, yaşam alanı ihtiyaçları için para biriktirir ve yeterli olunca satın alır.
İşte bu satınalma işleminde satıcı sadece maliyet + kâr değil birde hava parası ekler.
Köyde yüz bin liraya yapılan ev şehirde altı yüz bin veya bir milyon olur. Şehirde lüks yapı denerek iki milyon ve üstüne satılır.
Eğer ihtiyaç ekonomisi uygulanırsa en uygun olanı dört yüz veya beş yüz binlik olanlardır.
Halk ekonomisinin en büyük girdabı “görgüsüzlük”tür.
Bu girdaba parti seçimi de girer, eş seçimi de girer. Kibir, Hava basmak, Gösteriş ekonomiyi yıkar.
Bu tip işlemlerin çoğalması ve bu düşüncedeki partinin yönetimde olması Devleti yıkar.
Devlet ve Halk birbirinin aksayan yönlerini söylemesi gerekir. “Dost acı söyler” sözümüzdeki gibi, eğer sevgi varsa, mükemmellik bekleniyorsa, kırmadan dökmeden yaşanan veya yaşanacak durum anlatılmalı.
Sıkıntıların kaynağı Devlet değil yönettiğini zannedenlerdir.
Adil Kılıçaslan