2018-2021 Türkiye döviz ve borç krizin cirit attığı dönemdir…
Türkiye’de; devam eden ve finansal durum yüzünden uluslararası yansımaları olan bir ekonomik kriz mevcut…
Türk lirasının rekor değer kaybı, gelir adaletsizliği, hiper enflasyon, daimi artan borç ve karşılık gelen kredi temerrütleriyle karakterize olup krizin genel olarak, Türkiye ekonomisindeki en yüksek cari açık ve yabancı para borcunun, faiz politikasına ilişkin alışılmışın dışında atılımlar ile birleştiği aşikardır…
Türkiye’de finansal krizler ya da ekonomik krizler; makroekonomik yapının bozulmasıyla ortaya çıkan buhran dönemleridir…
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonrası yaşanan başlıca krizler; 1946, 1958, 1960, 1974, 1980, 1982, 1990, 1994, 2000-2001, 2008 ve 2018-2021 krizleridir.
2022 yılı ardından 2023 yılı da bundan pek aşağıda kalacak yanı yok…
Hatta iyi bir ekonomi programı ve güçlü bir ekonomi yönetimi ve yapısal reformlar inşa edilmezse durum daha da kötüye gidecektir…
Dünya’da dolar artmıyor aslında…
TL değer kaybediyor…
Ve gün geçtikçe fakirleşiyoruz…
Hep dile getirdiğim an itibariyle insanlar fakirleşiyor… Ve an itibariyle bazıları da parasına para katıyor Ve zenginleşiyor birden…
Merkez Bankası’nın net rezervi -38 milyar dolar…
Bakar mısınız net rezervlere… Sıfır bile değil…
Geçenlerde de 2.2 milyar dolarlık döviz satışı yapılmış…
Döviz satarak döviz kurunu indiremeyiz…
Şu sıralar bir de yılan hikayesine dönen asgari ücrete yapılacak zam gündemde…
Çıkıp diyorlar ki açıklayacağımız zamlar bayram havası yaratacak!…
Tiyatro harikulade iyi oynanıyor… Gerçekten…
Asgari ücret ha 4000 TL olmuş ha 5000 TL olmuş…
Çok anlam ifade etmiyor…
Sokaktaki enflasyonla, yapılan alışverişlerle, alınan zaruri ihtiyaçlarla zaten maaşlar erimekte yapılacak olan zamlar bu eriyen maaşta kayboluverecektir…
Mühim olan bu hiper enflasyonun önüne geçilmesidir…
Bu yüksek enflasyona önlem almazsak o zaman asgari ücret zamlarını iki ayda bir güncellememiz gerekecek bu da pek mümkün gözükmüyor…
Ekonomist Sercan Gölcü