‘bizlerden bekleme züht-ü ibadet
tutmuşuz evvelden rah-ı selamet
tevella olmaktır bize alamet
sanma ki sağımız solumuz vardır’ Nesimi.
Ne Bilsin Ham Ervah…
Alevileri savunmak, ya da Alevilerin sorunlarını konuşmak gericilik mi? Aleviler ile ilgili konular konuşuldukça bazı insanlar Aleviliği semavi dinler ile aynılaştırarak Alevilik eşittir yobazlık dediklerine tanık oluyoruz. Bu insanların Aleviliği bilmediklerinden, tanımadıklarından kaynaklandığı açıktır.
İnsanlar ideolojik bakış açılarına göre Aleviliği tanımlamaya çalışıyorlar, bu objektif bir bakış açısı değildir.
Alevilerin bir tarihi var, edebiyatı, sanatı, deyişi, semahı, Pirlerin, Hak aşıklarının söyledikleri özlü sözleri, hak kelamları var, direnişleri, kavgaları var, bütün bunları reddederek, yok sayarak Aleviliği değerlendirmek bizi doğru sonuçlara getirmez.
O zaman Alevilik nedir sorusuna bir cevap vermek gerek.
Öncelikle Alevilik semavi din değildir, Aleviler kendi inancını tanımlarken bu inanca yol demişler, yol dört kapı kırk makamda pişerek kamil insan mertebesine ulaşmak hakikatin sırına ermek içindir.
Aleviler sömürü ve talan üzerine kurulu olan bir düzen yerine toplumsal eşitliği, komünal ortak yaşamı esas alan bir düzeni hayata geçirmek arzusundalar. Bunun adına Rıza şehri demişler. Aleviler Rıza şehrini yaşadıkları coğrafyada kısmen hayata geçirmişler, günümüzde de kendi cemlerinde yaşatıyorlar.
Alevilikte can kavramı esastır. Mevki makam terk edilmiş canlar eşitlenmiştir. Kırklar meclisinde Ahir zaman peygamberi Muhammet, peygamber olarak kapıdan içeri alınmamış, yoksul Muhammet olarak kırklara karışmıştır.
Aleviler cemlerinde bağlama çalar, deyiş söyler, hak ve hakikat için semah dönerler.
Kadın ve erkek eşitliğini esas almış, kırklar meclisinde, cemlerinde kadın erkek can olmuş semah dönmüş, cem ayinlerinde posta oturmuş yol yürütmüş taliplerini irşad etmiştir.
‘Erkek dişi sorulmaz Muhabbetin dilinden, Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde, bizim nazarımızda kadın erkek farkı yok, noksanlık eksiklik senin görüşünde’.
‘Bilimin yolunda gidilmeyen yolun sonu karanlıktır’ demiş Hünkar.
Alevilik Kaderci ve yazgıcı değildir, doğal olayların, felaketlerin, savaşların nedenlerini kadere bağlamaz, tanrının kullarına verdiği bir ceza olarak görmez, olayları ve gelişmeleri bilimin ışığında aklın süzgecinden geçirerek değerlendireler. Aleviler bilim üretemez, ama bilimi reddetmez, bilimi kendi yaşamlarında kullanırlar, bilimi önemserler.
Alevilik Hakkı insandan ayrı görmez, İnsanı ve kainata var olan cümle canlı cansızı hakkın bir yansıması, tecellisi olarak görür. Alevilikte ikilik yok birlik var. Varlığın birliği, En-el Hak öğretisi alevi öğretisinin temelini oluşturur.
Alevilik mazlumdan, haktan, hakikaten yana olmak, nahaka, haksıza karşı durmaktır.
Alevilik toplumsal ahlakı üç kelimeyle ifade etmiştir. Eline, Beline, Diline sahip ol.
Sanatı, doğayı, bilimi, toplumsal eşitliği savunan inancında kadın ve erkek arasındaki cinsiyet ayrımını ortadan kaldıran, kadercilik ve yazgıyı reddeden, öğretisinde hurafelere yer vermeyen bir inancı savunmayı gericilik olarak sunmak Aleviliğe yapılan en büyük haksızlıktır.
‘ey zahit surete tapma hakkı bul
şah-ı velayete olmuşuz hep kul
hakikat şehrinden geçer bize yol
başka şey bilmeyiz ali’miz vardır
bizim söyleyecek sözümüz vardır ‘
Aşk İle Kalınız
Nurten Yalnız.