Vicdanlarda Damlalar Olacağız (1954-2007) Salgın koşullarında, Hrant ile arkadaşlık tazeleyeceğiz: Suçluluğa dönüşen kayıtsızlığımız ile vicdanlarımız arasındaki gerilim, anıların patlamasıyla boşalacak. Şimdi bize düşen yükümlülük, patlayarak kendini güncele taşıyan anıları, günümüzün saldırısından korumaktır.
Anılarımızı günümüzün saldırısından kurtardığımızda, kalplerimiz yumuşayacak, öfkemiz değil ama vicdanlarımız kabaracak. Kabaran vicdanımız rehberimiz olacak; rehber vicdanın diline, siyaset yapma adabına ihtiyacımız var; çünkü vicdan eşitlikçidir, herkese aynı bakar ve herkesle eşit konuşur; çünkü vicdan âdildir, vicdan merhametlidir; çünkü vicdanın sesi her sesten güçlüdür, çünkü vicdan bizim kim olduğumuzu belirler.
Onun sesine kulaklarımızı kapatamayız, onun sesine uymadan edemeyiz, onun sesini duymadığımızda, zorba ve zalim oluruz. Öyleyse kıralım kayıtsızlığımızın mührünü, salalım vicdanlarımızı sokaklara, fabrikalara, tarlalara, mazlumların oyalandığı her yere: Onu izleyelim ve bozuk düzende doğruyu ihbar edelim.
Unutmayalım: Uygulamaya sokulan devlet ırkçılığı, bedenleri de devletleştirdi. Devlet ırkçılığı yaşama saldırıya geçince, insan üzerinde iktidar kurdu: Bu kapsamda biyolojik olanı devletleştirdi. Devletleştirir devletleştirmez, yaşatma-öldürme iktidarı diye bir iktidar örgütlendi hem bedenin hem de yaşamın yazgısını elinde bulunduran bir iktidar.
Böylesi bir iktidara, -Sen öldürme yetkini nasıl kullanıyorsun? diye sorulduğunda, ırkçılığın kapısı aralanıverir. Aralanır aralanmaz; ölmesi gerekenlerle yaşaması gerekenler arasındaki sınır belirginleşir. Irkçı buyruk hazırdır artık, -Yaşamak istiyorsan ötekini, dışlananı, aşağılananı, yani Aleviyi, Kürdü, Ezidiyi, Ermeniyi vb. öldür!
Buyruk yerine getirildi ve Hrant Dink,19 Ocak 2007 tarihinde saat 15.00 sıralarında, genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin Şişli Halaskârgazi Caddesi üzerindeki binası önünde, uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
1915’te Ermenilere soykırım uygulayan faşistler, öldürme hakkını sürekli güncelleyerek bugünlere taşıdılar, şimdi kinlerini-nefretlerini haklılık donuna dökmeye çalışıyorlar: Bunları seyreden Raşel Dink, -Öldürmenin de ötesi varmış! diyor. Ve sözlerini şöyle sürdürüyor: -“1915’teki dünyayı seyrediyorum. .., acı acı ağlıyorum. 2015 insanlığını seyrediyorum, ruhum inliyor içimde. Canım çekiliyor. Ülkemi seyrediyorum. Utanıyorum. Ağlıyorum. Boğazım düğümleniyor. Yutkunmakta zorlanıyorum. Sesimi koyveriyorum. Bağrımdan dökülüyor gözyaşlarım…”
Doğru söylüyor Raşel Dink, Ermenilere yönelik olarak canlandırılan ve canlı tutulmaya çalışılan bu kin, bu nefret, öldürmenin ötesidir. Öldürmenin ötesinde Ermeniler, konuşmamak için ağlıyor.
Öldürmenin ötesinin kol gezdiği günleri yaşıyoruz: Örgütlenerek-dayanışarak büyüyemezsek, açıkçası diri olup, bir olup, iri olamazsak, öldürmenin ötesini tedavülden kaldıramayız.
Esat Korkmaz